"Türk bayrağına tahammül edemeyenlere karşı duruşumuz nettir"

Güncelleme Tarihi:

Türk bayrağına tahammül edemeyenlere karşı duruşumuz nettir
Oluşturulma Tarihi: Eylül 03, 2019 14:30

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Kim siyaset yapmak istiyorsa en demokratik şekilde, istediği yerde, istediği kadar yapsın, yapıyor zaten ama artık siyasette biraz izan, biraz duruş istemek hepimizin hakkıdır. Kandil'in atadığı 'eş başkan' dedikleri kayyumlara, şehit yakınını işten atıp terörist yakınını işe alanlara, terörist cenazesine gidip gözyaşı dökenlere, Türk bayrağına tahammül edemeyenlere karşı bizim duruşumuz nettir ve buradan geri adım atmamız söz konusu değildir." dedi.

Haberin Devamı

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Bugün Diyarbakır'da halay çekenlerin, evlatlarımız şehit edilirken, o eylemler yapılırken gıkları çıkmadı. 'Belediyenin kepçesinin terör eyleminde ne işi var?' diye bir kişiden bir söz duymadık. Ne zaman ki o eylemlerden sonra iş makinelerini PKK'nın emrine veren o belediyeleri görevden aldık, Türkiye'nin en batısından, İzmir'den kalktılar, koşa koşa 'geçmiş olsun'a gittiler. Şimdi de aynısını yapıyorlar." dedi.

Soylu, Bursa'da bir otelde düzenlenen "Göç Değerlendirme Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, 21'inci yüzyılın en önemli küresel sorunu göç ile en yoğun teması bulunan ülkenin Türkiye olduğunu söyledi.

Dünyadaki uluslararası göçmen sayısının 2017 yılı itibarıyla 258 milyon olduğunu, 2018 sonu itibarıyla da zorla yerinden edilmiş insan sayısının 70,8 milyona ulaştığını belirten Soylu, "Bu rakam son 9 yılda yüzde 63 oranında artarak bu seviyeye gelmiş durumdadır. Zorla yerinden edilmiş insanların 29,4 milyonu ülkeler arası yer değiştirmiş insanlardır. Türkiye'deki 3,6 milyon Suriyelinin bu rakama dahil olduğunu da dikkate alırsak, bu küresel meselede nasıl bir pozisyonda olduğumuz daha net anlaşılabilir." ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

Soylu, dünyadaki her 5 mülteciden 4'ünün, göçün yapıldığı kaynak ülkelere coğrafi olarak yakın ülkelerde yaşadığına dikkati çekti.

Gelişmiş ülkelerin, dünyadaki mültecilerin sadece yüzde 16'sını ağırladığını aktaran Soylu, şöyle devam etti:

"Günlük hayatımızda göç konusuna temas ettiğimizde basında veya sosyal medyada bu konuyla ilgili yazılanları ve söylenenleri değerlendirirken, bu konuyu bir iç siyaset meselesi olarak değil, bizim dışımızda gelişen ancak coğrafi ve sosyal konumumuz sebebiyle diğer ülkelerden daha yoğun şekilde temas ettiğimiz küresel bir mesele olarak görmek ve bunu böyle anlamak gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Ne yazık ki bu meselenin en başından beri, sayısını hatırlayamadığımız konuşmalar ve son derece şeffaf bir bilgilendirme yapmamıza rağmen göçü bir iç siyaset malzemesi haline getirmeye çalışan, buradan siyasi bir pozisyon elde etmeye hatta bunun için sokakları hareketlendirmeye ve buradan Türkiye'yi zaafa uğratmaya çalışan bir anlayışla gün geçtikçe daha fazla karşılaşıyoruz. Esasen Türkiye'de sağduyulu olunması gereken konularda ilkeli bir duruş sergilemekte zorlanan bir anlayışı da maalesef son dönemde sıklıkla görüyoruz."

Haberin Devamı

"Bazı siyasi yapılar alenen teröre destek veriyor"

Soylu, teröre karşı ülkelerin göstermesi gereken tepkilerin, bununla mücadelenin prensiplerinin ortada olduğunu dile getirdi.

Bugün bazı siyasi yapıların alenen teröre destek verdiğini, terörle ilişkilerini ve simbiyotik bağlarını inkar dahi etmediğini vurgulayan Soylu, bazılarının da bunlara moral verip propagandasını yaptığını, siyasi destek sağladığını anlattı.

Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Göç siyaset için manipüle edilecek, bir manipüle aracı olarak kullanılacak; teröre müzahir yapılar, siyaset için maskelenecek; bununla ilgili hukuk süreçleri, muhalefet yapma adına itibarsızlaştırılacak; terör konusunda dünyadaki hukuk normları, uluslararası prensipler, uygulamalar, bu noktada görmezden gelinecek. Türkiye, bütün bunlara rağmen hem göçte hem de terörle mücadelesinde hukuku, insanlığı ve ilkeselliği öncelemesine rağmen kamu düzenini, insan canını, malını korumaya çalışmasına rağmen, mazluma el uzatmasına rağmen eleştirilecek, suçlanacak, sağa sola şikayet edilecek. Bu, adil değildir, hakkaniyetli bir değerlendirme değildir."

Haberin Devamı

"Koşa koşa savunmaya gitti"

Bakan Soylu, Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediye başkanlarını, terörle iltisakı ve devam eden kovuşturmaları nedeniyle, anayasa ve kanunlardan kaynaklanan yetki ve sorumluluklara dayanarak görevden aldıklarını anımsattı.

Bu kişilerden birinin önceki dönemde de görevden uzaklaştırıldığına değinen Soylu, "Suçlu bulundu, sağlık bahanesiyle hapisten çıkmıştı. Devlete meydan okur gibi tekrar aday gösterilmişti. Biz, bu üçünü görevden aldık. Türkiye'nin en büyük şehrinin yeni seçilmiş belediye başkanı (İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu), koşa koşa savunmaya gitti. Adamların kendisi 'Bizim PKK ile ilgimiz yok' demedi bugüne kadar." diye konuştu.

Haberin Devamı

"Hakim misin, belediye başkanı mısın, terör uzmanı mısın?" 

Soylu, İçişleri Bakanlığı olarak, görevden alınan belediye başkanlarının terör örgütü PKK ile ilgilerini alenen ortaya koyduklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Hazret dünkü açıklamasında, 'Bu belediyelere iftira atıldı' diyor. Biz attık iftirayı. İftira atan da biziz. Sadece yazıklar olsun. Ayıptır. Bu devlet, 2 bin 200 yıllık geçmişinde şaklabanlıkla ayakta durmadı. Kurallarıyla, kararlarıyla, birliğine, beraberliğine, töresine, geleneğine, bayrağına ve birbirine olan sadakatiyle birlikte ayakta durdu, çene yaparak ayakta durmadı. Kesinleşmiş hüküm yok diye bizi eleştirirken kendileri dönüyorlar, bunların masumiyetine, terörle iltisaklı olmadıklarına gayet de rahat hüküm veriyorlar. Yahu sen hakim misin, belediye başkanı mısın, terör uzmanı mısın? İki laflarının biri 'seçilmiş'. Dün aynı partinin belediyeleri, PKK ile el ele çukur ve barikat eylemlerini gerçekleştirirken seçilmiş değiller miydi? Bizim aklımızla mı alay ediyorsunuz? Belediyelerin iş makinelerini PKK'ya tahsis ederken, orada yetişen gençlerin, çocukların belediyeler vasıtasıyla dağa tahsislerini sağlarken bunlar seçilmiş değil miydi?

Haberin Devamı

Bomba düzenekleri hazırlarken, evlatlarını şehit ederken, 107 polis, 156 asker, 15 geçici köy korucusu, 36 vatandaşımız şehit edilirken bunlar seçilmiş değiller miydi? Söylediği söz şu, 'Kimsenin eline fırsat geçmesin.' Eline fırsat geçmemesi gereken, PKK terör örgütüdür. Eline fırsat geçmemesi gereken, devlet, kamu düzeni, demokrasi, adalet ve hukuk değildir. Buna böyle bakmak lazım gelirken devlet bu milletin hakkını, vergi veren vatandaşın hakkını nasıl koruyacak? 'Devletin eline fırsat geçmesin' demek istiyor. 'Birilerinin eline fırsat vermeyelim.' Birileri dediğin kim? PKK değilse kim? Cahil. Haddini, hududunu bil. Bu memleket, 40 yıldır bu terör örgütüyle meşgul. Bizden önceki nesiller... Bizden sonraki nesiller de mi olsun? Bükmüşüz, bir noktaya getirmişiz. Tekrar buna güç kuvvet vermek senin ne haddine?"

"Kimse kusura bakmasın"

Soylu, PKK'ya müzahir siyasi partinin kazandığı belediye sayısının 2009'daki yerel seçimde 98, 2014'te 103 ve 2019'da 59 olduğuna işaret ederek, bu rakamların terör ortadan kalktığında bölgedeki vatandaşların demokratik tercihlerini çok net ortaya koyabileceğini gösterdiğini belirtti.

