Güncelleme Tarihi:
LİDERLERİN RİSKİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelen, siyasal bağlantıları henüz tam aydınlatılamayan suikast girişimi, Türkiye’de büyük mücadelelerden sonra iktidara gelen siyasetçilerin ne denli tehlikeye açık yaşadıklarını ortaya koydu.
Türk demokrasi tarihinin son 100 yıllık dilimine bakıldığında, ilk olarak 21 Temmuz 1905’te Ermeni asıllı Belçikalı Edvar Jorist’in, Yıldız Hamidiye Camii önünde II. Abdülhamid’e yönelik başarısız bir suikast girişimi öne çıkıyor. Önceki Osmanlı sultanlarının karşılaştıkları suikast ve "katl" olaylarının aksine Abdülhamit suikasti dönemin batı gazetelerinde önemli haberler arasında yer almıştı.
ATATÜRK’E SUİKASTLER CEZASIZ KALMADI
Cumhuriyet döneminde Atatürk’e dahi suikast girişiminde bulunulabilmişti. 16 Haziran l926’da Atatürk’ün İzmir’e trenle geleceği gün kendisine suikast yapılacaktı. Ancak trenin gelmemesi sonucu suikastçıları Girit’e götürecek olan Giritli Şevki olayı ihbar edince, içlerinde eski mebus Ziya Hurşid’in de bulunduğu suikastçılar silahlarıyla birlikte yakalandı. Suikastçiler cezalandırıldı.
Atatürk bu olay üzerine, tarihe geçen "Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" sözünü söylemişti.
80 YAŞINDAKİ KAHRAMANA DÖRT KURŞUN
Uşak’ta 1 Mayıs 1959’da taşlı saldırıya uğrayan Kurtuluş Savaşı kahramanı, CHP lideri İsmet İnönü, bu kez Başbakan iken 21 Şubat 1964’te 80’lere merdiven dayamasına karşın silahlı saldırı yaşadı. Yakalanan Mesut Suna, 20 yıl 6 ay hapisle cezalandırıldı. Suna’nın tabancasından çıkan dört kurşun İnönü’nün makam aracının kapısına isabet etmişti. Saldırı sırasında Özel kalem müdürü olan Necdet Calp de aracın önünde oturuyordu. İnönü’yü öldürmeye çalışan Kayserili elektrik teknisyeni Mesut Suna’nın Kayseri AP teşkilatı üyesi olduğu ortaya çıkmıştı. 27 Mayıs’a karşı olduğu için İnönü’yü öldürmeyi "kafasına koyduğunu" açıklayan Suna, "Ateş etmeden evvel de İnönü’nün ölümünde memleketin yüksek selameti varsa kurşunlar isabet etsin, demiştim. Fakat olmadı" diye ifade vermişti.
TÜRKLERİ SOYKIRIMDAN KURTARAN LİDERE SAĞDAN SALDIRILAR
Bülent Ecevit 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’yla Türkleri Kıbrıs’ta soykırımdan kurtarmıştı. Görünürdeki suikastçıları arasında Rumlar vardı. Ancak "Kıbrıs Fatihi"nin siyasal mücadelesinde görünmeyen düşmanları bulunuyordu.
Bülent Ecevit’in seçim otobüsü Kıbrıs Barış Harekatı yapıldıktan bir yıl sonra, iktidara Birinci Milliyetçi Cephe’yi getirecek seçimlerden önce, 4 Eylül 1975’te de Elazığ’da taşlandı. 50 kişi yaralandı, 57 kişi gözaltına alındı.
Ecevit 23 Temmuz 1976 tarihinde ABD seyahatinde bir suikast girişimine uğradı. New York’taki Waldorf Astoria Oteli’nden ayrılırken Stavros adında bir Rum Ecevit’e silahını doğrulttu. Ancak Ecevit, koruması ve FBI ajanlarının yardımıyla saldırıdan kurtulabildi.
KIBRIS FATİHİNE MİLLİYETÇİLER Mİ SALDIRDI?
Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştiren siyasi iradenin başındaki Ecevit, Birinci Milliyetçi Cephe döneminde yükselen faşizme karşı tepki gösteriyordu.
5 Haziran 1977 seçimleri öncesinde, Ecevit’e sağdan yönelen saldırıların en manidarı Tokat’ta gerçekleşti. Muhalefetteyken çıktığı bir Tokat gezisinde Bülent Ecevit’in seçim otobüsü Tokat’ın Niksar ilçesinde kurşunlandı, 10 kişi yaralandı.
