Oluşturulma Tarihi: Ocak 02, 2011 00:00
Türkiye, 1992’deki BM iklim görüşmelerinde, ‘zengin ülkeler’ sınıflamasına girmişti. O zaman müzakerecilerimiz bunu sevinçle karşıladıysa da bu sınıflandırmanın Türkiye’ye, gelişmekte olan ülkelere yardım yükü getirdiği sonradan fark edildi. Türkiye ‘Gelişmiş değil, gelişmekte olan ülkeyiz’ itirazında bulundu ve bu yıl Meksika Cancun’da düzenlenen toplantıda bunu kısmen kabul ettirebildi
Aralık ayı başında Meksika Cancun’da düzenlenen BM İklim Değişim Konferansı’nda müzakereci olan Büyükelçi Mithat Rende, geçen hafta özel bir toplantıda çevre gazetecilerine Türkiye’nin müzakerelerdeki tavrını anlattı: “Türkiye 1992’de Rio’da yapılan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olduğunda, o zamanki müzakerecilere, “Siz OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) üyesi ülkesiniz” denmiş. O zaman Türkiye hem ‘Ek 1’de hem ‘Ek 2’de yer almış. Ek 1 ülkeleri, sera gazı kısma taahhüdü veren ülkeler. Ek 2 ülkeleri de gelişmekte olan ülkelerin de masrafını ödemekle yükümlü. Bu grupta yer alan ülkelerin kişi başı geliri ortaya çıktığında Türkiye’nin o tarihteki 2-3 bin dolar kişi başı geliriyle ‘zengin ülkeler’ arasında yer alayacağı, aksine Türkiye’nin desteğe ihtiyacı olduğu anlaşılmış. O yüzden Türkiye’nin zengin ülkeler kategorisinden çıkıp, gelişmekte olan ülkeler kategorisine geçebilmesi için mücadeleye başlanmış.
2001 yılında Fas’ın Marakeş kentinde düzenlenen 7’inci Taraflar Konferansı’nda daha evvelki başvurularımız kabul edildi. Türkiye, Ek 2’den çıkarıldı ama hala bir OECD ülkesi olarak Ek 1’de tutuldu. Ancak Türkiye için “Her ne kadar Ek 1 ülkesi olsa da özel durumları vardır ve diğer ülkelerden farklıdır’ diye bir karar çıktı. Çünkü biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Bizim iklim değişikliğiyle mücadele için finansman ve teknoloji desteğine ihtiyacımız var.”
BELEŞÇİ ZENGİNLERTürkiye, ağustos ayında Bonn’da yapılan toplantıda yeniden bir sınıflandırma yapılmasını savundu. Çünkü çok zengin olan körfez ülkeleri bile bu zengin ülkeler arasında görünmüyor. Rende, bu durumu şöyle özetliyor: “Amerika, Japonya, Rusya, Kanada, Avustralya’nın arasında Türkiye de var. Meksika bu listede yok, Güney Kore yok, Brezilya, Hindistan, Çin gibi yükselen ekonomilerin hiçbiri yok. Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ya da kişi başı geliri 40 bin dolar olan Singapur bile, zenginler listesinde yok. Biz, Türkiye olarak elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu ama bu kadar beleşçi varken bu sistemin çalışmayacağını söyledik. ABD destekledi, beleşçiler çok kızdı. Türkiye birden bire iklimde cesur ve yapıcı bir oyuncu haline geldi. Bu çıkışımızın ardından Harvard Üniversitesi’nden telefon geldi. Onlar da bizim söylediklerimizi söylemek istiyor ama söyleyemiyorlarmış. Biz etkili konuşmaya başlayınca beni Prens Charles, Londra’da bir iklim değişikliği toplantısına davet etti. Önemli olan Türkiye’nin iklim konusunda oyuncu olarak görünmesidir.”
VAHŞİ KAPİTALİZMİN SONU
Cancun’da, “Eğer Meksika, Singapur, Körfez ülkeleri üstlerine düşeni yapmaya hazırsa biz de hazırız, onlar ne kadar istifade edecekse biz de o kadar ederiz, onlar ne kadar yapacaksa biz de o kadar yaparız” diyen ve özel konumu tanınan Türkiye’nin bu tavrını Bolivya hariç herkes kabul etti.
Uluslararası alanda bu çaba sürse de Türkiye OECD ve Doğu Avrupa ülkeleri arasında sera gazı salımı en hızlı artan ülke. Toplam sera gazı salımında da dünyada 19’uncu sırada. O zaman neden salım azaltma hedefi belirleyemiyor? Rende’ye göre sebep bilimsel veri eksikliği: “Türkiye’nin hedef belirleyebilmesi için her sektör bazında bilimsel veriye ihtiyaç var. Onun bunun baskısıyla ezbere bir rakam verirseniz o rakamı yerine getirmeniz mümkün değil ve mahcup olursunuz. Şu anda hem Çevre Bakanlığı, hem de DPT’nin çalışmaları var.
