Yeşim Çobankent
Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2002 02:11
Güneydoğu binlerce yıldır orada duruyor ama şimdilerde hikayeleri hiç görmediği kadar itibar görüyor. Güneydoğu'da çekilen diziler patlama yaptı, neredeyse her kanalda bir Doğu hikayesi anlatılıyor. Bu diziler neden bu kadar popüler, izleyiciler tarafından neden böylesine benimseniyor? Bu konu hakkında kafa yoranlara, kalem oynatanlara sorduk, soruşturduk.
HÜLYA UĞUR TANRIÖVER
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Bu dizilerde feodalizm bile beyazlaştırılıyorAğalı-köylü dizilerin patlama yapmasının birinci nedeni Türkiye'deki dizi sektörünün karakteristiğiyle ilgili. Bu sektör oldum olası klonlama usülü çalışıyor. İnsanlara bir mutfak ve dört duvar arasında geçen sit-comlardan daral gelmişti. Seyirci artık açıkhava, yeşillik ve en son moda ciplerle filan zenginliğin sergilendiği şeyler istiyor. Bir de modern ve geleneksel çatışması her zaman ilgi çekiyor.
Patlamada bölgedeki sıcak çatışmanın bitmesinin etkisi var. Ayrıca oralara çekime gidince çekim ekipleri makul saatlerde uyuyor, sıkı çalışıyor ve maliyetler düşüyor; konaklama, işgücü vs. de ucuz. Ayrıca seyirciler bu dizilerle belgesel seyretme ihtiyacını da gideriyor. Kendi hayatlarımızla bu dizilerin destansı anlatımını buluşturmaya ihtiyacımız var. Diziler olmasa insanlar belki konuşacak laf bulamayacak.
Bu dizilerde sosyolojik anlamda 'öteki' yok, 'light öteki'ler var. Mesela bu kadar imam nikahı konuşuluyor bir tane imam görmedik. Ermenilerin adı geçmiyor, Alevilerle ilgili hiçbir şey yapılmıyor. Farklı olan ögeler evcilleştirerek veriliyor, bir tane Kürt de ‘Vara vara’ demiyor. Feodalizm bile beyazlaştırılıyor. ‘Aşk her şeyi affeder şiddeti bile’, ‘ağalık o kadar kötü bir şey değildir eğer ağa iyi biriyse’ gibi söylemleri var.
İstanbullu bir genç kızın bir adama kuma olarak gitmesinde dizilerin etkisi olduğuna inanmıyorum. Hiçbir şey insanların gerçek hayattaki deneyimlerinin yerini tutamaz. Asıl diziler sayesinde bu tür şeyler artık ‘
haber’ oluyor, önceden görmezden gelinirdi. Diziler feodalizmin, aşiretin filan dolaylı olarak meşrulaşmasına yardım ediyor deniyor ama Mehmet Ali Birand da
seçim hakkında konuşmak için aşiret reislerini programa çağırıyor. Birand bunu Berivan dizisi yüzünden mi yaptı?
SİNA KOLOĞLU
Milliyet Gazetesi TV Eleştirmeni
Eğlence dünyasında doğu hegemonyası Senaryoları yazanların hepsi şehirli. Dizilerin ortak özelliği de hepsinin Dallas dizisinin formülüyle kurulmuş olması. Sadece dizilerde değil eğlence, müzik, yeme içme gibi alanlarda Doğu'nun korkunç bir hegemonyası var. Siyasette ve ekonomide yapamadıklarını bu alanlarda yapıyor Doğulular. Sadece birazcık Karadeniz direniyor ama Ege'nin, Rumeli'nin esamisi okunmuyor. Televolelere bakın, sadece Doğulu türkücüleri göreceksiniz.