Bakan Soylu, şöyle konuştu:

"Şimdi bunu tersine çevirmek, bu bölgelerdeki, ülkemizdeki huzuru bertaraf etmek sana mı kaldı? Kimse kusura bakmasın. Bugün Diyarbakır'da halay çekenlerin, evlatlarımız şehit edilirken, o eylemler yapılırken gıkları çıkmadı. 'Belediyenin kepçesinin terör eyleminde ne işi var?' diye bir kişiden bir söz duymadık. Ne zaman ki o eylemlerden sonra iş makinelerini PKK'nın emrine veren o belediyeleri görevden aldık, Türkiye'nin en batısından, İzmir'den kalktılar, koşa koşa 'geçmiş olsun'a gittiler, şimdi de aynısını yapıyorlar. Maşallah hakim de kanun da etik de bakan da onlar. Her şeyin doğrusunu bilen de onlar."

Atatürk fotoğrafı üzerinden terör örgütünün uzantılarının maskelendiğini vurgulayan Soylu, "Buna ses çıkarmayanlara yazıklar olsun. Buna ses çıkarmayanlara söylüyorum, ay yıldızlı bayrağı Diyarbakır Belediyesi ve diğer belediyelerden çıkarırken içiniz rahattı değil mi? Şimdi gönlünüz, bir terör örgütü müzahirlerine Atatürk tablosunu verirken rahat. Atatürk'ün her türlü istismar edildiği ortamı gördük bu ülkede ama terör örgütü üzerinden istismar edildiğine de şimdi rastladık. Yazıklar olsun." değerlendirmesinde bulundu.

"Türk bayrağına tahammül edemeyenlere karşı duruşumuz nettir"

Soylu, Bursa'da bir otelde düzenlenen "Göç Değerlendirme Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin hür ve özgür olması, Türk milletinin etrafındaki coğrafyaya ve dünyaya kendi medeniyetini anlatabilmesi gerektiğini söyledi. 

Türkiye'nin geçmişte terör örgütü PKK ile karşı karşıya kaldığını ve evlatlarını kaybettiğini, ekonomisinin yoksullaştığını belirten Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ne istiyoruz? Aynısı yeniden mi gelsin? Bizden sonraki nesiller de bu bizim yaşadıklarımızı yaşamaya devam mı etsin? Bunu mu istiyoruz? Herkes kendi işini yapsın. Ballandıra ballandıra anlatıyor; sarılmışlar, kucaklaşmışlar, halay çekmişler. Allah neşenizi artırsın. Gözümüz yok. Bir tarafta şehit aileleri, gaziler dururken... Diyarbakır'a gitmişken Hacire Ana'ya da uğrasaydın, oğlunun nasıl kaçırıldığını, infaz edildiğini dinleseydin bari. Yoksa medya yapıcıların, ajansların sana sufle yapmadılar mı? İşini yap, başımızın üzerinde yerin var ama işinin dışında başka işlerle meşgul olursan pejmürde ederiz. Bu kadar açık ve net. Bu ülke, bu millet adına. Hiç sağına, soluna bakmayız."

Soylu, Türkiye'de aklı karışık bir devlet olmadığını dile getirdi. Teröre verilen desteğe dikkati çeken Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Yıllardır terörden acı çeken insanlar dururken terörist cenazelerinde, mezarlarında yas tutan adamlara böylesine bir destek, milletimizin de bizim de gönlümüzü acıtır. Kim siyaset yapmak istiyorsa en demokratik şekilde, istediği yerde, istediği kadar yapsın, yapıyor zaten ama artık siyasette biraz izan, biraz duruş istemek hepimizin hakkıdır. Kandil'in atadığı 'eş başkan' dedikleri kayyumlara, şehit yakınını işten atıp terörist yakınını işe alanlara, terörist cenazesine gidip gözyaşı dökenlere, Türk bayrağına tahammül edemeyenlere karşı bizim duruşumuz nettir ve buradan geri adım atmamız söz konusu değildir."

"O videoyu çekenleri bulur, gereğini yaparız"

İdlib'de yaşananlara değinen Soylu, "Neyle karşı karşıya kaldığımızı biliyoruz." ifadesini kullandı.

Suriyelilere ilişkin provokatif çalışmalar yapıldığını vurgulayan Soylu, şunları anlattı:

"Bir televizyon röportaj yapıyor, Suriyeli kılığında bir meczup, orada o röportajda kendisinin devletten daha fazla maaş beklediğini, hastanelerde VIP hizmet beklediğini, Türkiye'de böyle hizmetlerin olması gerektiğini tam da provokatif bir şekilde anlatıyor. Hemen bir başka videoda aynı kişi, yine kendi ülkemizin vatandaşı gibi bu sefer Suriyelilere karşı başka bir tiyatral sahneyi gerçekleştiriyor. Nasıl bir tertiple karşı karşıya olduğumuzu ifade ediyorum. Biz o videoda oynayanları da o videoyu çekenleri bulur, gereğini yaparız. Bu milletin huzuruyla da kimsenin oynamasına, kimseyi tahrik etmesine, provoke etmesine de müsaade etmeyiz. Bizim buna karşı en büyük gücümüz, milletimizin feraseti ve Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hükümet olarak ortaya koyduğumuz gayret, samimiyet, açıklık ve şeffaflıktır."

