ANKA
Oluşturulma Tarihi: Nisan 05, 2007 19:35
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaret eden Türk-İş, kıdem tazminatına dokunulması durumunda genel greve gideceği restini çekti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaret eden Türk-İş, kıdem tazminatına dokunulması durumunda genel greve gideceği restini çekti.
Türk-İş, "Kıdem tazminatı hakkımıza el uzatılması, bu hakkımızın ortadan kaldırılması ya da daraltılması yönündeki taleplerin gündeme gelmesi, çalışanları genel greve çağırmaktır" çıkışında bulundu.
Başbakan Recep Erdoğan'ı ziyaret eden Türk-İş Yönetim Kurulu Başkanı Salih Kılıç, işçi kesiminin sorunlarını anlatan bir mektup sundu. 1 Mayıs'ın tüm dünyada olduğu gibi kutlanması gerektiği belirtilen mektupta, "Ülkemizde de Osmanlı döneminden beri kutlanan 1 Mayıs’lar, 1980 öncesinde 'İşçi Bayramı' olarak kabul edilmiş ve yasayla tatil edilmiştir. Ancak geçmişte ülkemizde yaşanan iç karışıklıkların da etkisiyle, 1 Mayıs resmi tatil günü olmaktan çıkarılmıştır" denildi. Bir yasa değişikliğiyle, 1 Mayıs’ın tarihsel anlamına uygun bir şekilde “İşçi Bayramı” olarak kutlanması ve dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi resmi tatil ilan edilmesi istendi.
GEÇİCİ KADRO TEŞEKKÜRÜ
Kamuda çalışan 218 bin geçici işçinin daimi kadroya geçirilmesi için hazırlanan yasa tasarısının TBMM’de kabul edilmesi nedeniyle emeği geçen herkese teşekkür edilen mektupta, bazı kamu kuruluşlarında ve belediyelerde çalışan ve kanun kapsamında farklı bir düzenlemeye tabi tutulanların ise mağdur olduğu belirtildi. Mektupta, "Bu kapsamda 657 sayılı Yasanın 4-b maddesine göre istihdam edilmek istenen bu geçici işçilerin de daimi kadroya geçirilmesi bizim için büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, yine 657 sayılı Yasanın 4-c maddesine göre çalıştırılan özelleştirme mağdurlarının da çalışma sürelerinin ve ücret koşullarının düzeltilmesi gerekmektedir" denildi.
"İŞSİZLİK FONU'NA GÖZ DİKTİLER" ŞİKAYETİ
İşsizlik Sigortası Fonu’nda birikmiş olan paranın bir başka amaçla kullanılması konusunda çeşitli spekülasyonlar oluştuğu kaydedilen mektupta, şöyle denildi:
"Bu durum çalışanları tedirgin etmektedir. Bazı işveren örgütleri, başlattıkları bir girişimle, İşsizlik Fonu’nda biriken paraya göz dikmişlerdir. Bu çevreler, istihdamı artırmak için teknoloji ve bilgi üretmek, yeni işyerleri açmak, verimliliği artırmak, kendi kaynaklarına yönelmek yerine işçinin birikimlerine göz dikme kolaycılığına kaçmaktadırlar. Yapısı ve kuruluş amaçları gereği, İşsizlik Sigortası Fonu’nda birikmiş olan paranın başka amaçlarla kullanılması mümkün değildir. Yasal düzenleme yapılarak bu yolun açılması ise doğru değildir. Hükümetiniz, İşsizlik Fonu’nda biriken paraya iştahla bakan işverenlerin bu taleplerini dikkate almamalı, Fonun istismarına imkan vermemelidir."
"KIDEM TAZMİNATINA DOKUNAN GENEL GREVİ ÇAĞIRIR"
Konut Edindirme Yardımı adı altında toplanan birikimlerin ödemesinin yapılması istenen mektupta, istihdam paketi çalışmalarına da değinildi. İstihdam paketinin çalışanları kaygılandırdığı vurgulanan mektupta, işçilerin en kutsal kazanılmış hakkı olan kıdem tazminatı hakkına yönelik bazı düzenlemeler yapılacağına işaret edildi. Ayrıca paket içinde, bölgesel asgari ücret uygulaması ve zorunlu istihdamı ortadan kaldırmaya ilişkin düzenlemelerin de yer aldığı belirtilen mektupta, şunlar kaydedildi:
"Kıdem tazminatı işçiler bakımından vazgeçilmez ve tartışılmaz bir haktır. Bu hakkın aşındırılması değil, korunması ve geliştirilmesi gerekir. Kıdem tazminatının yüksek olduğu ve istihdama engel olduğunun söylenmesi gerçeklere uygun düşmemektedir. Bu söylemi doğrulayacak hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır. Bu söylem Türk-İş topluluğunu rahatsız etmektedir. Özellikle kıdem tazminatı hakkımıza el uzatılması, bu hakkımızın ortadan kaldırılması ya da daraltılması yönündeki taleplerin gündeme gelmesi, çalışanları genel greve çağırmaktır. Bu da ülkemizdeki iç huzuru bozmaktan, çalışanları ve tüm toplumu huzursuz etmekten başka bir işe yaramaz. Bunlara el uzatılması halinde, Türk-İş almış olduğu genel kurul kararlarını hayata geçirecektir."
