Güncelleme Tarihi:
Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde 22 Ekim 1993 tarihinde çıkan olaylarda dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişi yaşamını yitirmiş, ilçede çok sayıda ev ve işyeri yakılmıştı. Olayı soruşturan savcı, iddianameyi zaman aşımına bir gün kala tamamlayarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermişti.
Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin kabul ettiği iddianamede dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında ’taammüden öldürme’, ’halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik’, ’cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma’ suçlarından ağırlaştırılmış ömür boyu hapis ile 24 yıla kadar hapis cezası istendi.
Öte yandan, dava kapsamında 18 yıldır tutuklu bulunan ve müebbet hapse mahkum olan Mehmet Emin Özkan, Avukat Serdar Çelebi’nin yeniden yargılanma talebi üzerine 29 Nisan 2014 tarihinde Diyarbakır’da yeniden yargılanmaya başladı.
Daha önce güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e nakledilen dosya, bu kentte TMK ile görevli mahkeme olmaması nedeniyle Eskişehir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Yargıtay 5’inci Ceza Dairesi’ne gönderilmişti. Yargıtay, yine güvenlik gerekçesiyle davanın İzmir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesine karar verdi. 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 2014/211 esas sayılı davanın 13 Haziran günü görülmesine karar verdi.
Diyarbakır Baro Başkanı ve davanın müdahil avukatı Tahir Elçi, davanın İzmir’de görülmesi karanının haksız olduğunu ve hukuka uygun olmadığını, çünkü davaların suçun işlendiği yerde görülmesi gerektiğini söyledi. CMK 19. maddesinde, ’Yetkili hakim veya mahkeme, hukuki veya fiili sebeplerle görevini yerine getiremeyecek halde bulunursa; yüksek görevli mahkeme, davanın başka yerde bulunan aynı derecede bir mahkemeye nakline karar verir’ hükmünün bulunduğunu hatırlatan Elçi, oysa ki bu davada böyle bir durumun söz konusu olmadığını, zira Diyarbakır’da çok sayıda kamu görevlisinin yargılandığı davaların görüldüğünü ve hiçbir olumsuz olayın yaşanmadığını ifade etti. Elçi, yaşam hakkının devlet görevlileri tarafından ağır bir biçimde ihlal edildiğini, bu ağır suçun 20 yıl boyunca soruşturulmayarak adaletin gerçekleşmediği bir davanın nakli gibi yaşamsal bir kararın sadece ’mağdurların değil faillerin korunmasıyla’ izah edilebileceğini söyledi.