Güncelleme Tarihi:
Yıllardır ‘küresel ısınma’ uyarılarını dikkate almadık ve şimdi sonuçlarını mı yaşamaya başladık ?
Önce küresel ısınma nedir, onu anlatalım. Soluduğumuz havanın sıcaklığını yeryüzünden yayılan uzun boylu radyasyon ayarlar. Güneşten kısa dalga boylu radyasyon yeryüzüne ulaşır. Yeryüzü bu radyasyonu emer ve uzun dalga boylu radyasyon olarak uzaya doğru geri verir. Bu radyasyon havayı ısıtır, fazla kısmıysa uzaya kaçar. Yani esas kaynak güneş olsa da gelen ışınlar havayı ısıtmaz, dünyanın geri verdiği ısıtır. Yeryüzünün verdiği bu radyasyon uzaya doğru giderken önüne bir engel çıkar…
Sera gazı yani…
Aynen, bu engel sera gazıdır. Dünyada atmosferin oluşumundan itibaren varolan bu kuşaktaki en önemli sera gazları; karbondioksit, metan ve nitrius asittir. Bu kuşak uzaya doğru kaçan yeryüzünden yayılan radyasyonun bir kısmını geri gönderir, bir kısmının uzaya gitmesine izin verir. Böylece dünyanın ortalama sıcaklığı sabitlenir. Bu değer de 14-15 derece civarındadır. Şayet atmosferdeki sera kuşağı kalınlaşırsa geri gönderilen rasyasyon artar ve dünya ısınmaya başlar. Yorganla ya da çarşafla yatmak gibidir. Kalın bir yorganla yatarsanız daha fazla ısınırsınız. Atmosferin oluşumunda karbondioksit değeri yaklaşık milyonda 290 birimdi. 2018’de bu değer milyonda 420 birime çıktı. Dolayısıyla sera kuşağı kalınlaştı, yorgana döndü. Ve dünya ısınmaya başladı. Sera gazlarını kim arttırdı? İnsanoğlu… Sanayi devrimiyle üretim de arttı. Böylece sanayi ve evsel ihtiyaçta gerekli enerjiyi elde etmek için kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanımında yükselme oldu. Bunların yanmasından dolayı da atmosfere karbondioksit ve diğer sera gazları çıkmaya başladı.
DÜNYADA AÇLIK TEHLİKESİ
BM, "şiddetli iklim olaylarının tarımsal üretimi doğrudan etkilediğine ve tarım ülkelerinde açlığa neden olacağına" dikkat çekiyor. Hava ve açlık arasındaki ilişkiyi anlatır mısınız?
Artık değişen iklime göre tarım faaliyetlerini de gözden geçirmeliyiz. Su ihtiyacı az olan tarıma yönelmeliyiz. Belki aşırı suya ihtiyaç duyan tarım ürünlerini ithal etmek daha doğru olacak. Aksi taktirde tarım alanları su ve sıcakların etkisiyle ürün azlığı çekecek. Bu da dünyada açlık tehlikesini beraberinde getirecektir. Doğru yerde doğru ürün ekilmesi çok önemli. Kuraklık, en kapsamlı sosyo-ekonomik zararlara neden olan, yavaş gelişen en sinsi ve en tehlikeli doğal afettir. Meteorolojik kuraklık olarak başlar, tarımsal, hidrolojik kuraklık olarak gelişir ve sosyo-ekonomik kuraklık olarak devam eder. Kuraklığı ülke genelinde izleyecek, gerekli uyarıları zamanında yapacak, önlemleri yetkililere ve kamuoyuna duyuracak, bilimsel araştırmalar yapacak bir merkeze acilen ihtiyaç vardır. Şehirlerde alt yapı ve imar projelerinin artan doğal afetleri göz önüne alarak güncel şekilde düzenlenmesi gerekir.
