Yes, yani bugün biraz ciddi takılıyoruz. Bu da bizim ‘teşebbüs aşamasında..." />Yes, yani bugün biraz ciddi takılıyoruz. Bu da bizim ‘teşebbüs aşamasında..." />
Güncelleme Tarihi:
Yes, yani bugün biraz ciddi takılıyoruz.
Bu da bizim ‘teşebbüs aşamasında kalmış aydın’ kompleksimizi gidermek için bulduğumuz bir nevi savunma mekanizması. Arada katlanacaksınız.
Â
Hani ‘üfürük şeyler yazıyorum ama, istesem...’ ayakları.
Â
Kendime ispat çabaları.
Â
*
Â
Soru: Fransa’da hanehalklarının tüketiminin satınalma gücünden daha hızlı artmasını nasıl izah ediyorsunuz? (Tüketim nasıl gelirden daha hızlı artıyor, diyecek...)
Cevap: Paradoksal bir durum olduğu muhakkak. Gelecek konusundaki endişeleri büyük ama Fransızlar yine de harıl harıl tüketiyorlar, dahası korkmadan borçlanıyorlar. Çünkü tüketim dinamiği giderek ekonomik gerekçelerin dışına taşıyor. Aksine, tüketimle ulaşılmaya çalışılan refah, geleceğe yönelik endişeleri telafi ediyor. Özetle ‘geleneksel’ topluma sırtımızı dönmüş durumdayız. ‘İyi yaşamak’ kitlelerin tutkusu ve demokratik toplumların nihai hedefi haline geldi. Bu, kapitalizmin yeni bir evresi, adına ‘hipertüketim toplumu’ diyebiliriz. Bu sarmal bir diğer ‘sosyal endişe’yi de telafinin yolu: sosyal yalnızlık! Bu anlamda, satın almak bir tür terapi.
Soru: Arzın bollaşması ve yeni icatlar da tüketmeye, harcamaya yöneltmiyor mu tüketiciyi?
Â
Cevap: Gayet tabii. ‘Konsümerist’ (tüketimci) toplumda yaÅŸayan Fransızlar yeniliÄŸe çok düşkün. Hiper-tüketici yaÅŸadığını hissetmek için yeni heyecanların peÅŸinde. Sonuç: kırk yılda kitlesel tüketim toplumundan ‘yenilik toplumuna’ (Serdar’ın notu: ‘Yenileme toplumu’ diyebilir miyiz buna?) geçtik. Ve ekonomik sistem bu yenileme ihtiyacı karşılıyor. Mesela yirmi yıl önce, büyük parfüm markaları piyasaya ortalama yedi senede bir yeni bir ürün sürerdi,Âbugün her sene bir ürün çıkarıyorlar. Ama dikkat edin, marketingin gücü sınırsız deÄŸil, bu arz bombardımanına raÄŸmen tüketici inisyatifi elinde tutuyor. KarşılaÅŸtırmayı ve bilinçli seçim yapmayı biliyor. Tüketici giderek daha bilgili, demek ki giderek daha talepkâr; ürünlerin kalitesi de yükseliyor. Tüketicinin kontrolü elden kaçırmadığının bir ispatı da, borçlanmalarının sınırlı kalması. (Serdar’ın notu: Türk tüketicisi için aynı ÅŸeyi söyleyebilir miyiz acaba?)
Soru: Bu ortamda, tüketimin işsizlik ve gelir ile ilgili dalgalanmalara daha dayanıklı olduğunu söylemek hatalı olur mu?
Â
Cevap: Doğdudur. İnsanlar trafik sıkışıklığından, plajlardaki kalabalıktan, çirkinleşen şehirlerden, komşuların gürültüsünden, politikacılardan şikayetçi. Yani ‘özel konfor’ eksikliğinden ziyade, ‘kamusal konfor’ eksikliği insanları rahatsız eden. Bugünün kıskançlığı maddi değil, manevi zenginliklere yönelik: aşk, güzellik, prestij, başarı... Bugün siyasi ve dini beklentiler, tatmin edilmeyen maddi beklentilerden daha çok düş kırıklığı yaratıyor. Geleneksel toplum düzeninde, kültürel sistem, meşakkatli (sıkıntılı, zor) günlük yaşam mücadelesinin bir parçasıydı. Bugün durum tam tersi: kültürel ve siyasal memnuniyetsizlik büyük, buna karşılık maddi tatmin imkanları neredeyse sınırsız.
Soru: ‘Kendini şımartma’ (Serdar’ın notu: Reklamlardaki gibi çirkin bir tercüme oldu. ‘Kendi mutlu etme’ diye de tercüme edilebilirdi.) isteği kalıcı bir fenomen midir?
Â
Cevap: Olabilir. Tüketim toplumu insanları zayıflattığı, alışkanlık yarattığı gibi, mutluluk da verebilir. Mesela bireysel ve içsel estetiğe daha bir önem vermek. Son model arabayı almaktan maksat, komşuyu çatlatmak değil, kendini mutlu etmek. ‘Çünkü ben buna değerim’ diyen meşhur reklam sloganının modası geçeceğe benzemiyor. Sonuç: sosyal bariyerler çöktü. Eskiden işçiler, işçi gibi yer, içer, giyinir, tüketirdi. Bugün böyle bir ayrım yok. Gelir düzeyi ne olursa olsun, lüks mallara yönelim bunun ispatı. Hipertüketici eskiden bilmediği bir özgürlük elde etti. Eğer bugünkü toplumumuzu ‘kırılganlık ve güvensizlik üreticisi’ diye tarif ediyorsak, bunun sebep olduğu mutsuzlukları telafi edecek çareleri de getirdiğini söylemek gerek. Tatminsizlik için çok sebep olduğu doğru, ama bunları aşmak için bize sunulan fırsatlar da sonsuz. Neticede, tüketim çılgınlığı böyle süreceğe benzer... başka çılgınlıklar yerini almazsa eğer!
Danièle Oliveau’nün yaptığı röportaj – 18.com No. 1855
Â
*
Â
Evet, yarın bu konuda imtihan var, iyi çalışın!