TÜBİTAK’ın ’medeniyetler ittifakı’ bursuna tepki

Güncelleme Tarihi:

TÜBİTAK’ın ’medeniyetler ittifakı’ bursuna tepki
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2008 00:00

Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeleri teşvik etmek ve desteklemek amacıyla kurulan Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) "Medeniyetler İttifakı" projesi kapsamında, "kültürler arası diyalog", "çatışma önleme ve çözme" gibi alanlarda çalışacak öğrenci ve akademisyenlere burs vermesi tepkiye sebep oldu.

Eski TÜBİTAK Başkanı Prof. Namık Kemal Pak "Bu siyasallaşmanın tamamlandığının göstergesidir. Hiç şaşırmıyorum, ancak üzüntüm sonsuzdur" dedi.

TÜRKİYE’de bilimsel ve teknolojik gelişmeleri teşvik etmek, bu konularda çalışanlara destek olmak ve genç yaratıcıların önünü açmak amacıyla kurulan Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), yasasında yapılan bir değişiklikle, sosyal bilimler alanında da burs vermeye başladı ve bu sahadaki ilk bursu "Medeniyetler İttifakı" projesine ayırdı. 2009 başından itibaren ayda 1500 dolar olarak verilecek olan bursa, eski TÜBİTAK başkanları tepki gösterdi. Prof. Namık Kemal Pak, söz konusu bur programının 2003’te başlayan TÜBİTAK operasyonunun bir parçası olduğunu belirterek, "Hiç şaşırmıyorum ancak üzüntüm sonsuzdur" dedi. Prof. Pak, şunları söyledi:

Özerklik bitti

"Şu andaki durumun 90’lı yıllardaki atılımların gerçekleştirildiği dönemden tek ve en büyük farkı bu sistemin temel ve merkezi kurumu TÜBİTAK’ın özerkliğinin kaldırılmış ve siyasallaştırılmış olmasıdır. 2003 Mayısında baslayan süreç ocak 2004’de tamamlanmis ve kurumun siyasallaşması fiilen tamamlanmıştır. Hukuken son derece tartışmalı bu girişimleri meşrulaştırmak amacıyla yapılmak istenen iki kanun değişikliği girişimi CHP parti grubu ve Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Anayasa Mahkemesi’nde açtıkları davalar sonucunda durdurulmustur. Ancak siyasi iktidar bu amacından vazgeçmemiş ve bu yaz TBMM tatile girmeden yaptığı son oturumunda üçüncü kez yaptığı girişimle kanunu değiştirmiştir. Bu kez yalnızca CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’nde dava açılmıştır.

Dava sonucunun beklendigi bu ara dönemde TÜBİTAK’ın siyasallaşması tamamlanmış ve yeni kanun değişikliği ile de geçici de olsa bu yapıya meşruiyet kazandırılmış gibi gözükmektedir. Dolayısı ile kurumun artik siyasallaşmış güdümlü bir kurumdan beklenenleri yapabilmesi için önünde hiçbir engel kalmamıştır. Bu bakımdan sosyal bilimler alanında kalkınmakta olan bir ülke için yaşamsal onem taşıyan binlerce konu varken, ’Medeniyetler İttifakı’ konusunun oncelikle ve kapsamlı biçimde bir burs programı bağlamında ele alınmasını 2003 Mayısındaki TÜBİTAK operasyonu ile başlayan sürecin çok doğal bir uzantısı olarak görüyorum. Hiç şaşırmıyorum, ancak üzüntüm sonsuzdur."

TÜBİTAK tarihindeki en parlak kadroyu kuran Prof. Kemal Gürüz ise ’Medeniyetler İttifakı’ gibi bir konuda burs verilmesinin yapılan yasal değişiklikle mümkün hale getirildiğini belirterek, kavramın kendisinin Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine ters olduğunu söyledi. Birkaç yüzyıl öncesine kadar medeniyet kelimesinin çoğul kullanımının bilimsel açıdan yanlış olmadığını ama artık durumun değiştiğini belirterek ilginç bir medeniyet yorumu yaptı:

Medeniyet kavgası

"Ulaşım ve haberleşme teknolojileri yeterince gelişmemiş olduğundan, insanlar birbirleriyle etkileşemiyordu ve bu bu nedenle dünyanın değişik medeniyetlerden oluştuğunu düşünmek mümkündü. Ama, özellikle 19. yüzyıl başından itibaren, gelişen ulaşım ve haberleşme teknolojileri dünyayı bütünleştirmiş ve medeniyeti tekleştirmiştir. Atatürk’ün dehası bu olguyu görerek, israrla medeniyetin tekliğini vurgulamak suretiyle, bu hususu Türk Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden biri olarak vazetmiş olmasıdır. Atatürk, değişik kültürlerin varlığını görmekle birlikte, medeniyetin, kültürlerin yüksek unsurlarının oluşturduğu bir mozayik, hatta, bir ebru olduğunu da tespit etmiş ve var olan tek medeniyetin esasen Batı’da olduğunu da açıkça ifade etmiştir.

Hal böyleyken, medeniyet kelimesini hálá çoğul olarak kullanmak, kanımca, Türk Cumhuriyeti’nin altında yatan felsefeyi hiç anlamamak hatta inkár etmektir. Sanki hálá, ısrarla ve bilinçli olarak, Batı Medeniyeti ve İslam Medeniyeti gibi iki ayrı medeniyet varmış gibi davranmak ise, Türk Cumhuriyeti’ni inkár etmekle eşdeğerdir."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!