BUNLARI TÜRKOĞLUTÜRK DİZİLER İZLEYECEKBu dizilerin bazıları sinema tadı da veriyor. Sürü filmini çekmiş Şerif Gören gibi bir yönetmen şimdi köy dizisi yönetiyor. Eski köy filmlerinde ırgat ağaya karşı ayaklanır, sınıfsal bir mücadele yürütürdü. Dizilerde ağa canının istediği her haltı yiyor, millet de alkış tutuyor. Köy filmlerinin mesaj derdi vardı, dizilerin tek derdi hikayeyi dallanıp budaklandırarak entrikasını bol tutmak. Bence bu diziler vatandaşın bilinçaltındaki duyguları yakalıyor. Şehirli kadınlar da bu dizilerde oynayan Özcan Deniz gibi güç sahibi insanları müthiş çekici buluyor. Özcan Deniz şimdi bizim gazeteye bile gelse buradaki kızlar onu parçalar. Tabii bu diziler gerçekleri yansıtmaktan çok uzak. Öyle sahneler var ki, mesela köylü kızı erotik bir biçimde ata biniyor, sanki Zeki Triko'nun mayo çekimi yapılıyor. Bence dizilerin hemen ardından Türkoğlutürk milliyetçi diziler gelecek.
MUHSİN KIZILKAYA
Araştırmacı-Yazar
Kürt kadınlar bu dizilerdeki gibi tül elbiseler içinde yaşamıyorBildiğiniz gibi şimdiye kadar Kürtler ‘yok’tu. Şimdi varlar. Artık herkes rahat rahat ‘Kürt’, ‘Kürtçe’ diyebilir. Bunu dediğin için hapse girmiyorsun ama Kürtler'in bizzat kendilerine gelince işin rengi değişiyor. Bir İstanbullu Türk sırf ses uyumu güzeldir diye çocuğuna ‘Berfin’, ‘Baran’ gibi isimler verebilir ama bir Kürt çocuğuna ‘Jiyán’ adını verdiği zaman bunu ‘bölücü emellerle’ yapıyor sanıyorlar.
Güneydoğu Yeşilçam için hep bir malzeme olagelmiştir. Ancak bu malzeme, ‘folklorik’, ‘turistik’ ve lagalugaya benzeyen, Kürtler'in bile anlamadığı tuhaf bir dilden ibaretti. Kürtler'in bu dizileri ‘hayretle’ karşıladıklarını sanıyorum. Çünkü oralarda böyle bir hayat yoktur. İnsanlar açlık çekiyor, köyleri boşaltılmış, henüz köylerine dönmemiş evsiz yaşıyorlar, çocukları okula gidemiyor, işsizlik had safhada, olağan hayata henüz alışmamışlar, yoksul halkın böyle görkemli konakları yoktur, kadınlar tül elbiseler içinde yaşamıyor.
Bu dizilerin senaristleri, yapımcıları, yönetmenleri için orası egzotik bir mekandır, kapalı kutunun içinde neler yaşandığını kimseler bilmediği için ne versek yutarlar anlayışı hakim. Bu dizileri yaratanlara Yaşar Kemal'i, Mehmed Uzun'u, Murathan Mungan'ı okumalarını, biraz Kürtçe bilmelerini öneririm. Yılmaz Güney'in filmlerini, Sürü'yü ve Yol'u defalarca izlemelerini de.
Jet-ski’den inmeyen yakışıklı ağalarGüneydoğu furyasını dört yıl önce başrolünü Özcan Deniz'in oynadığı ‘Aşkın Dağlarda Gezer’ başlattı ama patlatan yine Deniz'in oynadığı Asmalı Konak oldu. Artık her kanalda beşik kertmesi, ağalık, kuma, aşiret, büyü, fal, hemşerilik gibi mevzuları konu alan diziler gösteriliyor. Jet-ski'lerden, ciplerden inmeyen, karayağız delikanlıların ellerinden cep telefonu düşmüyor. Son derece güzel ve seksi kadınlarla tutkulu aşklar yaşanıyor. Hanımağalar, havuzlu konaklar, Amerika'da okumalar, stilize edilmiş folklorik giysiler ve kaleşnikoflarla da tablo tamamlanıyor. Asmalı Konak, Zerda, Hızma, Kırık Ayna, Berivan, Melek, Keje, Azad, Kınalı Kar eskilerden Hemşerim ve Beşik Kertmesi ilk akla gelenler. Diziler Gaziantep, Hasankeyf, Halfeti, Mardin, Urfa, Çukurova ve Kapadokya'da çekiliyor.