Güncelleme Tarihi:
Tekin'in Lübnan'da filmleri aratmayacak hikayesi, 16 Ağustos'ta iş toplantısı için Türkiye'den Lübnan'ın başkenti Beyrut'a hareket etmesiyle başlar.
Çalıştığı şirketin Afrika bayilerinin bir araya geleceği toplantıya katılmayı planlayan Tekin, öğleden sonra Beyrut Refik Hariri Havalimanı'na ulaşır.
Tekin vakit kaybetmeden bir taksiye biner. Rezervasyon yaptırdığı otele doğru yola çıkar. Taksiye bindikten sadece birkaç yüz metre sonra, siren çalan bir araç taksinin önünü keser.
KAÇIRILMA ANI
Tekin, Türkiye'ye döndüğü uçakta AA muhabirine, o anı, olayı yeniden yaşarcasına şu sözlerle anlatıyor:
"Ben gelen mesajlar var mı diye telefonuma bakıyordum. Birden bire araç durdu. Taksici birileriyle anlamadığım bir dilde konuşmaya başladı. Tam o anda araca doğru yüzü maskeli birinin elinde silahla geldiğini gördüm.
Bunun üzerine ellerimi hemen başımın üzerine koydum. Arka koltukta saklanmaya çalıştım. Çünkü bizi soymak istediklerini düşündüm.
Ama birden bire aracın kapısı açıldı ve biri beni ensemden tutarak dışarı çıkardı. Ellerinde kaleşnikof vardı. Ne olduğunu anlamadan beni bir cipe koydular. Başıma hemen bir şapka geçirdiler. Sonra da gözlerimi kapatıp yola çıktılar."
DİPLOMASİ TRAFİĞİ BAŞLIYOR
Tekin, araçla Beyrut'un banliyösüne götürülür. Mikdat aşireti hemen bir açıklama yapar ve Suriye'de kaçırılan kardeşleri Hasan Mikdat'ın serbest bırakılması için bu eylemi yaptıklarını duyurur.
Açıklamanın ardından Türk ve Lübnan Dışişleri Bakanlığı arasında üst düzeyde yoğun bir görüşme trafiği başlar.
Ancak iki gün sonra bu kez kimliği belirsiz kişilerce, Lübnan'da bir Türk tır şoförü kaçırılır. Böylece Lübnan'da Türkler için sürek avı başladığı havası hakim olur. Bayram tatili için Lübnan'a gelen Türkler hızla ülkeyi terk ederken, Lübnan'da ikamet eden Türkler kendilerini eve kapatarak önlem almaya çalışır.
Tüm bu gelişmeler olurken Anadolu Ajansı muhabirleri, Mikdat aşiretiyle bağlantı kurarak 18 Ağustos'ta Tekin ile basındaki görüşmeyi gerçekleştirir. Gözleri bağlanarak ve başlarına torba geçirilerek Tekin'in bulunduğu yere götürülen AA muhabirleri, Aydın Tufan Tekin için büyük bir moral kaynağı olur.
Tekin daha sonra, o buluşmanın, esarete katlanması için kendine büyük moral verdiğini anlatacaktır. Tekin'in görüntülerinin ve mesajlarının yayımlanmasından sonra Mikdat aşireti ilerleyen günlerde kamuoyuna sert mesajlar vermeye başlar. Bu durum, Tekin'in durumuyla ilgili endişelerin artmasına sebep olur.
Mikdat aşiretinden, Suriye'de kaçırılan mensuplarının serbest bırakılmaması halinde Türk rehinenin durumu için güvence veremeyecekleri tehdidinde bulunması da gerginliği iyice artırır.
Türk ve Lübnanlı yetkililer arasındaki görüşmeler kesintisiz sürerken, Tekin'den gelen haberlere göre sinirler kimi zaman daha da gerilir.
CAMLARA YAKLAŞMAK YASAK
Kapalı bir evde tutulan Tekin'in pencere ya da balkonlara yaklaşması, dışarıya bakması yasaktır. Tekin tüm vaktini bir oda içinde geçirir. Kendisine getirilen gazete ve dergileri okuyarak, televizyon seyrederek sinirlerini yatıştırmaya, ruh sağlığını muhafaza etmeye çalışır.
Sıra dışı bir esaret öyküsü olan Tekin, kendisini alıkoyan aşiret mensuplarıyla yaptığı konuşmaların ardından bazen umutlanır. Yakın zamanda serbest bırakılacağı izlenimi edinir. Birkaç kez beklentileri artsa da her seferinde umutları boşa çıkar ve karamsarlığa gömülür.
ORDUNUN OPERASYONU BAŞLIYOR
Kaçırılma olayıyla birlikte Türkiye'nin yoğun ısrarları ve çabaları sonucu alarma geçen Lübnan hükümeti, Mikdat aşiretinin ileri gelenlerini ikna etmeye çabalar. Ülkenin önde gelen aşiretlerinden olan Mikdatlar, binlerce silahlı adamıyla Beyrut'ta oldukça etkin bir güç olarak bilinmektedir.
Ancak pazarlıklar ve ikna çabaları sonuç vermez. Bunun üzerine son çare olarak askeri operasyon için hazırlıklara girişilir.
10 Eylül'de, Lübnan'ın etkili grubu Hizbullah'ın hakim olduğu banliyö bölgesine yönelik büyük bir askeri operasyon başlar.
Kuşatılan bölgede evler tek tek aranır. 11 Eylül salı sabahı haberler beklendiği gibi gelmez.
