Güncelleme Tarihi:
Dernek Başkanı Prof. Dr. Hakan Yaralı, yaptığı açıklamada, tüp bebek uygulamaları ile ilgili yazılı ve görsel medyada yer alan bilimsel olarak henüz kesinleşmemiş ve deneysel olarak sürdürülen bazı çalışmaların (doku uygunluğu testi, HLA-G, mıknatıs metodu gibi) kesin yüksek başarı sağlıyor gibi gösterilerek hastaların yanıltıldığını söyledi.
Derneklerinin, gerek yazılı gerekse görsel medyada yer alan kamuoyunu yanıltıcı ve gerçeklik payı belirsiz bu söylemleri onaylamadığını vurgulayan Yaralı, tüp bebek konusundaki tüm gelişmeleri ve bunların medyadaki yansımalarını dikkatle izlediklerini ve kamuoyuna doğru ve sağlıklı bilgilerin aktarılması konusunda görevlerini tam olarak yerine getirmeye çalıştıklarını ifade etti.
Özellikle bu uygulamalarla ilgili bazı kişilerin televizyonlara çıkarak halkın kafasını karıştırdığını, derneklerine bu yönde yoğun şikayet ve sorular geldiğini vurgulayan Yaralı, bu nedenle gazete ilanları ile kamuoyunu bilgilendirmek istediklerini kaydetti. Yaralı ilanın bugün gazetelerde yer alacağını söyledi.
LABORATUVAR STANDARTLARI
Yaralı, 7-10 Eylül tarihlerinde Antalya'da ikincisini gerçekleştirdikleri Ulusal Üreme Endokrinolojisi, İnfertilite Kongresi'nde de bu konunun yoğun bir şekilde tartışıldığını belirtti. Kongrenin tüp bebek ağırlıklı geçtiğini ifade eden Yaralı, kongrede üzerinde ağırlıklı tartışılan bir diğer konunun da laboratuvar standartları olduğunu vurguladı. Yaralı, Tüp bebekte başarıyı etkileyen en önemli faktörlerden bir tanesi de laboratuvar standartlarıdır. Özellikle laboratuvarlarda AB standartlarında olması gereken kriterler detaylı bir şekilde tartışıldı” dedi.
Yaralı, tüp bebek düşünen hastaların merkez seçimi yaparken, merkezin uygulama başına eve canlı bebekle gitme oranlarını, arzu edilmeyen çoğul gebelik oranlarını ve saygın bir dondurma programının olup olmadığını araştırmalarını önerdi.
PGT UYGULAMASI
Tüp bebekte çoğul gebeliğin hiç arzu edilmeyen bir durum olduğunu anlatan Yaralı, Avrupa'da bir çok ülkede 2'den fazla embriyo verildiği zaman merkezin lisans iptalinin bile söz konusu olduğunu kaydetti. Yaralı, bu konuda Sağlık Bakanlığının bu yıl itibariyle bir tavsiye kararı bulunduğunu belirterek, “Belki bu kapsamda konu hakkında daha düzenleyici önlemlerin alınması gündeme gelebilir” diye konuştu.
Tüp bebek kapsamında Türkiye'de suistimal edilen bir başka konunun da Preimplantasyon genetik tanı (PGT) uygulaması olduğunu ifade eden Yaralı, şunları kaydetti:
“PGT uygulaması Türkiye'de peynir ekmek gibi satıldı. PGT, üçüncü bir değişim gösteren, 6 ya da daha fazla hücre olan embriyolardan biyopsiyle bir tane hücre alınarak, o hücrenin genetik olarak sağlıklı olup olmadığının tespiti ve bu şekilde tarama yapılarak sağlıklı embriyoların nakledilmesine yönelik bir metottur. Bu uygulama gerekli gereksiz ülkemizde çok yoğun bir şekilde prezante edilmiştir.
İleri kadın yaşı yani 35-38 yaş üzeri olan olgularda, mükerrer tüp bebek yapılmış ve tutmamış olgularda, mükerrer düşük olan olgularda PGT'nin gerekli olduğuna artık itibar etmiyoruz. Öte yandan PGT uygulamasının embriyonun tutma yeteneğini azaltmadığına dair bir delil de bulunmamaktadır.”
ÇİKOLATA KİSTLERİ
Kongrede, çikolata kistlerinin de gündeme geldiğini belirten Prof. Dr. Yaralı, çikolata kistlerinin doğurganlık çağında en sık karşılaşılan jinekolojik problemlerden bir tanesi olduğunu ifade etti. Yaralı, söz konusu kistlerin yumurtalık içinde oluştuğu zaman erimiş bir madlen çikolatası renginde ve vasfında bir sıvı toplanmasına neden olduğu için çikolata kistleri denildiğini söyledi.
Çikolata kistlerinin kısırlığın en önde gelen nedenlerinden bir tanesi olduğunu belirten Yaralı, daha önce 3 cm'den büyük kistlerde hemen hemen her olguda cerrahi müdahale düşündüklerini anlattı. Her ameliyatın yumurtalık için bir travma olduğunu ifade eden Yaralı, bu konuda son yıllarda yapılan çalışmaları göz önünde bulundurduklarında, çikolata kisti var olan ve tüp bebek planlanan olgularda artık neredeyse hiç, tüp bebek düşünülmeyen olgularda da ağrı ön planda değilse cerrahi müdahaleyi çok düşünmediklerini bildirdi.