<B>Cüneyt ÜLSEVER</B>
Oluşturulma Tarihi: Nisan 30, 2004 21:43
Muhakkak ki Türkiye Cumhuriyeti'nin önündeki en büyük proje AB üyeliğidir. Türkiye'nin olası AB üyeliği sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada bazı temel koordinatların algılanma ve yeniden düzenlenme sürecini kökten değiştirecektir.
AB'ye adaylık için hazırlık dönemi yaşıyoruz. Uyum yasaları çıkarıyor ve çıkan yasaların AB normlarına ne kadar uyup uymadığını hem AB ile hem de kendi içimizde tartışıyoruz.
Ancak, bu kadar hevesle ev ödevi yaptığımız bir dönemde görmezden geldiğimiz bir konu var. Zaten önümüze konulan standart kriterlerde bu konuda bize yön verecek fazla bir şey de yok.
*
AB'ye hazırlık konusunda en fazla boşladığımız konu Türkiye'deki insan sermayesinin yapısal sorunudur. İnsanımızın niteliksel özellikleri, bu özellikler bir nebze olsun ölçülebilir özellikler olduğu için, yine de dikkatimize sunuluyor.
Örneğin, haklı olarak soruluyor ki; ortalama eğitim süresi 10-12 yıl olan bir kulübe ortalama üç buçuk yıl eğitim süresi ile nasıl üye olacaksınız?
Bunun dışında; AB standartlarına göre ne kadar bilişim mühendisi açığı olduğuna, bilgisayar kullanım seviyesinin ne olması gerektiğine, araştırma-geliştirme bütçelerinin yükseltilmesi şartına dair ölçüm ve uyarılar da var.
*
Ancak, insan sermayesinin yukarıda sayılanlar ile yakından ilintili ama yine de bağımsız karekteristikler taşıyan bir yönü de var:
Niceliksel özellikler!
İnsan sermayesinin niteliksel özellikleri niceliksel özelliklerinin gerekli, hatta elzem şartı ama yeterli şartı değil. Biri ile diğeri arasında sıkı bağlantı var ancak niceliksel özelliklerin tek ön şartı niteliksel özellikler değil.
Bir tohumdan iyi verim alabilmek için hava koşulları, su miktarı, topraktaki çeşitli kimyasal bileşimler elzem ön koşullar ama bir de henüz ölçülemeyen ön koşullar var. Neden güzelim Bursa şeftalisi hemen dibindeki Yalova'da yetişmez?
Neden canım Yalova elması Bursa'da yetişirse tad vermez?
Hayat serüvenine Karadeniz'de başlayıp, genlerine dokunmuş bir harita ile Ege'ye doğru bir ömür seyehat eden lüfer balığı neden Boğaz'da yakalandığında en lezzetli kıvamındadır da, hemen dibindeki Şile'de veya Tekirdağ'da yakalandığında aynı lezzeti vermez?
Muhakkak bu soruların da bir cevabı vardır ama bu cevaplar daha derinlerde gizlidir.
*
Benim aklımı taktığım konu; Türk insanının dünyayı algılamak, kavramak, ve karşılaştığı meseleler karşısında çözüm üretmek konusunda o kadar öykündüğü Batı (AB) insanı ile arasındaki muazzam farktır.
*
Bu fark; Türkiye'deki ortalama eğitim seviyesini değil 12 yıla, 20 yıl çıkarın; nesilden nesile devir edilen Türk düşünce sistematiği değişmedikçe değişmez. Bu fark sadece eğitim kurumundaki düşünce sistematiği değiştirilerek de değiştirilemez!
İnsanın hayatla ilk tanıştığı kurum olan aile içindeki düşünce sistematiği değişmedikçe hiç değişmez. Okulda ne kadar başarılı bir şekilde sigaranın zararlarını anlatırsanız anlatın, evde ebeveynler sigara içiyorsa, emekler büyük ihtimalle heba olacaktır.
Evde eşe karşı şiddet uygulanıyorsa, anne ve babanın birliktelik anlayışı annenin aleyhine ise, okulda ne kadar özenli bir cinsel eğitim verirseniz verin karşı cinse candan ve eşit seviyede muhabbet duyacak erkek vatandaşlar yetiştiremezsiniz.
*
Ben Türk insan sermayesi ile Batı insan sermayesinin algılama ve dahi düşünce ve çözüm üretme koordinatlarının çok farklı olduğunu ve bu farkın da öyle kolay kolay kapanamayacağını düşünüyorum. Bu farkın panzehiri de öyle istediğimiz gibi elimizle seçip, yine elimizle terslediğimiz hükümetler değil.
Topyekün biziz!
*
Ne demek istediğimi anlamak için Berlin'deki Türk mahallesine gidin ve o mahallenin Berlin içinde olmasına ve 40 yıl evvel kurulmasına rağmen Berlin'deki başka hiçbir mahalle ile zerre kadar benzeşmediğini ama Ümraniye'nin tıpkısının aynısı olduğunu gözlerinizle görün.
Berlin'in her sokağında toprak aynı, hava aynı, inşaat malzemesi aynı, ustalar-mühendisler aynı, kanunlar-yönetmelikler-tüzükler aynı ama mahalleler farklı!
Önümüzdeki bir kaç hafta boyunca, Türk insan sermaye yapısının niceliksel özelliklerinin Batı insan sermayesinden önlenemez, durdurulamaz, tersine çevrilemez farkını irdeleyeceğim.
Görevimiz uyarı!