Bülent Ecevit, bir muamma saldırıya 1977 seçimleri öncesinde 29 Mayıs’ta, İzmir Çiğli Havaalanı çıkışında zehirli kurşun atan ilginç bir silahla bir polis tarafından öldürülmek istenmesiyle hedef oldu. Dönemin İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan’ın kardeşi Mehmet İsvan baldırından yaralandı. Resmi açıklamaya göre ise polisin silahı yanlışlıkla ateş almıştı, ancak olay Ecevit’in başbakanlıkları döneminde de aydınlatılamadı.
12 MART BAŞBAKANINA TERÖRİST SALDIRI
12 Eylül darbesinden önce 20 Temmuz 1980’de, 12 Mart döneminin başbakanlarından Nihat Erim, İstanbul Dragos’taki evinin önünde Dev-Sol militanlarınca öldürülmüştü. Mülkiye kökenli olan ve yaşamı boyunca Atatürkçü çizgiden ayrılmayan Nihat Erim, siyaset hayatını sonlandırmak üzereyken 1971 darbesinin gerçekleşmesi üzerine Başbakanlık görevini kabul etmişti. Nihat Erim 12 Mart dönemindeki uygulamaların sorumlusu olarak görüldüğü için teröristler tarafından saldırıya uğradı.
ÜLKÜCÜ KARTAL
18 Haziran 1988’e gelindiğinde ise suikastçi bu kez Anavatan Partisi 2. Olağan Kongresi sırasında Özal’a saldıran, adını bir futbol takımının fanatizmi nedeniyle değiştiren, ülkücü Kartal Demirağ kimliğiyle ortaya çıktı. Suikast toplumda nefretle karşılandı. Demirağ’ın tabancasından çıkan kurşunla parmağından yaralanan Özal, aynı gün tekrar oybirliğiyle genel başkanlığa seçildi.
DEMİREL’E SALDIRAN MECZUP
18 Mayıs 1996’da ise bu kez Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel suikast girişimine uğradı. İzmit’te bir alış veriş merkezinin temel atma törenine katılan Demirel konuşurken İbrahim Gümrükçüoğlu silahını kendisine yöneltti. Ancak durumu fark eden Koruma Müdürü Şükrü Çukurlu ve bir vatandaş, saldırganın üzerine atlayınca patlayan silahtan çıkan mermi Şükrü Çukurlu’nun kolunu delip geçti. Olaydan sonra yakalanan İbrahim Gümrükçüoğlu’nun aşırı dinci ve akli dengesinin bozuk olduğu öne sürüldü. Gümrükçüoğlu Adli Tıp Kurumu’ndan aldığı "cezai ehliyetinin bulunmadığı" raporuyla ceza almaktan kurtuldu. Saldırgan İstanbul’un mutena semtlerinden birinde eczane açtı.
ÖZAL’IN VEFATI
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü üzerinde ise birçok spekülasyon yapıldı ve bunlar araskında suikast sonucu öldürüldüğü iddiası da yer aldı. 17 Nisan 1993 sabahı ani biçimde yaşama veda eden Özal’ın kalp krizi geçirdiği yakın dostları ve doktoru tarafından açıklandı. Ancak zaman içerisinde ailesinden bazı kişilerin karşı çıkmasına karşın zehirlenmiş olabileceği yönünde de birçok düşünce yüksek sesle söylenmeye başlandı.
BAŞBAKAN ERDOĞAN’A SALDIRI GİRİŞİMİ NEREDEN?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, namlusu değiştirilmiş kurusıkı tabancayla suikast girişiminde bulunan Mustafa Bağdat’ın MHP Mersin İl teşkilatına girip çıktığı suikastten sonraki gün basında yer almıştı. Ancak önce Ülkü Ocakları’ndan, sonra da MHP Mersin İl Başkanlığı’ndan Bağdat’ın partiyle ya da örgütle ilgisi yok açıklamaları geldi. Kimi çevreler ise Bağdat’ın affına neden olacak "meczup" konumunda bulunduğunu öne sürdüler. Bağdat ile ilgili gelen son haber suikast öncesi gece Kütahya ülkü ocaklarında kaldığı iddiası oldu.
Örtbas izlenimi uyandıran çıkışlara karşın, birden fazla suikast girişimi niyetini adliyede itiraf eden Mustafa Bağdat’ın hangi kuruluşlarla ilgisi olduğu sağlıklı bir hazırlık soruşturmasıyla ortaya çıkarılacak.