Güncelleme Tarihi:
Yönetmenlerin kendi imkanlarıyla 2,5 yılda çektikleri belgesel, 29. İstanbul Film Festivali'ndeki galayla izleyiciyle buluştu.
Belgeselin yapım sürecini değerlendiren yönetmenlerden Didem Pekün, German'ın otobiyografik kitabını okuduktan sonra böyle bir belgesel yapma kararını aldığını belirterek, “Ben German'ın hayatının belgesel niteliği taşımasından ziyade, kişiliğini çok etkileyici buldum. Onunki ayrıca Türkiye tarihinde dönemeç olmuş birçok olaya şahitlik etmiş bir hayat hikayesi. Tülay German'ın hikayesiyle paralel olarak Türkiye'nin son 40 yılının üzerinden geçiyoruz filmde” diye konuştu.
Belgeseli yapmaya ilk karar verdiğinde, 1966 yılında Fransa'ya yerleşen Tülay German'la görüşmeye gittiğini, German'ın belgesel fikrine sıcak bakmasına rağmen kamera önüne geçmeyi müzik hayatına nokta koyduğu gerekçesiyle istemediğini anlatan Pekün, German hakkında çok az görüntülü kaynak olması nedeniyle belge toplama sürecinin oldukça uzun sürdüğünü dile getirdi.
“Bana göre Tülay German'ın en dikkat çekici özelliği ödün vermeyişi. Bu, German'ın beni film sürecinde çok zorlamış bir tarafı ama bir o kadar çok saygı duyduğum tarafı, bu tür insanlar nadir bulunuyor. Bunun dışında Tülay German gibi bir şarkıcı bırakalım Türkiye'yi, dünyada çok nadir. O yüzden gerektiği değeri vermek istedik biz. Günümüzde o kadar az biliniyor ki halbuki Türk pop müziğini yaratan 3-5 kişiden biri.”
Belgeselin tamamlanmış halini izletmek için son bir Fransa yolculuğu daha yaptıklarını anlatan Pekün, “2,5 yıl boyunca pek çok kez Fransa'ya gittik, geldik. Sonuncusunda belgeseli German'a izletmek için günübirlik gittik. İzledikten sonra bizi ayağa kaldırıp alnımızdan öptü” diye konuştu
Belgeselin diğer yönetmeni Barış Doğrusöz de belgesel çekmede en önemli motivasyonlardan birinin, unutulmuş hikayeleri yazmak olduğunu, bu nedenle belgeselde de German'ın otobiyografik kitabında alıntıladığı bir cümleyi kullandıklarını ifade ederek, “(Belleksiz bir toplum olmamızı önlemek için herkesin anılarını yazmasını yararlı buluyorum) cümlesi bizim için çok kıymetli bir cümleydi çıkış noktası olarak” dedi.
“GECE YARISI EVİNE GİDİP SES KAYDI ALDIK”
Son kez Fransa'ya gittiklerinde uçaklarının kalkmasına birkaç saat kala German'ın kendilerini arayarak, “Ne istiyorsunuz belgesel için? Ne yapayım?” diye aradığını belirten Doğrusöz, “Son dakikada, gece yarısı saat 02.00'de Tülay German'ın evine gittik, saat 04.00'te de oradan ayrıldık. Kitabından alıntıları okudu. Böylece toplam 12 dakikalık bir ses kaydımız oldu” diye konuştu.
Doğrusöz, malzeme azlığı nedeniyle filmi her bir parçayı tek tek birleştirerek, adeta empresyonist bir tablo gibi oluşturduklarını vurguladı.
German hakkında ne yeterli görüntü, ne de röportaj olduğu için bu yola başvurduklarını vurgulayan Doğrusöz, “50 dakikalık bir tablo gibi düşündük her şeyi. Tablonun karşısında oturduğunuz zaman renkleri seyrede seyrede, kaçış noktaları arayıp oturalım ve o hissi verelim diye” dedi.
Doğrusöz, belgeselin gala gecesinde Tülay German'ın yakın dostlarının da aralarında bulunduğu izleyicilerden oldukça olumlu tepkiler aldıklarını ve çeşitli uluslararası festivaller ve etkinliklerden de davetler geldiğini sözlerine ekledi.
TÜLAY GERMAN KİMDİR?
İstanbul'da 1933 yılında doğan Tülay German, 1956 yılında Üsküdar Amerikan Kız Koleji'ni bitirdi.
Sahneye ilk olarak ailesinden gizli Ankara'da çıkan German, 1960-1962 yılları arasında caz şarkıcısı olarak isim yaptı ve İstanbul Radyosu'nda Salim Ağırbaş Beşlisi'nin haftalık programlarında caz şarkıları söyledi.
Erdem Buri ile “Çoksesli Türk Popüler Müziği” programını yapan German, 1964 yılında Milli Orkestra ile katıldığı Balkan Melodileri Festivali'nde, “eleştirmenlerin en beğendiği şarkıcı” seçilip, Arena dergisine kapak oldu. German, bu sırada, Türk pop müziğinin “ilk hit parçası” kabul edilen “Burçak Tarlası” plağını doldurdu.
Plak yapmak üzere 1966 yılında Paris'e giden German, Fransızca 10 plak doldurdu. German, Fransa, Belçika, Almanya, Polonya, Tunus, Fas, Hollanda ve Brezilya'da radyo ve televizyon programları, konserler gerçekleştirdi ve çeşitli festivallere katıldı.
German'ın Fransa'da Türkçe olarak yaptığı albüm, Charles Cros Akademisi 1981 Plak Büyük Ödülü'nü aldı.
Son olarak “Nazım Hikmet'e Saygı” adlı albümü yapan German, 1987 yılında Hollanda'da verdiği bir konserle sahneye veda etti.