Oluşturulma Tarihi: Ekim 08, 2002 00:00
BREZİLYA'daki başkanlık seçimlerinin galibi belli oldu: İşçi Partisi'nin başkan adayı Luiz İnacio Lula da Silva.Yazılanlara, çizilenlere bakılırsa ilk kez 1989 yılında başkanlığa adaylığını koyan Lula ile bugünkü Lula arasında dağlar kadar fark var.Lula ‘‘light’’ olmuş.IMF ile köprüleri atmamak, özelleştirilen şirketlere el koymamak, Brezilya'nın dış borçlarına sadık kalmak gibi vaatlerde bulunmuş.Oysa daha birkaç yıl önce aynı Lula, dış borçlarda bir moratoryumdan söz ediyordu.Başta ABD olmak üzere, tüm Batı dünyasının Brezilya'daki seçimleri dikkatle izlemelerinin nedeni elbet ‘‘finansal kaygılar’’.Dünyanın 11. en büyük ekonomisine 10 yıl zarfında, direkt yatırım olarak akıtılan para 150 milyar dolar. Brezilya'nın büyük bir pazar oluşu, ekonomik istikrarı, dev doğal kaynakları yabancı yatırımın en önemli adreslerinden biri olmasına yol açmıştı.Lula'dan sonra Brezilya yabancı yatırımcılar için cazibe merkezi olmaya devam edecek mi?Birinci soru bu.Brezilya'nın 200 milyar dolarlık dış borcu akılları kurcalayan diğer bir soru.Gerçi Lula, dış borçlara sadık kalacağını söylediAyrıca, içte ve dışta finans piyasalarını yatıştırmak için, ülkenin önde gelen sanayicilerinden, sağdaki Liberal Parti'nin senatörü Jose Alencar'ı başkan yardımcılığına getirme sözü de verdi.Ama yine etrafı pek yatıştıramadı.Merkez Bankası Başkanı Arminio Fraga'yı görevinde bırakmamaya kararlı oluşu meselá piyasaları kaygılandırıyor.Çünkü Fraga, finans çevrelerinin yakından tanıdığı, güvendiği bir isim.Bu kadar uzun bir girizgáhtan sonra gelelim esas soruya?‘‘Türkiye, Brezilya seçimlerinden nasıl etkilenebilir?’’AB-Türkiye İşbirliği Derneği TURKAB'ın, Danimarka Elçisi Christian Hoppe'u ağırladığı öğle yemeğinde eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel ile aynı masaya düştüm ve yukarıdaki soruyu kendisine yönelttim.Burada bir parantez açıyorum.Gazi Erçel, Latin Amerika ülkelerinin ekonomisini çok iyi bilen ve takip eden biri. Başkanlığı sırasında, Brezilya, Meksika merkez bankalarının başkanlarıyla sıkı işbirliği yaptıklarını anlatıyor.Piyasaların çalkantılı dönemlerinde, ‘‘yükselen pazarlar’’ olarak finans çevrelerine dertlerini anlatmak için birlikte hareket ettiklerini söylüyor.Her neyse yeniden Brezilya'ya dönersek, Washington'daki IMF toplantısından yeni dönen Gazi Erçel'e göre, Brezilya'nın yeni bir şok dalgasına yol açabileceği görüşü hakim.‘‘Meğer Asya ülkeleri şokun şiddetini azaltmak için rezevlerini artırmış. Çin'in 200 milyar dolar rezervi, Kore'nin 80 ila 100 milyar dolarlık rezervi var.’’Peki ya Türkiye?‘‘Büyük bir dalganın Latin Amerika ülkelerini etkisi alması durumunda, Türkiye'nin yapacağı tek şey kendisini onlardan ayrı bir yere koymak. Piyasalarda, finans çevrelerinde kendi avantajlarını, imkanlarını öne çıkartarak kendisini sağlama alacak’’ diyor Erçel.Son IMF toplantısıyla ilgili izlenimlerini de soruyorum Erçel'e.‘‘Toplantılarda enflasyonun düştüğü, büyümenin yüzde 6,5 ile 8 arasında olduğu konuşuldu. Kimi gördüysek ‘hadi iyisiniz' sözlerini duyduk. Borç sorununu ve politik belirsizliği saymazsanız Türkiye'nin hali o kadar da feci değil’’ diyor.Gazi Erçel şimdilerde pek moda olan yeni bir kavramdan söz ediyor.‘‘Kendi kendisini besleyen karamsarlık.’’Türkiye biraz da bu durumda galiba.Avrupa, reformları görmezden gelemezTURKAB’ın, AB dönem başkanı Danimarka'nın Ankara Büyükelçisi Christian Hoppe'u ağırladığı öğle yemeğinden söz etmiştim.Tam da yarın açıklanması beklenen ‘‘İlerleme Raporu’’ öncesi Hoppe'tan ilginç sözler işitmeyi umut ediyordum.Ne yazık ki, elçi Hoppe, raporla ilgili fazla bir şey söylemedi.Biliyorsunuz, ‘‘İlerleme Raporu’’nun Türkiye için olumlu sinyaller içereceği ancak 13 Aralık'taki Kopenhag Zirvesi'nde görüşmelere başlamak için bir tarih vermeyeceği söyleniyor.Elçi Hoppe'tan, Türkiye ile AB'nin ‘‘hızla birbirlerine yaklaştıklarını ve Avrupa'nın asla reformları görmezden gelemeyeceğini’’ duyduk.Oğluma Avrupa MektuplarıİLERLEME raporu nedeniyle AB ilişkilerinin yeniden hararetle tartışıldığı günlerde gazeteci-yazar, CHP milletvekili adayı Zeynep Göğüş'ün kitabı ‘‘Oğluma Avrupa Mektupları’’ piyasaya çıktı.Yıllardan beri Türkiye-AB ilişkilerini yakından izleyen Zeynep Göğüş çok hoş yöntem izlemiş kitabında.Çocuğuna yazdığı 20 mektuptan her biri, AB'nin tarımdan euroya izlediği politikaları bir kadın duyarlılığıyla anlatıyor.AB-Türkiye ilişkileri çok önemli.Ama sanırım Zeynep Göğüş'ün anne olarak daha büyük bir kaygısı var. Bu esasında hepimizin ortak kaygısı: Çocuğunun daha iyi, daha adil bir dünyada yaşaması.
button