Türkiye'nin göçmenlerle ilgili politikası

Soylu, Türkiye'nin göçmenlerle ilgili politikasının ensar-muhacir çizgisinde şekillendiğini ve temel hareket tarzının göçü engelleme değil yönetme üzerine kurgulandığını aktardı.

Sadece Suriye değil diğer Orta Doğu ülkelerinin yanı sıra Orta Asya ve Afrika'dan da ciddi bir düzensiz göç baskısının devam ettiğini söyleyen Soylu, "Göçmen kaçakçılığının PKK ve DEAŞ'ın en büyük gelir kaynaklarından biri olması, hem uyuşturucu hem yabancı terörist savaşçı geçişine sebep olması, kamu düzenini tehdit eder mahiyette olması sebebiyle bakanlık olarak bu konuda her zaman teyakkuz halinde olduk." diye konuştu.

Türkiye'de geçici koruma statüsüyle bulunan Suriyeli sayısının en güncel veriyle 3 milyon 657 bin 694 kişi olduğunu dile getiren Soylu, meselenin Suriyeli sayısı olmadığını, bu meseleye başka bir perspektiften bakılması gerektiğini belirtti.

"Kaçak göçmen akımı aynı şiddetle devam etmektedir"

Gönüllü olarak ülkesine dönen Suriyelilerin sayısının 352 bin 52 olduğu bilgisini veren Soylu, şunları kaydetti:

"Ülkemizde 1 milyon 65 bin 446 kişi de yasal ikamet izniyle bulunmaktadır. Bunların arasında yabancı şirket çalışanları, öğrenciler gibi çeşitli gruplardan insan bulunmaktadır. Yakalanan düzensiz göçmen sayısı, 2017'de 175 bin iken 2018'de yüzde 52,5 artarak 268 bin 3 olmuştur. Bu yıl için bu sayı, ilk 8 ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 47,2 artarak 237 bin 405 olmuştur yani düzensiz, kaçak göçmen akımı aynı şiddetle devam etmektedir. Biz bu mücadelemizi artırarak devam ettiriyoruz. Buradan da anlıyoruz ki dünyada göçü tetikleyen terör, şiddet, gelir adaletsizliği, siyasi istikrarsızlık, özellikle emperyalizmin kullandığı radikalizm gibi konularda, maalesef göçün kaynaklık ettiği ülkelerde herhangi bir gelişme yoktur. Modern dünya göçü bitirmeye dönük bir politika üretmekten veya sorunlara çözüm bulmaktan hala uzaktır. Halen ülkemizde toplam 25 geri gönderme merkezimiz vardır ve bunların kapasitesi de toplam 15 bin 476 kişidir. Toplam 4 bin kapasiteli 10 yeni merkezin de açılması planlanmaktadır."

- "İstanbul ve Bursa yeni Suriyeli kaydına kapalı"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Suriyelilerle ilgili ağırlık verdikleri iki konunun, gönüllü geri dönüşler ve yerleşik toplumla uyum çalışmaları olduğu bilgisini paylaştı.

Gönüllü geri dönüşleri artırmak için Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatları bölgesinde hayatı normalleştirmeye yönelik çok önemli faaliyetlerde bulunduklarını, önemli mesafeler aldıklarını vurgulayan Soylu, "Bilhassa Ramazan ve Kurban Bayramı dönüşlerini teşvik etmek suretiyle de özellikle oraya gidenlerin oradaki hayatı görmelerini sağlamaya çalıştık. Bu politika olumlu sonuç vermiştir. Dünya Mülteciler Yüksek Komiserliğinin raporuna göre, 2017'de Suriyeli mülteciler arasında yapılan 'İade Algısı ve Niyet Anketi'nde, Suriyeli mültecilerin yüzde 51'i 'bir gün Suriye'ye dönmeye sıcak baktığını' söylemiştir. 2018'de ise bu oran yüzde 76'ya çıkmıştır." değerlendirmesini yaptı.

Soylu, Suriyeli misafirlerin ve diğer yabancıların ülkede uyum içinde yaşamalarını, toplumsal kurallara uymalarını kolaylaştırmak amacıyla "Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı"nı hazırlayıp uygulamaya koyduklarını anımsattı.

İstanbul ve Bursa'nın yeni Suriyeli kaydına kapalı olduğunu bildiren Soylu, "İş imkanları ve yaşam koşulları dolayısıyla bir şehre olası bir yığılmanın önüne geçmek, buradaki gettolaşma eğiliminin önüne geçmek durumundayız." dedi.

Konuşmanın ardından toplantı basına kapalı devam etti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!