Güncelleme Tarihi:
“Baykal da kafa tokuşturursa şaşmayın” diyordu Mehmet Y.Yılmaz... “Türkiye’nin ‘sosyal demokrat anamuhalefet partisi’, nasıl muhalefet yapacağını şaşırmış bir durumda, bağnaz ve gerici bir milliyetçiliğin eline düşmüş görünüyor” diye iddia ederek, “Dün Hürriyet’te TBMM’nin açılışı sırasında AKP milletvekillerinin tıpkı ‘ülkücüler’ gibi ‘kafa tokuşturarak selamlaştıklarını’ gösteren bir fotoğraf vardı. CHP’nin Vakıflar Yasa Tasarısı ile ilgili ‘şerhlerini’ ve yöneticilerin konuşmalarını okuyunca şunu düşündüm: Yakında CHP’liler de kafa tokuşturarak selamlaşmaya başlarlarsa hiç şaşırmayın!” diyordu. (Hürriyet, 21 eylül)
*
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’liler, birden bire hızlı bir milliyetçi hatta ‘Türkçü’ kesildi başımıza. İşi, MHP’nin ‘Türk kurultayı’ adı altında düzenlediği dağ-tepe toplantılarını basmaya, Ülkücüler’le yumruklaşmaya kadar vardırdılar. (Ve MHP’yi muhatap olarak karşılarına alıp ve siyasi kavgayı MHP’nin güçlü olduğu alana kaydırıp, Devlet Bahçeli’nin ekmeğine yağ sürdüler!)
Deniz Baykal hanidir hızlı ulusalcı, sosyalist enternasyonal üyesi bir milliyetçidir, nasıl olunuyorsa.
DSP’nin kurucusu ve ‘onursal’ başkanı Bülent-Rahşan Ecevit çifti, ortanın solundan umudu kesince milliyetçi-sol’a kaymış, giderek MHP çizgisine gelmişti.
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar zaten adı ‘derin devlet’le özdeşleşmiş, ‘milliyetçi sağ’ (hatta aşırı sağ) etiketli bir siyasetçi.
Anavatan Genel Başkanı Erkan Mumcu gençliğinde Ülkücü olduğunu gizlemiyor.
Dünün komünist-maocu-devrimcisi Doğu Perinçek bile ulusalcı, varın gerisini siz düşünün artık!
Zaten geriye kim kaldı?
PKK’nın siyasi kanadını oluşturan zincirleme partiler ve partililer mi? Onlar da kendi çapında milliyetçi ama ‘kürt milliyetçisi’ zaten.
*
Türkiye’de milliyetçi tepkinin yükselmesi doğal ve beklenen bir gelişmeydi.
Siyasî gözlemciler AB ile yürütülen-yürütülecek ‘uyum süreci’nde vardığımız noktada:
(1) Avrupa’nın Ankara’dan, demokratikleşme, hukuk devleti, insan hakları, yerel yönetimlerin güçlenmesi vb gerekçelerle (iyi niyetli) / bahanelerle (kötü niyetli) isteyeceği iyileştirmeler / tavizler yüzünden;
(2) Avrupalı yöneticilerin veya bu süreçte görevi olmadığı halde durumdan vazife çıkaracak işgüzâr / fırsattan istifade bağcıyı dövmeye (kötü) niyetli Avrupalılar’ın ısrarı / anlayışsızlığı / terbiyesizliği / küstahlığı yüzünden;
(3) Türkiye karşıtı Avrupalılar’ın adaylık olasılığı yaklaştıkça sertleşecek (bizim kültürümüzde bulunmadığından dinlemeye alışık olmadığımız) haklı / haksız ağır eleştirileri yüzünden;
(4) Bu süreçte AB’yi arkasına alan dini, etnik, sosyal azınlıkların hak talepleri (ve olası şımarıklıkları) yüzünden;
(5) Askerî alanda yenilen PKK’nın davasını siyasileştirme çabaları, PKK yandaşı siyasi partilerin söylem ve eylemleri ve terörü reddeden / edemeyen Kürt-Kürtçü siyasetçilerin haklı / fırsatçı talepleri yüzünden;
(6) AB sürecinde vazgeçmek zorunda olduğumuz ta başından beri bilindiği halde hâlâ halka yalan söylenen Kıbrıs davasından verilecek tavizler yüzünden;
(7) Diğer bütün partilerden ümidini kestiği için çaresizlik içinde, ‘bir de bunu deneyelim’ diye kendini kandırarak ve ABD’nin (Türk basınının ve hukuk sisteminin de şu veya bu menfaatlerle veya körlüğünden körüklediği) ‘Türkiye’yi demokratik ılımlı islamî model haline getirme’ oyununa gelerek başa getirdiği Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Görüşçü - dinci zihniyetin milliyetçiliği, ulusalcığılı ve Türk(çü)lüğü reddeden islamcılığı, ümmetçiliği ve ‘taarrüb’ (araplaşma, arap kılığına girme) politikaları takiye’den sıyrılıp ortaya çıktıkça ve halkımızın gözü açılmaya başlayınca...
