Güncelleme Tarihi:
TONU, vurguları, diksiyonu, Türkçeyi kullanma becerisi ve her şeyden önce birikimi... Halit Kıvanç, toplumsal belleğimizin en derin, en kalıcı, en unutulmaz sesiydi belki... Sadece sesi değil, kişiliği ve varlığıyla da birçok kuşağın ortak hafızasıydı. Radyo döneminin ardından televizyona geçildiğinde de kitlelerin karşısındaydı ve bu yüzden popüler kültürümüzün önemli unsurlarından biri olarak çok çok uzun yıllar adeta yanı başımızdaydı, evlerimizin en önemli konuklarından biriydi... 97 yıllık hayat koşusuna 18 Şubat 1925’te başlamıştı. Eğitimini Pertevniyal Lisesi’ndeki ortaöğreniminin ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Daha sonra üç ay kadar Siirt-Kozluk’ta hâkimlik yapmasının peşi sıra kendine farklı bir yol çizdi.
TÜRKİYE’NİN İLK SPOR GAZETESİ
Milliyet, Tercüman, Hürriyet, Güneş gibi gazetelerde yazar, yönetici, yorumcu olarak görev aldı. 1953’te Türkiye’nin ilk günlük spor gazetesi Türkiye Spor’u Alp Zirek ve Halit Talayer’le birlikte çıkardı. Bir yıla yakın BBC’de görev aldı. Radyo ve televizyonda da sesi ve bilgisiyle öncü bir karakterdi, yıllarca spiker olarak birçok spor müsabakasının yayınını gerçekleştirdi. Dünya Kupaları, Avrupa Şampiyonaları onun sesi ve yorumuyla çok daha farklı, zevkli, unutulmaz anılara dönüştü toplumsal belleğimizde.
1983’TE FB-TS MAÇIYLA SPİKERLİĞE VEDA ETTİ
Sunuculuktaki 50. yılını 2005’te bir jübileyle kutlayan ve kariyeri boyunca birçok basın kuruluşundan ödüller alan Kıvanç, 1983 yılında Fenerbahçe’yle Trabzonspor arasında oynanan Cumhurbaşkanlığı Kupası mücadelesiyle de maç spikerliğine veda etti.
Siz büyürsünüz ve yanı başınızda, kan bağı olmasa da ailenizin bir parçası gibi her daim varlığını hissettiğiniz figürler, modeller vardır; çoğumuz için Halit Kıvanç işte böylesi bir kişilikti. Naçizane benim içinse sadece çok sevdiğim oyunun, futbolun sesi soluğu değil, başka ilgi alanlarımda da buluştuğum bir yol göstericiydi. Çok sonraları aynı basın tribününde maç izlediğim, birçok yerde birlikte görev yaptığım, sohbet ettiğim meslek büyüklerimi önce Tercüman’ın spor sayfalarından tanımıştım. O dönem gazetenin günlük magazin eki İnci’de Rene Goscinny-Albert Uderzo ikilisinin yarattığı unutulmaz çizgi karakter ‘Asteriks’in maceraları yayımlanıyordu. Galyalı bu sevimli kahramanı gazete şu ibareyle sunardı: “Türkçesi Halit Kıvanç.” Hopdediks, İdefiks, Hokuspokus, Dertsiziks vs. derken ben, dönemin tüm çocukları gibi Halit Ağabeyi bu unutulmaz çizgi romanın çevirmeni olarak da zihnimin bir köşesine yazmıştım.
AUDREY HEPBURN İLE 23 NİSAN TÖRENİ
Kendisi aynı zamanda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerinin de önemli figürlerindendi. TRT Çocuk Şenliği’ni sunar, Türkiye’ye gelen yabancı çocuklarla söyleşiler yapar, onları bizlere tanıtır, kurulan kültürel köprülerin birleştirici unsuru olurdu. 1979’da başlayan ilk törenden itibaren 19 yıl boyunca şenliğin sunuculuğunu üstlenmişti. 1989’da ise töreni, UNICEF’i temsilen gelen Audrey Hepburn’le birlikte sunmuşlardı.