TÜRKİYE 2030’DA SU FAKİRİ BİR ÜLKE OLACAK
Su sıkıntısı yaşayacak mıyız ?
Dünya nüfusunun 7 milyara ulaşması ve su kaynaklarının kirlenmesi temiz suya ulaşımı zorlaştırdı. Dünyadaki su miktarı sabittir. Dünyaya uzaydan su gelmeyeceğine göre mevcut suyun paylaşımında nüfusun artmasından dolayı su sıkıntısı çekilecektir. Türkiye’de de böyledir. 2030 yılında nüfusun 100 milyona ulaşmasıyla su fakiri ülke konumuna geleceğiz. Bu nedenle su kaynaklarını korumamız gerek. Yağan yağmur suyunu tutmamız lazım. Çok yağmur yağması önemli değil, eğer bu yağmur şehirleşmeden dolayı yüzeysel akışla denizlere gidiyorsa size bir faydası olmaz.
O HELİKOPTERE UÇUŞ İZNİ VERMEZDİM
Geçen hafta İstanbul’da bir helikopter düştü. Bunun üzerine bir tweet attınız. Helikopterin düştüğü saatlerde o bölgede meteorolojik şartlar kötüydü, Kümülonimbus bulutları vardı dediniz. Ne demek bu ?
Kazanın olduğu saatlerde bölgede meteorolojik şartlar alçaktan uçuşa müsait değildi kanısındayım. Şimşek, yıldırım, aşırı yağışın getirdiği su yükü ; hepsi vardı. Yıldırımın zarar verdiğini düşünmüyorum, çünkü hava araçları yıldırıma karşı korunaklıdır. Ama diğer hava şartları bu uçuşu zorlar seviyedeydi. Ben olsam bu şartlarda o seviyede bir helikopter uçuşuna izin vermezdim.
YEREL SEÇİMLERİN KONUSU ÇEVRE OLMALI
Türkiye’de seçimlerde küresel ısınmaya hatta çevre konularına partiler ve adaylar yer vermezler. Nedenini anlamak zor. Bunda halkın nelere önem verdiği önemli rol oynuyor zannedersem. Yerel seçimlerde çevre ve küresel ısınma adayların programlarında yer almalı. Aksi taktirde seçmenin gözünde adayların eksik iş yapacakları kanaati uyanmalı.
İSTANBUL SOKAKLARI TOZ TOPRAK
Boğazı çamur haline getiren yağmur İstanbul sokaklarının toz toprak olduğunun kanıtıdır. Bu tozlar yere inmeden önce havada dolaşıyordu, biz de bunları soluyoruz. Harfiyat kamyonlarının hepsi bir toz bulutu gibi gidiyor, İstanbul sokaklarında dolaşıyorlar. İnşaat alanlarının çok olması, açık toprak alanlarından rüzgâr ile atmosfere karışmasını kolaylaştırıyor. Yağışlarda bu toz, çamur olup deniz ve göllerde bu manzarayı oluşturuyor.
TOPRAK DOLGU MADDESİ DEĞİLDİR
İnşaat artığı toprak ve molozların denizlere, göllere ve akarsulara boşaltılması çevre sorunlarını oluşturur. Bunun yanında resimde görülen kazaları da meydana getirir. Toprağın denizlerde dolgu maddesi olarak kullanılması teknik açıdan uygun değil. Suyla karşılaştığında viskozitesi artarak çamur olarak akışkana döner ve yer değiştirir. Denizde dolgu maddesi kullanılacaksa taş ve kaya gibi sert maddeler kullanılmalı. İnşaat artığı ya da harfiyat toprağı deniz ya da gölün kimyasal kompozisyonunu da değiştirir. Bu da suda yaşayan canlılar için tehlikelidir. Zira bu toprağın içinde demir bileşenleri vardır. Önce dolgu yapılacak bölgenin etrafı taş ve kayalarla çevrilip daha sonra kapalı alan toprak ve molozla doldurulabilir.