"ZORUNLU İSTİHDAM İŞVERENİN SORUMLULUĞU"
Zorunlu İstihdam adı altında, özürlü, eski hükümlü ve terör mağdurlarının istihdamına yönelik olarak uygulanan kota sisteminin, bu kişilerin toplumla bütünleşmelerinde fırsat eşitliği sağlamaya yönelik olduğu anlatılan mektupta, "Toplumun tüm kesimleri gibi işverenler de sosyal sorumluluklarının gereğini yerine getirmek durumundadır. Dezavantajlı grupların istihdamını sağlayan düzenlemeleri tartışma konusu etmek yerine, gereği yerine getirilmelidir" denildi.
Sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin anlatıldığı mektupta, son üç yılda, yalnızca sendikalara üye oldukları için yaklaşık 20 bin işçinin işten atıldığı kaydedilerek, "Bu konuda gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapılması, İş Güvencesi Yasasının etkinliğinin ve kapsamının genişletilmesi, demokratik bir toplum için sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin ortadan kaldırılması yaşamsal bir zorunluluktur" değerlendirmesinde bulunuldu.
"IMF VE MERKEZ BANKASI BASKI YAPMASIN"
Bu yıl 118 kamu işyeri ve işletmesinde toplam 322 bin 921 işçinin toplu iş sözleşmelerinin yenileneceği bildirilen mektupta, bu işçilerden 124 bin 149’unun sözleşmesinin 1 Ocak 2007, 21 bin 106’sının sözleşmesinin 1 Şubat 2007, 175 bin 206’sının sözleşmesinin ise 1 Mart 2007’de geçerli olacağı ifade edildi. Türk-İş'in toplu iş sözleşmelerinin en kısa sürede ve masa başında sonuçlanması yönünde çaba göstereceği kaydedilen mektupta, şunlar kaydedildi:
"Ancak toplu sözleşme görüşmelerini baskı altına alacak ve ücret artışlarını etkileyecek bazı talihsiz girişimlerin varlığı bizi rahatsız etmektedir. Özellikle IMF’nin ve Merkez Bankası yetkililerinin kamuda çalışan işçilere yönelik düşük ücret politikaları, Konfederasyonumuz tarafından kabul edilemez. Özgür toplu pazarlık düzenine müdahale edilmesine izin verilmemelidir. Ayrıca, 4857 sayılı Yasanın 2. maddesine eklenen son fıkra ile, kamu kesiminde uzun süredir toplu iş sözleşmesinden yararlanan bazı işçilerin, yeni dönemde toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağı endişesi ortaya çıkmıştır."
"SOSYAL GÜVENLİK'TE MEMUR AYRILMASIN"
Sosyal Güvenlik Reformu'nun 2008 yılına ertelenmesinin olumlu bir gelişme olduğu belirtilen mektupta, "Bu erteleme bir fırsat olarak görülmeli, Yasayla getirilen norm ve standart birliği korunarak, Anayasamızın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi gözetilmelidir. Bu yasa yeniden düzenlenirken, Emek Platformu tarafından dile getirilen taleplerin dikkate alınması gerekmektedir" denildi.
Kamu hastanelerinin özel işletme haline dönüştürülmesine neden olacak yasal düzenlemenin kabul edilemez olduğu bildirilen mektupta, Tekel ve Pektim özelleştirmesinden vazgeçilmesi istendi. Tekel'in binlerce insana, tütün üreticilerine, Tekel çalışanlarına ve ailelerine geçim imkanı sağladığı kaydedilen mektupta, Pektim için de şu değerlendirmede bulunuldu:
"Petkim kamuoyunda bilinenin aksine bir fabrika değil, birçok fabrikadan oluşan bir komplekstir. Çok sayıda kimyasal madde üretmektedir. Bugün için yeniden kurulum değeri 5 milyar dolardır. 2006 yılı karı, 1.6 milyar dolardır. Petkim’in iç talebin yüzde 22’sini karşıladığı düşünülürse, Petkim’in özelleştirilmesi değil, yeni Petkim’ler kurulması için özel sektöre teşvik verilmesi ve yardım yapılması gerekir."
BANKA PROMOSYONLARI
Bir süredir bankaların kurumlara ve çalışanlarına verdikleri “promosyon” çeşitliliğinin, çalışanlar arasında beklentilere yol açtığı ve huzursuzluk nedeni olduğu anlatılan mektupta, "Uygulamanın hak ve eşitlik sağlayacak şekilde bir nitelik kazanması ve promosyonların çalışanlara aktarılması için yasal zemininin belirlenmesi uygun olacaktır" görüşü ifade edildi.