Oluşturulma Tarihi: Aralık 15, 2003 00:00
‘TÜRK futbolu yolun sonuna mı geldi?’ Milli Takım'ın Avrupa Şampiyonası finallerinden elenmesi ve bunu takiben
Galatasaray ile
Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'ne veda etmesiyle birlikte bu tartışma başladı. Gazetelerde bu konu ele alınıyor. Yorumlar genelde olumsuz. Ben ise hiç o kanaatte değilim. Nedenlerini anlatayım: Türkiye belki de futbol tarihinde ilk kez UEFA Kupası üçüncü turunda 4 takımla temsil edilecek. Bence Türk futbolu açısından bu durum tek bir takımın Şampiyonlar Ligi'nde bir üst tura çıkmasından çok daha sağlıklı.Çünkü tek bir takımın başarısı şansa veya o kulübün yönetimindeki başarıya ve hatta çılgınlığa yorulabilir. Ancak böylesi ‘‘toplu’’ bir başarı sağlıklı bir altyapı işareti. Peki neden üç büyükler Şampiyonlar Ligi'nde yürümüyor da, Anadolu takımları da bu başarıya ortak. Bunun yanıtı geçmiş 5 yılda yatıyor. 2001 yılına kadar üç büyükler çılgınlaşan bir futbol borsasında aptalca hareket ettiler. Anadolu takımlarının vasatın biraz üzerine çıkmayı beceren futbolcularına on milyonlarca dolar bonservis bedelleri ödediler. Sonunda da ister istemez krize girdiler. Bu kriz sonucunda Anadolu kulüpleri ellerindeki futbolcuları büyük kulüplere satamaz duruma düştüler. Bunun üzerine naklen yayın gelirleriyle Anadolu kulüpleri de para kazanmaya başlayınca bu kulüplerin akıllıca yönetilenleri başarılı olmaya başladılar.Sonuçta başarı tabana yayıldı. Çok üst düzey bir iki takım değil, üst düzeye yakın daha fazla takım ortaya çıktı. Bu durum Türk futbolu açısından vahim bir durum değildir. Tam aksine olumlu bir gelişmedir. Ancak bu tabana yayılmış başarıyı milli takıma taşımak için şimdi artık ‘‘doğru düzgün’’ bir teknik direktör gerekir. Çünkü eskiden olduğu gibi tek bir takıma dayanan bir milli takım oluşturup onun sistemi üzerinden başarı elde etmek güçleşmiştir. Milli takım teknik direktörlüğü de artık ciddi akıl ve beceri gerektiren bir iş haline gelmiştir. 14 yılda 400 polis intihar etti‘POLİSİN ruh sağlığı yerinde mi?’ sorum başta emniyet camiası olmak üzere pek çok çevrede tartışılıyor.. Ben polisin iş ve yaşam koşullarının, genç polis memurları üzerindeki olumsuz etkilerinden söz ederken, çok üst düzey bir emniyet yetkilisi konuya yeni bir bakış açısı getirdi. İsmini vermeden bu yetkilinin düşüncelerinden bir bölümünü aktarmak istiyorum: Bu üst düzey emniyet yetkilisi polisin son dönemde yaşadığı depresyonda sadece maaş ve iş stresinin yatmadığını, amirlerle yeni polisler arasındaki uyumsuzluğun da önemli faktör olduğunu söylüyor. Emniyet Müdürü düzeyindeki bu kişi emniyetin yeni yüzünün gülen polisler olduğunu ancak eski amirlerin buna uymadığını, hatta eski yönetmeliklerde polisin gülmesinin bile yasak olduğunu belirtiyor ve ‘‘2000 model arabalarla 1990 model arabalar nasıl mukayese edilmezse amir ve polisler arasındaki fark da aynı şekilde mukayese edilemez’’ diyor. Bu uyumsuzluk nedeniyle genç polisler meslekten atılırım kaygısıyla sorunlarını amirlerine aktaramıyor. Hele hele psikoloğa başvuran polisler kara listeye alınıyor. İşsiz kalırım silahımı elimden alırlar diye farklı maskelere bürünüp bir şey yokmuş gibi davranıyorlar daha sonra da birikimler patlamaya neden oluyor. ‘‘Depresyon ve stres’’ polislerde en sık rastlanılan ruhsal sorunların başında geliyor. Türkiye genelinde 4 bin polis üzerinde yapılan bir çalışma tam 2 yıl sürmüş. Buna göre, polisin ruh sağlığı bozuk... Araştırma sonuçları polislerin yüzde 98'inin depresyonda olduğunu gösteriyor. Türkiye genelinde yapılan araştırmada soruları yanıtlayan polislerin yüzde 75'i mesleği işsiz kalmamak için seçmişler ve polislerin yüzde 99'unda duygusal tükenmişlik yaşıyor.Bu polislerin mesleklerinden soğudukları, sosyal yaşamdan zevk almadıkları görülüyor. Yine polislerin yüzde 90'ı gergin ve stresli.. Yüzde 95'i kendini ifade edemiyor. Yüzde 40'ı ise mesleğinde herhangi bir ilerleme ve terfi beklemiyor. Araştırmaya katılan 4 bin polisin sadece yüzde birinin sosyal yaşantısı bulunuyor. Türkiye'de yaklaşık 300 bin polis var. Bunlar sadece mesleğe başladığı ilk yıllarda sağlık kurulu raporu almak için psikiyatriste gidiyor. Sonraki yıllarda böyle bir rapor istenmiyor...Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, 1989 yılından 2002 yılına kadar 400 polis intihar etmiş. 400 vakanın 320'sinde beylik tabanca kullanılmış. Yine Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, 400 vakanın nedenleri arasında ilk sırayı ruhi bulanım alıyor.İşte polisin durumu bu. Son günlerde polislerin de içinde bulunduğu olayların büyük bölümünün nedeni, emniyete göre polisler arasındaki ‘‘kuşak çatışması’’. Amir-memur anlaşmazlığı. Sonuç ise vahim. Araştırma sonuçlarına göre polisimiz depresyonda. Acil çözüm şart.NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Günahlar kadar sevapların da çetelesini tuttuğumuz zaman.
button