Güncelleme Tarihi:
16 Şubat’ta Avrupa coğrafyasındaki Yahudilerin siyasi tarihinde bir ilk yaşandı. 47 ülkedeki yaklaşık 400 bin Yahudinin internet üzerinden yapılan oylamayla seçtiği 120 milletvekilinden oluşan 'Avrupa Yahudi Parlamentosu' ilk toplantısını yaptı. Hem de Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nun çatısı altında. Bu taze girişim, bugüne kadar siyasi faaliyetlerini atanmış dernek temsilcilerinden oluşan forumlarda yürüten Avrupa Yahudiliği açısından ciddi bir paradigma değişikliği demek. Hedef, ortak sesin artık belli ülkelerin patronajındaki atanmışlar yerine seçilmişler tarafından belirlenmesi.
45 yıllık bir dostluğu paylaşan, Türk Yahudi cemaatinin iki iyi bilinen yüzü Cefi Kamhi ve Denis Ojalvo parlamento seçimine rakip olarak girdiler. Onlardan başka 16 Türk aday daha vardı. Cemaatin hiçbir adayı işaret etmediği seçimlerden galip çıkanların birbirini bu kadar iyi tanıyan ve tamamlayan iki arkadaş olmasını bir şans olarak görüyorlar. Cefi Kamhi siyasette, Denis Ojalvo ise akademik çalışmalarda idmanlı.
Seçildikten sonra ilk işleri gidip cemaati bilgilendirmek olmuş. Zira Mavi Marmara baskınından sonra sıkıntılı bir dönem geçiren Türk Yahudi cemaatinin ciddi hassasiyetleri var. Kamhi ve Ojalvo da farklı ekollerin temsil edileceği Avrupa Yahudi Parlamentosu çatısı altında yapılacak en ufak densizliğin bile, burada ağır bedellere neden olabileceğinin farkında. Tam da bu nedenle parlamentodaki kritik komisyon ve pozisyonlarda rol almak istiyorlar. Kültürler arası diyalog ve dış ilişkiler alanında aktif görevlere talipler. İzlenecek stratejiyi AB Bakanı Egemen Bağış ile de istişare etmişler. Bu arada AK Parti hükümeti de Kamhi’nin deyişiyle ‘taş gibi’ arkalarında.
Musevi deyince Yahudi'nin kibarcası algılanıyor
DENİS OJALVO
Musevi deyince, Yahudi demenin kibarcası gibi algılanıyor. Türkçemiz o kadar zengin ki... Irksal aidiyete vurgu yapan Yahudiliktir ama dinsel aidiyete vurgu yapan Museviliktir. Ben gururlu bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Musevi dininden laik bir Yahudiyim. Ama Türk kimliğim çok baskın çünkü insan nece düşünüyorsa, nece rüya görüyorsa, nece küfrediyorsa asıl kültürü odur. Kültürün en baskın unsuru din değil dildir.
Unutkanlığın bazı faydaları da var. Bizim gençliğimizde İstiklal Caddesi’nde İnci Pastanesi’nin yanındaki Yunan Konsolosluğu’na ait Şişmanoğlu binasında Yunan bayrağının dalgalanması hayal bile edilemezdi. Ama bugün koca bir Yunan bayrağı, AB bayrağı dalgalanıyor; kimse de garipsemiyor. Çünkü arada bu düşmanlığın aktarılmadığı bir nesil yetişti. 1980 sonrası neslin toplumsal hafızasında bunlar yok. Zaten kötü tecrübeleri taşımamak lazım ama toplumu doğru bilgilendirmek de lazım. Nefret, bilinmeyenden korkmaktan kaynaklanır.
Amaç biraz da hasar tespiti
CEFİ KAMHİ
Bizimki Müslüman bir ülkede varlığını sürdürebilen tek Yahudi cemaati. Avrupa’nın İslam karşıtlığı ve Yahudi karşıtlığıyla çarpıştığı şu dönemde Türk Yahudilerinin anlatabileceği çok güzel hakikatler var.
120 kişilik parlamentoda bir sivri akıllının çıkıp da rastgele konuşması Türkiye’deki Yahudi cemaatini rencide eder. Bunun hassasiyetiyle biraz da oluşabilecek ters durumlar karşısında damage control (hasar kontrolü) yapmak için yola çıktık. Ne Türkiye Cumhuriyeti’ne ne de Türkiye Yahudi cemaatine ters düşecek bir oluşumda yer almayacağımızı taraflara anlatıyoruz. Takım tutar gibi ülke tutulmasın diyoruz.
Bu vatan için her şeyinden vazgeçebilecek kişi Türk milliyetçisidir; ben dahil. Milliyetçilik hiç kimsenin tekelinde değil. Yaşadığımız topraklara sahip çıkmak herkesin hakkı. Ben hem milliyetçiyim, hem muhafazakârım, hem de sosyal demokratım.
İsrail ile bir siyasi gerginlik olduğunda insanlar bizimle sohbete “Sizinkiler...” diye başlıyor, ben, “Ankara’yı mı kastediyorsun” deyince “Yok İsrail” diyorlar. İsrail’dekiler benimkiler değil.
Nasıl Hıristiyanlar Vatikan vatandaşı değilse, nasıl bütün Müslümanlar Suudi Arabistan vatandaşı değilse ben de İsrail vatandaşı değilim. Ben belki Türkiye’nin senden çok fazla asırdan beri vatandaşıyım.
1996’da Refahyol hükümetine baştan beri karşı olmanıza rağmen güven oylamasında ret oyu vermemeniz çok tartışılmıştı.
Yahudi cemaatinin adayı olmadığım halde milletvekili seçildikten sonra hep cemaatle özdeşleştirildiğim için hassas davranmam gerekiyordu. Refahyol hükümetinin güven oylamasında tavrımı matematikle koydum. Aslında ret ile çekimser aynı yana düşer çünkü artıdan bir eksiktir.
DEMOKRATİK TEPKİMDİ
Rengi belli bir siyasi partinin lideri kalkıyor kürsüden laik Cumhuriyeti koruyacağına yemin ediyor, sonra parti başkanımla koalisyon kuruyor. Ben çekimser oyla bunu izleme hakkını tanıdım kendime. Herkes çekimser oyumu hatırlar ama hükümetin düşmesindeki rolümü unutur. Perşembe Tansu Hanım’a söyledim, cumartesi Meclis Başkanı Mustafa Kalemli’ye istifamı verdim. Pazartesi günü diğer milletvekilleri peş peşe istifa etti. Ertesi perşembe hükümet düştü.
ARAFAT BENİ ÖVDÜ, RP’LİLER ŞAŞIRDI
Meclis Dışişleri Komisyonu Başkan Yardımcısı’ydım. Komisyonda Abdullah Gül de vardı. RP’lilerle Kudüs’e gittik. Ramazandı, iftar yaptık. Ramallah’a geçtik. Yaser Arafat beni önceden tanıyordu. Onların önünde beni onore ettiği zaman bir şaşkınlık yaşadılar. Müslüman Kardeşler’in kendileri gibi beni de omuzlarımı öperek selamlaması da ayrı bir şaşkınlık vesilesi oldu.