Milliyetçi duyguların ve tepkilerin yükselmesi ve MHP’nin (ve bir ölçüde Mehmet Ağar’lı DYP’nin) yani islamcılığa karşı aşırı milliyetçiliğin bundan nemalanması;
Ve tabii siyasi parti ve partililerin bu milliyetçi rüzgârı siyasi çıkarları için (Türkiye’nin AB projesini tehlikeye atacak şekilde) kullanması / körüklemesi... muhtemel hatta beklenen bir gelişmeydi.
*
Ancaaaaak, diyeceğim şudur ki, siyasette rüzgâr daima ‘ana gövdeye’ doğru eser.
İslamcı rüzgâr esiyorsa, bundan dünün laik, sosyal-demokrat, türkçü partileri filan değil, dünün ‘gerçek’ islamcıları istifade ederler.
Anavatan Partisi’nin Meclis grup toplantısında yaptığı bir konuşmada (19 Şubat 1997) Ankara'da düzenlenen ‘Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü’ne neden katılmadıklarını anlatırken “Çünkü şeriat halkın gözünde dinin bütünüdür, şeriata karşı yürünmez, ancak saygı duyulur” diyen Mesut Yılmaz’a âkil adamlar laf anlatamamıştı: Şeriata göz kırparak dincilerden oy
alamazsın amma, laik ve liberal oylarını kaybedersin! (Bu arada islamcı partilerin ekmeğine de yağ sürersin. Ki sürdü!)
Mesut Yılmaz anlamadı ve kaybetti.
Dinciler, islamcılar, inanan Müslümanlar dünün Mesut Yılmaz’ının bugün birden Şeriat muhibbi kesilmesini yemediler; oy vermemiş olanlar yine vermediler; düne kadar ‘sağcıdır-muhafazakârdır’ diye oy verenler demokrat insanlar korktular; Şeriatçılara-islamcılara karşı, modern ve liberal bir muhafazakârdır diye Mesut Yılmaz’ı destekleyen laikler ve liberaller ve mütedeyyin kitleler ise ANAP’tan yüz çevirdiler.
Bugün, yukarıda saydığım ve ‘artı’ bazı sebeplerle (mesela son haftalarda ciğerimizi yakan şehitlerimiz sebebiyle) Türkiye’de bir ulusalcı - milliyetçi rüzgârın estiği doğrudur.
Ama bu rüzgâr ne dünün sosyal-demokratlarına, ne dünün liberal-muhafazakârlarına, ne de tabii ki dünün islamcılarına yarayacaktır. Eğer milliyetçilik - hele hele Türkçülük - ipine sarılmaya kalkarlarsa, kendi doğal tabanlarının oyunu da kaybedeceklerdir.
Oyunun en büyük aktörü ve ‘kaybedecek en çok şeyi olan’ AKP olduğuna göre...
Düne kadar Milli Görüşçü - Ümmetçi (yani aslında ‘milliyetler üstü islâm enternasyonalisti’) ve de üstüne üstlük ‘mütearrib’ olan bir siyasî hareketin...
Güneydoğu Anadolu’da Kürt seçmenin oyunu almak için önce ‘Türk-Kürt yoktur, hepimiz önce Müslümanız elhamdülillah’ dedikten sonra, ‘alt kimlik-üst kimlik’ söylemleri geliştirmiş bir partinin...
“Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz! - Elhamdülillah şeriatçıyım! - Şeriat devleti lafını ciddiye almıyorum! - Emperyalist Batı’nın karşısında İslam’ın haklı çıkışının yer alacağı yeni bir dünyaya doğru gidiyoruz! - Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Yahu, bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek!..” sözleri henüz kulaklardayken, şehit haberlerine tepki gösteren bir vatandaşa “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diye fırça atan bir politikacının...
... bugünden yarına ulusalcı - milliyetçi - Türkçü olabileceğine, sırasıyla ANAP’a, DYP’ye, RP’ye, DSP’ye, MHP’ye ve sonunda da AKP’ye oy verecek kadar şaşkın ve çaresiz Türk seçmeni bile inanmaz!
Not: Ve fakat bu arada, AKP de Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Kürt kökenli vatandaşları, PKK’nın siyasî kanadı olmaktan kurtulamayan Kürtçü partilerin kucağına atar! Ve bunu önlemek için de, Türkiye’yi AB ile papaz etme pahasına, % 10’luk anti-demokratarik barajı muhafaza etmek hatta bağımsızlara baraj getirmek gibi ‘hile-i şer’iyye’ye dahi teşebbüs eder!