BİRÇOĞUMUZUN HAYATINA VE ANILARINA DOKUNDU
Kendi tarihimin Halit abiyle kesiştiği noktalara gelince; Radikal’de çalışırken kendisiyle ‘Radikal Futbol’ eki için Nisan 2002’de bir söyleşi yapmıştım. ‘2002 Dünya Kupası’ yaklaşıyordu ve kendisinin İş Bankası Kültür Yayınları’ndan “Dünya Kupası-1930’dan 2002’ye” adlı kitabı çıkmıştı. Söyleşinin başlığını da “O, her zaman ilk 11’deydi” diye atmıştım. 2007’de bir konferansa katılmak için Türkiye’ye gelen Pele’yle kendisiyle ilk söyleşiyi yapan gazeteci sıfatıyla bir kez daha buluşmuştu. Son kez orada kendisi yakından görmüştüm.
97 yıllık bir çınardı o... Sesiyle, zarafetiyle, nüktedan, hazır cevap kişiliğiyle, duruşu, bilgisi, görgüsü, hayat enerjisi, mesleğine olan tutkusu; bütün güzellikleriyle birçoğumuz hayatına, anılarına dokundu, değdi ve nihayetinde sonsuzluğa doğru yola çıktı. Başta ailesi olmak üzere tüm sevenlerinin başı sağ olsun...
PELE’Yİ O ‘KEŞFETTİ’
Halit Ağabey, 2002’de kendisiyle yaptığım söyleşide Pele’yle tarihi röportajının öyküsünü şöyle nakletmişti: “1958 Dünya Kupası için İsveç’teyiz. O zamanlar röportajlar otelde yapılıyor. Gidiyorsun takımların kaldığı yere, içeride kim varsa getirip röportaj yaptırıyorlar. Brezilya’nın oteline gittik. Yanımda da çok sevdiğim bir İtalyan arkadaş var. Dediler ki ünlü olarak içeride bir tek Zico var; bir de yedek bir oyuncu. İtalyan arkadaşım ‘Yedekle konuşursam beni RAI’den hemen kovarlar’ dedi, bense kabul ettim. Gencecik bir çocuk. 17 yaşlarında. Getirdiğim Milliyet gazetesini gösterdim, gazete elinde fotoğraflar çektirdim. Onlarda maç kritiklerine yıldız tablosu koymuyorlarmış, onu açıkladım ve röportajı bitirdim. Turnuva sonunda işte o yedek oyuncu büyük bir yıldız oldu. Pele’yle böyle tanışmıştım.”
KRAL’DAN KRAL’A HEDİYE
Pele’yle Kıvanç’ın yolları sonraki kupalarda da kesişti: “1970’te Meksika’daki kupada Pele yeniden gündemdeydi. Kaldığı otele gittim. Ama öyle yoğun bir basın ordusu vardı ki onları atlatmama imkân yok. Gittim görevlilere, ‘Pele’ye söyleyeceğim önemli şeyler var’ dedim, inanmadılar. Ekledim: ‘Ben onunla dünyada ilk röportaj yapan kişiyim.’ Yukarı gittiler ve hemen geri döndüler. Pele beni bekliyordu. İçeri girdim, televizyon kameraları da var. ‘Radyo ve gazete için söyleşi yapacağım’ dedim. ‘Biz sizi Brezilya televizyonları için çekeceğiz’ dediler. ‘Dünyada Pele’yi yedekken keşfeden gazeteci diye’. Rahmetli Metin Oktay da yanımdaydı. Türkiye’den kılıç getirmiştik, Pele’ye hediye ettik ve Milliyet gazetesinde ‘Kral’dan Kral’a hediye’ başlıklı bir röportaj yayınladık.”
ALTIN KELEBEK’İ UZUN YILLAR SUNDU
Halit Kıvanç, 1974 yılından itibaren uzun yıllar Altın Kelebek ödüllerini sundu.
ÜÇ SİLAHŞÖRLER EKSİLDİ
Türk televizyon tarihinin efsane sunucuları Orhan Boran, Halit Kıvanç ve Erkan Yolaç bir arada... Bu fotoğrafı “Üç silahşörler” olarak tanımlayan Kıvanç, “Bu kadroya Cenk Koray ve Altan Erbulak’ı da eklemek lazım” demişti. Erkan Yolaç bugün 87 yaşında. Orhan Boran’ı ise 2012’de 74 yaşındayken kaybettik.
BÜYÜK USTAYA VEDA BUGÜN
Halit Kıvanç için bugün 10.30’da kurucularından olduğu Levent Spor Yazarları Derneği’nde bir uğurlama töreni yapılacak. Kıvanç’ın cenazesi Zincirlikuyu Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek.