Güncelleme Tarihi:
Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) HDP kontenjanından seçilen üyesi Ersin Öngel, TRT'nin son 25 gününe ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partilere ayırdığı süreleri açıkladı.
Öngel'in açıkladığı rakamlara göre TRT yayınlarında AK Parti'ye 30 saat, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 29 saat, CHP'ye 5 saat, MHP'ye 1 saat 10 dakika ve HDP'ye 18 dakika süre ayrıldı.
Bu sayılara özellikle muhalefet partilerinden büyük tepki geldi.
BAHÇELİ: TRT’NİN HESABI GÖRÜLECEK
MHP genel başkanı devlet Bahçeli, “TRT'yi yakından takip ediyorum. Sadece AKP'nin iki bakanı, iki tane milletvekili adayını gece gündüz ekrana çıkartırken halkın arasına girmeye cesaret edemeyenleri halkın evinde, halkın arasındaymış gibi gösterme çabası içine giriliyor. Demek ki bir iktidar değişikliğinde TRT'nin de hesabı görülecek. TRT'nin bugünkü durumunu kabullenmemiz mümkün değildir" dedi.
AKDOĞAN: HAKSIZLIK YAPILDI
TRT’den sorumlu Başbakan yardımcısı yalçın Akdoğan ise eleştirilere şu sözlerle cevap verdi:
“Burada siyasi parti başkanlarının yaptıkları konuşmalar çoğu zaman canlı olarak yayınlanıyor, haberlerde hepsi kullanılıyor. O süreyi de vermek lazım. TRT haberlerinde siyasi parti liderlerine veya sözcülerine ne kadar yer ayrılmış bunun dökümünü ben talimat verdim arkadaşlara çıkarın diye. Cumhurbaşkanının konuşmaları kampanyanın bir parçası değil, ayrı bir bağlam. Sayın Başbakan’ın başbakan sıfatıyla hükümetin başı olarak yaptığı birtakım programlar var. Örneğin geçen hafta Sayın Merkel geldi, basın açıklaması yapıldı. Siyasi parti başkanı olarak yapılan konuşmalar ayrıdır. TRT objektif şekilde bunları kullanır. Hatta Meclis’te olmayan partiler küçük partiler teşekkür ediyorlar bize; sadece TRT yer veriyor, başka kanallar yer vermiyor diye. Burada biraz haksızlık yapıldı kanaatindeyim.”
HDP'DEN TEPKİ: AKDOĞAN'IN AÇIKLAMASI CİDDİYETTEN UZAK
Geçici seçim hükümetinde TRT'nin bağlı olduğu Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunan Yalçın Akdoğan'ın sözlerine, HDP'den tepki geldi.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken Hürriyet'e yaptığı açıklamada, Akdoğan'ın TRT'nin Ahmet Davutoğlu'na, siyasi parti lideri olarak ayrı, Başbakan olarak ayrı zaman ayırdığına ilişkin açıklamasına tepki göstererek, "Akdoğan'ın açıklaması ciddiyetten uzak" dedi. Baluken, "Tüm gelirleri yurttaşların vergilerinden gelen TRT'nin, siyasi partiler arasında fırsat eşitliği yaratması gerekir. Ancak TRT, Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında fırsat eşitliği yaratmaya çalışıyor" dedi.
TRT'nin 1 haftalık süre içinde 18 ila 24 saat Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklama ya da haberlerine yer verirken, muhalefet partilerine aynı süre içinde ancak 15-20 dakika ayırdığına dikkat çeken Baluken, şöyle konuştu:
"TRT'nin halkın kurumu olması gerekir. Kamu yayıncılığı açısından, tüm gelirlerini halkın vergisinden alan TRT'nin tüm yurttaşların haklarını koruyacak şekilde yayın yapması gerekir. TRT eliyle, muhalefete, muhalefet partilerinin liderlerine ağır bir sansür uygulanıyor. TRT'nin kamu kurumu olması nedeniyle de bu sansür, hükümet tarafından, Cumhurbaşkanı tarafından uygulanıyor. Bu çerçevede, Yalçın Akdoğan'ın açıklamaları ciddiyetten uzak, kendini ele veren açıklamalardır. Kamusal yayın yapması gereken bir kurumun nasıl tepeden gelen talimatlarla siyasi yayın yaptığını tüm Türkiye ibretle izlemektedir."
1 Kasım seçimlerinin ardından AKP'nin tek parti hükümeti kuramayacağını da söyleyen Baluken, "1 Kasım'dan sonra AKP tek parti iktidarını kaybedecek. Kurulacak yeni hükümetin masaya yatırması gereken ilk konulardan biri de TRT'nin hükümet yanlısı politikası olacaktır. Bu nedenle, 1 Kasım sonrasını iple çektiğimizi söyleyebilirim" dedi.
ALTAN ÖYMEN: TRT HEM KENDİ KURULUŞ KANUNUNU HEM DE SEÇİM MEVZUATINI ÇİĞNİYOR
1940’lardan beri Türk siyasetini takip eden deneyimli gazeteci Altan Öymen konuyu şöyle değerlendirdi:
“TRT’nin bu seçim öncesinde hem kendi kuruluş kanununu, hem seçim mevzuatını çok açık bir şekilde çiğnediği ortadadır.
Oysa TRT, kendi kuruluş kanununda yazılan yayın ilkelerine göre, ‘kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak, tek yönlü, taraf tutan ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin inanç ve düşüncenin menfaatlerine alet olmamak’la yükümlü olan bir kuruluştur, (2954 Türkiye ve Televizyon Kanunu’nun 5’inci maddesinin (m) fıkrası.)
Kaldı ki, bu ilke, sadece TRT’yi de değil, bütün televizyon kuruluşlarını kapsayacak şekilde, 6112 sayılı ‘Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’da da yer almıştır. Şöyle:
Radyo ve televizyonlardaki yayın hizmetleri ‘(...) Siyasi partiler ve demokratik gruplar ile ilgili tek yönlü veya taraf tutar nitelikte olamaz.’
Ayrıca, bu seçim zamanıyla ilgili olarak Yüksek Seçim Kurulu’nca açıklanan kurallar arasında bu konu da hatırlatılmıştır.
Kurulun 26 Ağustos 2015 tarihli 1550 sayılı kararında şöyle denilmektedir:
‘31 Ağustos 2015 tarihinde başlayan seçim döneminde (...) b) Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerine uygun davranmakla yükümlü radyo ve televizyon kuruluşları ile yazılı, sözlü ve görsel basının, tek yönlü, taraf tutan yayınlar yapamayacaklarına, bu kuruluşların yayınlarında demokratik kurallar çerçevesinde siyasi partiler arasında fırsat eşitliğini sağlamak zorunda olduklarına (...) (26.08.2015) tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’
Bu hatırlattıklarım, konuyla ilgili yasal durumun özetidir. Ortaya çıkan manzaranın ne kadar vahim olduğunu gösterecek daha birçok gösterge var ama, bunlar bu açıklamaya sığmaz. İsteyenler, konuyla ilgili yasalara ve YSK kararlarına göz atabilirler.”