Lübnan ordusu 4 Suriyeli rehinenin kurtarıldığını, Türk rehinelerin durumunun ise belli olmadığını açıklar.
Büyük umutlar yerini bir anda karamsarlığa terk etmiştir.
MUTLU SONUN İLK İŞARETİ BERBERLE GELDİ
Lübnan ordusunun operasyonunun ikinci gününde (11 Eylül) olaylar istendiği yönde gelişmese de, öğle saatlerine doğru Beyrut'a Tekin'in serbest bırakılacağı haberleri yayılır. Umutlar bir kez daha yeşerir.
Tekin, o saatleri şu sözlerle ifade ediyor:
"Bana öğlen 12.00 gibi hazırlanmamı ve 2 gün içinde serbest bırakılacağımı söylediler. Ben biraz umutlandım ama 'iki gün' bana çok uzun geldi. Yeni verilen haberde ise bu süre 1 güne düştü. Ardından, birkaç saat sonra serbest bırakılabileceğim söylendi. Yine tedbirli davrandım. Daha sonra bana bir berber getirdiler. Saçlarımı ve sakalımı kestirdiler. Elbiselerimi giydim. İşte o zaman içime bir umut doğdu."
Tekin'i serbest bırakma hazırlığı yapılırken, Mikdat aşiretinden birçok kadın ve çocuk kendisiyle anı fotoğrafı çektirmek için sıraya girer.
Lübnan ve Türk makamlarının Mikdatlarla pazarlıkları ise devam etmektedir.
BÜYÜKELÇİYİ GÖRENE KADAR İNANMADI
Pazarlıklar saat 22.00 sularında sonuçlanır. Mikdatlar, Tekin'in Lübnan ordusu askerlerine teslim edilmesine karar verir.
Lübnan ordusu özel birlikleri Tekin'i, 27 gün önce kaçırıldığı yerin birkaç yüz metre uzağındaki bir restoranın önünden teslim alır.
Koyu renk camları olan ve içi görülmeyen bir araca bindirilen Tekin, götürüldüğü yere ulaştığı anı şu ifadelerle anlatıyordu:
"Ben hala kurtulduğuma inanamıyordum. Araçla götürülürken halen endişeliydim. Ne zamanki resmi bir binanın (Lübnan Emniyet Genel Müdürlüğü) önüne gelip araçtan indim ve Türkçe konuşan Türkiye'nin Beyrut Büyükelçisi'ni gördüm, işte o an serbest kaldığımı, özgürlüğüme kavuştuğumu anladım."
"BİLİNDİK BİR SES"
Genel Müdürlük'te, Lübnan İçişleri Bakanı Mervan Şerbil ve Türk Büyükelçi İnan Özyıldız ile birlikte bir görüşme yapan Tekin, kendisine uzatılan telefonla ailesiyle günler sonra ilk kez görüşmeyi yapar.
Özgürlüğün keyfini çıkaran Tekin, birazdan ilk röportajını Anadolu Ajansı muhabirine Türkçe verirken, gözleri dolarak, "Ailemi çok özledim" diyordu. Tekin'e göre, esaretin ardından ailesiyle yaptığı ilk telefon görüşmesinde "onlarla konuşurken sadece o bildiği sesleri duyması bile ona yetti. Ne konuşulduğunun hiç bir önemi yoktu."
Tekin, görüşmelerin ardından hemen Türkiye'ye gönderileceğini öğrenince sevinci kat be kat artmıştı.
KULAĞI BAKAN'DA GÖZÜ SAATİNDE
Tekin, boynuna Lübnan fuları takılan Emniyet Genel Müdürlüğü'nden, Beyrut Havalimanı'na hareket eder. Lübnan Başbakanı Necip Mikati'nin özel uçağını tahsis ettiği Tekin, uçakta Lübnanlı Bakan Şerbil ve Büyükelçi Özyıldız ile sohbet etmektedir ancak gözü sürekli saatindedir.
Bir saat sonra uçak, Tekin ailesinin yaşadığı Marmaris'e yakın bir mevkideki Dalaman Havalimanı'na ulaşır.
Uçaktan indiğinde kendisini aprona götüren minübüsün içinden ailesini farkeden Aydın Tufan Tekin'in sevinci görülmeye değerdir. Aracın yavaşlamasıyla kapıyı açıp anne, babası, kız kardeşi ve yakınlarının yanına koşan Tekin, herkesle birlikte göz yaşlarına boğulur.
Günler süren esaret, heyecan ve öldürülme korkusu yerini sevinç gözyaşlarına bırakmıştır. Tekin ve ailesi, geride kalan 27 günün özlemini apronda birkaç dakika içinde gidermeye çalışır.
Coşkulu dakikalar geçiren iş adamı Tekin, özgürlüğe kavuşmasına yardım eden Lübnanlı yetkililere teşekkür etmeyi ihmal etmez.
Aydın Tufan Tekin, şu an özgürlüğünün ilk gününü yaşıyor.
TEKİN'İN SERBEST BIRAKILDIKTAN SONRAKİ GÖRÜNTÜLERİ
AİLESİ, TEKİN'İ HAVAALANINDA BÖYLE KARŞILADI / WEB TV
SERBEST BIRAKILAN İŞADAMI TEKİN EVİNE GELDİ / WEB TV
KOÇ'TAN TÜRK VE LÜBNANLI YETKİLİLERE TEŞEKKÜR