Seneye Durban’da devam edecek olan konferanstan Türkiye için hukuki bağlayıcılığı olan bir anlaşma çıkması bekleniyor. Rende ısrarlı: “Bizim hedefimiz bu anlaşmada Türkiye’nin, kendi kapasitesi doğrultusunda taahhüt alması. Gelişmiş ülke-gelişmekte olan ülke ayrımı yanlıştır. Gayrı safi milli hasıla, salım oranı, enerji tüketimi gibi belli göstergeler var. Türkiye orta gelirli gelişmekte olan bir ülkedir. Adil bir sıralama yapılsın. Neden Katar gibi kişi başı geliri 80 bin dolar ülke beleşçi olsun da biz taahhüt altına girelim?”
Tüm bu konular masada kazanılmış başarı gibi görünse de uluslararası anlaşmalarda yükümüzü azaltmak temiz enerjiye geçmeye engel olmasa gerek. Türkiye bunu önce kendi vatandaşlarının sağlığı için yapmalı.
Bİ’ŞEY YAPMALI
Kum köpekbalığını da Pasbaş Patka’yı da koruyun Çevre ve Orman Bakanlığı ile Özel Çevre ve Koruma Kurumu, 5-6 Ocak’ta Biyoçeşitlilik İzleme ve Koruma Sempozyumu düzenliyor. Konferans Ankara’da DSİ Genel Müdürlüğü salonunda yapılacak. Örneğin Uzun Göl, Kaş- Kekova, Pamukkale, Köyceğiz-Dalyan özel koruma bölgelerinde biyoçeşitliliğin tespiti projeleri, Gölbaşı ve Tuzgölü’nde tür ve habitat koruma ve izleme çalışmaları, Göksu Deltası ve Belek-Patara bölgesinde kuş türlerine ilişkin koruma çalışmaları tartışılacak.
Çalışmalar ilginç verilerle dolu. Örneğin Muğla Dalyan’da bulunan Deniz Kaplumbağaları Araştırma Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi (DEKAMER) 2008’den beri çalışıyor ve bölgenin yaralı deniz kaplumbağaları için önemli bir sağlık merkezi görevi görüyor. Pervane, misina kesikleri gibi yaralarla bugüne kadar merkeze getirilen kaplumbağaların 17’si iyileştirilip denize bırakılmış ama 7’si ne yazık ki kurtarılamamış.
Göksu Deltası özel çevre koruma bölgesinde de habitat ile tür koruma ve izleme projesinde nesli tehlikede olup ‘hassas’ kategorisinde bulunan yaz ördeği ve ‘tehlike altına girebilir’ kategorisinde bulunan Pasbaş Patka yakından inceleniyor. Ayrıca Erguvani balıkçıl, Mahmuzlu kızkuşu, Sumru, Turaç, Akça cılıbıt gibi türlerin nerede ve kaç çift üredikleri de tespit edilmiş.
Bir diğer koruma ve izleme projesi Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde Kum Köpekbalığı üzerine yürütülüyor. Kum Köpekbalığı buradaki Boncuk Koyu’nda ürüyor ve burası türün Akdeniz’de bilinen tek üreme yeri. Bu alan korunuyor. Proje kapsamında bölge halkına, öğrencilere ve öğretmenlere bilgilendirme çalışmaları yapılmış.
O DA BİR YEŞİLBurcu Güneş (Şarkıcı)
Çevre dersi matematik kadar önemli Bence en büyük çevre sorunlarımız hava ve deniz kirliliği. Tabii ki sokak hayvanları konusu da var. Hayvanlar, benim en duyarlı olduğum konu. Sahipsiz hayvanlar için konserlerde sahne aldım. Barınak Gönüllüleri Derneği’nin etkinliklerine katılıyorum. Bireysel olarak da mama ve tedavi desteği veriyorum. Sahipsiz kedi köpekleri toplayıp tedavilerini yaptırıp kısırlaştırıp sahiplendiriyorum. Atık pilleri biriktiriyorum, sitemizin girişinde pil kutusu var ona koyuyorum. Kağıtları, plastikleri ayrı ayrı torbalıyorum. Ampullerim enerji tasarrufludur, tüm elektrikli aletleri su ve elektrik tasarrufu yapacak şekilde kullanıyorum. Banka ekstrelerini elektronik mesaj olarak alıyorum.
HAFTANIN GÜZELİKöyceğiz Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesinde yaşayan Göcek Kara Semenderi’nin (Lycia salamandra fazilae) yaşam alanlarının hızla azalması, tarımsal ilaç kullanımı ve habitatlarının turistik amaçlarla tahrip edilmesi gibi nedenlerle tehdit altında. Semenderin izlenmesi ve korunması projesi sürüyor.