Oluşturulma Tarihi: Eylül 05, 2001 00:00
YENER SÜSOY'un besteci Nevit Kodallı ile söyleşisini okurken, belleğim geçmiş zamanları taradı.Cumhuriyetin ilk yıllarındaki, şimdi modası geçmiş alaturka-alafranga kavgasını hatırladım. Batı müziğinden insanları soğutan bir çekişmeydi.Nevit Kodallı, Klasik Türk Müziği dedikleri meyhane edebiyatı, diyor.Nerede söyleyip çalacaklardı Türk müziği sanatçıları?Devlet onları radyodan kovdu, konservatuvardan dışarı attı, insanın, iyi ki meyhaneler, saz salonları vardı da bari bu müzik yaşadı, diyesi geliyor.Üstadın hafızasında Türk müziği icra edilen iki mekán kalmış: Çakıl Gazinosu ile Kristal. Biri Yenikapı'da denizin üstünde idi, diğeri de tam Taksim Meydanı'ndaydı.Sayın Kodallı, meyhaneleri biliyor da, o müziğin içkisiz icra edildiği yerleri nedense unutmuş. Rakı içerken Türk müziği dinlediğine göre, oralara uğramamış.Borsa Kıraathanesi'nde, Küçük Çiftlik Parkı'nda, Beyaz Park'ta içkisiz matineler vardı. Daha sonraki yıllarda Taksim Belediye Gazinosu'nda, Şan Sineması'nda, bugünlerde
Atatürk Kültür Merkezi'nde meyhane müziği yoktu. Onları hatırlatmalıyım.Daha sonraları belediyelerin ve devletin kurduğu Türk müziği topluluklarını Sayın Kodallı dinlememişe benziyor.Onların CD'lerini bir dinleyin, Hasan Saltık'ın Kalan Plak'ından, Dr. Nevzad Atlığ'ın idare ettiği korolardan Türk müziğinin bugünkü durumunu izleyebilirsiniz. Çünkü Türk müziği saptamalarınız, 50 yıl öncesinin değer yargılarını yansıtıyor.* * *Türk müziğini iyi bildiğini söylüyor değerli besteci; o zaman orkestra şefi Zubin Mehta gibi davranmasını beklerdim, bütün Türk müziğini karalamasını değil. ‘‘Tek sesli müzik başkadır, çok sesli müzik başka.’’ Öyle demiş büyük maestro Mehta. İkisini karşılaştırmak bana da anlamsız gelir.Erköse Kardeşler'le çalmış, sonra da onların teklifini reddetmişsiniz.Bence hata etmişsiniz, bu ses kaynaşmasından sonra belki bugün bu kadar katı ve insafsız olmazdınız.Mesut Cemil'in müziği ile Çakıl'ın müziği ayrı şeyler, diyorsunuz!Aynı diyen bir müziksevere rastlamadım.Mesut Cemil'in 'Tarihi Türk Musikisi' başlığı altında doldurduğu plakta belleğim beni yanıltmıyorsa sadece iki beste vardı:Mustafa Çavuş'un ‘‘Dök zülfünü meydane gel’’i, Tab'ı Mustafa Efendi'nin ‘‘Ben gibi sana áşk-ı üftade bulunmaz’’ı. O kadar. Türk müziği sonraları gerçekten Mesut Cemil'in girişimiyle ve disipliniyle çok iyi bir gelişme gösterdi.* * *Türk müziğinin de sadece rakı muhabbetinin müziği olmadığını sayın bestecinin bilmesini yürekten dilerim.
button