Güncelleme Tarihi:
Türk-İş tarafından, “Uluslararası Filistin ve Lübnan Halkıyla Dayanışma Konferansı” düzenlendi. Türk-İş Genel Merkezindeki konferansta konuşan Kılıç, İsrail'in Lübnan'daki operasyonları sırasında başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere uluslararası toplumun yaşananlara adeta “seyirci kaldığını” ifade etti.
Dünya barışını korumakla görevli BM'nin, İsrail'in açtığı ateş sonucunda öldürülen Barış Gücü askerleri için dahi bir kınama kararı alamadığını anımsatan Kılıç, “Böyle bir ortamda biz Türk halkı ve Türk-İş olarak savaşın ilk gününden itibaren bu saldırıların sorumlularını şiddetle kınadık, dost ve kardeş Lübnan halkına destek verdik” diye konuştu.
Lübnan ve Filistin'de yaşananların insanlık ve dünya barışı açısından son derece kaygı verici olduğunu söyleyen Kılıç, çatışmaların bütün Orta Doğu'yu kapsayacak şekilde daha büyük çatışmalara yol açmasından endişe duyulduğunu ifade etti.
ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın “yeni Ortadoğu'nun yaratılmasının sancıları” diye tanımladığı sürecin, “bölgeye vahşet, yıkım ve adaletsizlik getirdiğinin görülmesi ve buna karşı tavır alınması gerektiğini” belirten Kılıç, ”Arap ve Müslüman halklarının karşılaştığı vahşet, adaletsizlik ve çaresizliğin yarattığı duygusal ortam, ABD ile İsrail'e kin ve nefrete dönüşmektedir. Bu süreçde terörü körüklemektedir” dedi.
Orta Doğu'daki sorunların temelinde Filistin sorununun bulunduğunu vurgulayan Kılıç, bu nedenle, Filistinlilere kendi devletlerini kurma hakkı tanınmadan, Orta Doğu'da kalıcı barışın tesisinin mümkün olmadığını vurguladı.
Salih Kılıç, dünyada kalıcı barışın tesisi yönünde çabalar sürerken, diğer taraftan çeşitli inançlara mensup halklar arasında kin ve nefret tohumlarının atılmaya devam ettiğini ifade ederek, bunun son örneğinin, Papa 16. Benedictus'un İslam ile ilgili açıklamaları olduğunu kaydetti. Kılıç, “İnançlara saygı ve hoşgörü anlayışına ters düşen bu açıklama nedeniyle, Papa'nın İslam dünyasına bir özür borcu bulunmaktadır” dedi.
FKÖ TEMSİLCİSİNİN SÖZLERİ
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Kurulu Üyesi Samir Ghousha da İsrail'in Filistin'de insanları öldürdüğünü, evleri yıktığını ve altyapıyı yok ettiğini kaydetti. Ghousha, 1967'den bu yana 700 bin Filistinlinin İsrail güçlerince gözaltına alındığını bildirerek, “Yani her aileden birkaç kişi gözaltına alınmış” dedi. Halen İsrail hapishanelerinde 10 bin Filistinlinin bulunduğuna işaret eden Ghousha, Filistin'de yapılan son seçimlerin ardından İsrail'in uyguladığı ambargo nedeniyle büyük acılar çekildiğini, ambargonun ardından işsizlik oranının yüzde 51'e yükseldiğini bildirdi.
“İsrail'in politikasının şiddete dayalı olduğunu” ifade eden Ghousha, ”Sonuçta politik çözümler aranacaktır. Çünkü başka yol yoktur” dedi.
DİĞER KONUŞMALAR
Filistin İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Haydar İbrahim de Filistinlilerin İsrail'in uygulamaları nedeniyle insani olmayan şartlarda yaşadıklarını söyledi. Filistin'de geçen 2 ayda 300'den fazla çocuğun öldürüldüğünü bildiren İbrahim, binlerce evin de İsrail tarafından tahrip edildiğini anlattı. İbrahim, uluslararası camianın ise yaşananlara seyirci kaldığını ifade etti.
Lübnan Genel İşçi Sendikaları Federasyonu Başkanı Hacene Al Faqih ise insanlık tarihinde İsrail'in Lübnan'daki operasyonları sırasındaki gibi bir zulmün görülmediğini kaydetti. Operasyonlarda birçok insanın öldüğünü ve yaralandığını, ülkedeki bütün altyapının yok edildiğini anlatan Al Faqih, ”İsrail ordusu bugüne kadar yenilmez bir orduydu, ama biz o orduyu yendik” diye konuştu.
Dünya Emek Konfederasyonu (WCL) Genel Sekreter Yardımcısı Edwardo Estevez de İsrail'in 40 yıldır Filistin'de “vahşet uyguladığını” iddia etti.
İsrail'in Filistin'e yönelik baskı ve ambargoya son vermesi gerektiğini belirten Estevez, “Filistinliler kendi hükümetlerini kendileri seçmiştir. İsrail'in ve uluslararası toplumun buna saygı göstermesi gerekir” dedi. Uluslararası Arap İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ICATU) Genel Sekreteri Hacene Dijeman da İsrail ordusunun “kör ve sağır” olduğunu söyleyerek, ”Görmeden, bilmeden, dikkat etmeden binlerce insanın canını alıyorlar” diye konuştu. Dijeman, Filistin ve Lübnan halklarını desteklediklerini belirtti.
BARDAKOĞLU'NUN TELGRAFI
Öte yandan, konferansa katılamayan Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, bir telgraf gönderdi.
Bardakoğlu, telgrafında, son yıllarda başta Orta Doğu olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde barışı tehdit eden ve küresel tedirginliklere yol açan çatışma ve işgalleri üzüntüyle izlediklerini belirtti.
Kalıcı barışın tesisi için bütün imkanların seferber edilmesi gerektiğini vurgulayan Bardakoğlu, şunları kaydetti:
“Dünya barışına en güçlü katkıyı yapabilecek kurum dindir. Bunun için din adamlarımızın öteki dinlere herhangi bir suçlama yöneltmeden, tahkir ve tezyifte bulunmadan dinin bu katkısını sürekli vurgulaması gerekmektedir. Ancak din adamlarının tek başlarına barışı tesis etmeleri de mümkün değildir. Eğitimcilere, uluslararası siyaset yapımcılarına, devlet adamlarına ve bütün yetkililere de pek çok görevler düşmektedir.”