Tünel Fareleri

Bagajdaki Ceset, Betondaki Sarışın, Hile, Karanlıkatki Ay ve Son Çakal gibi kitapları daha önce yayınlanan Michael Connnelly, polisiye okurunun yakından tanıdığı bir yazar. Connelly'nin ilk romanı Tünel Fareleri biraz gecikmeli de olsa Türk okuruyla buluşuyor.

Polis muhabirliğinde kazandığı deneyimi, edebiyat alanında değerlendirmeye karar veren Connelly, daha öğrencilik yıllarında polisiyenin usta yazarı Raymond Chandler'in kitaplarından çok etkilenmiş.

1980 yılında Florida Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra Fort Lauderdale ve Daytona Beach gazetelerinde polis muhabiri olarak çalışan Connelly, "kokain savaşları" olarak anılan cinayet ve şiddet dalgasının Florida'yı kasıp kavurduğu dönemde bu alanda makaleler yazdı.

Uçak kazalarından kurtulanlarla yaptığı söyleşiler sayesinde de hem mesleğinde adını iyice duyurdu hem de Pulitzer Ödülü'nü aldı. Bu başarısı da ona Los Angeles Times gibi ABD'nin en yüksek tirajlı gazetelerinden birinde çalışma olanağı sağladı. Böylece çok sevdiği Chandler'ın yaşadığı kente de adım atmış oldu Connelly.

Tünel Fareleri adlı kitabını da bu "kokain savaşları" döneminde yazdı. Los Angeles Polis Teşkilatı'nda göreli olan Hieronymus Bosch ya da arkadaşlarının çağırdığı adıyla Harry Bosch'un  macelarını anlatan bu eseriyle polisiye romanın en saygın ödüllerinden biri olan Edgar Ödülü'nü kazandı.

Cinayet Masası dedektifi Bosch, Mulholland Barajı'nda bulunan ceset olayını çözmekle görevlidir. Bu onun için sıradan bir olay değildir.  Billy Meadows, yani ceset, yani "tünel faresi", Harry Bosch'un Vietnam'da omuz omza çarpıştığı, sonraki hayatlarında ayakta kalması için mücadele verdiği biridir.

Bosch, arkadaşıyla o lanet savaşta yeraltı tünellerinden sağ çıkmayı başarmış olsa da şimdi aynı dehşeti tekrar yaşamak üzeredir...

Bu arada küçük bir not; Michael Connelly'nin roman kahramanı adını, 1450 ile 1516 yılları arasında yaşayan ve tablolarında genellikle cehennem tasvirleri yapan ünlü ressamdan alıyor.

Connelly'nin yeni romanı Narrow'un da bu yılın mayıs ayında önce ABD'de sonra da tüm dünyada yayınlanacağını hatırlatalım.