Güncelleme Tarihi:
Onunla bundan birkaç ay önce ‘Hey Gidi Yıllar’ söyleşisi yapmak üzere İstanbul’daki evinde bir araya gelmiştik… Randevu için telefonda konuştuğumuzda sağlığının pek eskisi gibi olmadığını, daha ‘sık yorulduğunu’ söylemişti. Ancak buluştuğumuzda bende, bırakın yorgunluğu, hayatında hiç yorulmamış biri intibası oluşturmuştu!
YORULMAYAN BİR KUŞAK...
Daha önce bizzat tanışmamıştık. Onunla birlikte çalışabilmiş gazetecilerden olamadım ama ekolünü çok iyi tanıyordum; gazetecilik heyecanının hayatı boyunca dinç ve diri tuttuğu, asla yorulmayan, ideallerinden, prensiplerinden vazgeçemeyen bir kuşak… Bir ömrü bir sayfaya sığdırmak imkansız; hele ki Sami Kohen’inki gibi dolu dolu bir hayatı! Kızı Jale Hanım, “Babamı dinlendirelim artık biraz” diye araya girdiğinde söyleşimizde üç saati geride bırakmıştık! Üstelik henüz daha ancak Milliyet yıllarına gelebilmiştik…
KOMŞU RAİF BEY’E ANLATIR GİBİ...
Kohen, 1928 yılında Beyoğlu’nun tarihi apartmanlarından birinde dünyaya geliyor. Kökenleri 15. yüzyılda İspanya’dan ayrılmak zorunda kalıp Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan Musevi bir aileye dayanıyor. Mesleğinin içine doğuyor; 8 yaşından itibaren babasının 1930’larda kurduğu gazetenin evde yapılan yazı işleri toplantılarına kapıya kulak
dayayarak ‘korsan’ katılımda bulunuyor! 12-13 yaşında şiir yazmaya başlıyor.
İlk yazısı, 1950’de ‘Yeni İstanbul’da yayınlanıyor. Çalışma alanını ‘hariciye’, yani ‘dış haber’ olarak belirliyor. Kendi çalışmakla kalmıyor, Türk basınında ‘dış haberciliğin’ adeta temelini atıyor! Son 67 yıl Milliyet’te dış haberleri kendi oluşturduğu, ‘komşu Raif Bey’e anlatır gibi!’ üslubuyla analiz ediyordu…
YARIN UĞURLANIYOR
93 yaşında hayatını kaybeden Sami Kohen’in cenazesi, yarın İstanbul’da Neva Şalom Sinagogu’nda düzenlenecek törenin ardından Ulus Musevi Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
ŞİARI MERAK UYANDIRMAKTI!
Biz ‘Hey Gidi Yıllar’ söyleşisini yaptığımız dönem meslekte 70 yılı geride bırakmış, anılarını anlattığı ‘Ver Elini Dünya- 70 Yıllık Gazetecilik Serüveni’ de henüz çıkmıştı. Söyleşi yayınlandıktan sonra beni arayıp, bazı yakın tanıdıklarından ‘Seninle ilgili şeylerin bir kısmını biliyorduk ama bilmediğimiz şeyleri de öğrendik’ yorumu aldığını ve bundan ne kadar mutlu olduğunu söylemişti. Sedat Ergin, geçen mayısta Kohen’i anlattığı yazısında, “Onu bir gazeteci ya da yazar olarak anlatmak yeterli değildir. O, Türkiye’de Cumhuriyet dönemi gazeteciliğinde önemli bir müessesedir” diye tanımlamıştı.
DÜNYANIN NABZINI TUTTU
Sami Kohen, gazetecilikle ilgili ‘Mesleğime tutkuyla bağlıyım!’ demişti. Yarattığı ‘dış habercilik’ ekolünüyse şöyle anlatmıştı: “Türk okuru bir gazeteyi A’dan Z’ye okuyan bir okurdur ama ona haberi merak ettiği tarzda vermelisiniz, ‘komşu Raif Bey’e anlatır gibi!’ Dış habercilikte, haberin yanında olayın içyüzünü de anlatmak önemlidir. Yıllar boyunca Milliyet’te bunu yapmaya çalıştım.”