Güncelleme Tarihi:
Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz sanıklar İstanbul Ulaşım AŞ yetkilisi Cengiz Yıldırım ile vatman Ali Osman Erdoğan katıldı. Duruşmada, olayda hayatını kaybeden Deniz Tekin'in annesi Gülcan Sever, İrem Dinçsoy'un babası Zafer Dinçsoy ve Buket Nadide Bulut'un babası Veysel Bulut ile annesi Vesile Bulut hazır bulundu.
Sanıklardan Ali Osman Erdoğan, kazaya karışan tramvayın vatmanı olduğunu belirterek, olayın meydana geldiği yerde yeşil ve kırmızı ışığa göre hareket ettiklerini söyledi.Okul çıkış saati olması nedeniyle vagonların ikisinin de dolu olduğunu kaydeden Erdoğan, “Olay yeri, makaslar bölgesi tabir ettiğimiz bir yerdir. Burada hızımız azami 30 kilometre olabilir. Kullandığım araç henüz bu hıza ulaşmamışken kara taşıtlarına ait yolda benden daha hızlı hareket eden araçların arasından karşıya geçmeye çalışan öğrencileri 5 metre mesafede görebildim. 1,5 yıldır aynı hattı kullanıyorum. Bu sürede kaza yaşamadım. Tüm dikkat ve özeni gösterdiğim halde kaza meydana geldi. Ailelere başsağlığı diliyorum” diye konuştu.
Türkiye'de ve dünyada tramvay yolunun karayolundan sembolik olarak ayrıldığını, kullanılan zincirlerin ve dubaların yayayı engelleyici fonksiyonu bulunmadığını söyleyen Erdoğan, bu şekilde hareket alanı ve sorumluluğunun yayaya bırakıldığını ifade etti.Erdoğan, dolu olan tramvayda acil fren sistemindeki duruş mesafesinin 20-30 metreyi bulduğunu sözlerine ekledi.
Cengiz Yıldırım da olayda kusuru bulunmadığını savunarak, “Olayın meydana geldiği güzergahta, çalıştığım şirketin sorumluluğunda olan hususlar ile ilgili yetkili ve sorumlu olsam da bu olay benim yaptığım işten kaynaklı bir sorumluluk değildir. Üst ve alt geçit düzenlemeleri de benim yetkimde değildir. Ayrıca 18 kilometrelik hat boyunca yayaların geçişini engellemek de mümkün değildir” diye konuştu.
AİLELERİN BEYANLARI
Duruşmaya katılan Buket Nadide Bulut'un babası Veysel Bulut ile annesi Vesile Bulut, olayı görmediklerini ve şikayetçi olmadıklarını bildirdi.
İrem Dinçsoy'un babası Zafer Dinçsoy ise “Güzergahta karayolu ile tramvay yolu arasında yeterli güvenlik alanı bırakılmamıştır. Öyle olsaydı ölen 3 kişi bu güvenlik alanını kullanabilirdi. Olaydan sonra yetkililer acil tedbir alınacağını söyledikleri halde hiçbir adım atılmamıştır” diye konuştu.
Aynı güzergahta birçok kaza olduğunu, dava dosyasına konulan belgelerden araçların bakımının zamanında yapılmadığının ve yeni teknolojiye uyarlanmadığının anlaşıldığını savunan Dinçsoy, “Bu araçların önünde darbe emici tampon yoktur. Bu nedenle yayaya çarptığında altına alması kaçınılmazdır. Yeni nesil araçlarda kamera sistemi vardır ancak kazaya karışan araçta yoktur. Bu meydana gelen olayların kusurlarını önlemeye yönelik anlam taşımaktadır” dedi.
Gülcan Sever de olayda sorumluluğu ve kusuru olan kişilerin tespit edilip cezalandırılmasını istediğini belirterek, davaya katılma talebinde bulundu.
Duruşmada tanık olarak dinlenilen Bülent Derik, Zeytinburnu ile Kabataş arasında çalışan tramvay hattında kaza yaptığını, hakkında bu nedenle ceza davası bulunduğunu, İstanbul Ulaşım AŞ ile de aralarında hukuk davası olduğunu ifade ederek, “Kullandığım araç YTA'dır. Kazaya karışan araç ise KTA'dır. Her iki araç tipinde 7 yıllık süreçte bakım ve onarım yapılmadığı bilirkişi raporlarıyla tespitlidir. Mahkemenizi aydınlatacak belgeleri dosyaya sunmuştum” diye konuştu.
Gülcan Sever ve Zafer Dinçsoy'un davaya katılmasına karar veren mahkeme heyeti, Kadir Hasoğlu Lisesi'nin giriş ve çıkış saatlerinde önlem alınıp alınmadığının Ulaşım Koordinasyon Merkezi'nden sorulmasına ve buna ilişkin belgelerin istenmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, Ulaşım Koordinasyon Merkezi'nden ayrıca karayoluyla aynı güzergahta işlediği anlaşılan tramvay hatlarında okul ve yerleşim bölgeleriyle ilgili alınmış kararlar ile önlemlerin sorulmasını kararlaştırdı.Heyet, yargılamanın seyrine ilişkin duruşma metninin niteliğine ve içeriğine aykırı yayın yapılmasının yargılamanın seyrine, tarafların şahsi haklarına ve kurumsal yararlara zarar verebileceğine işaret ederek, basın mensuplarından bu konuda özen gösterilmesinin istenmesi, aksi takdirde duruşmaların kapalı yapılabileceği ve duruşmalara alınmayabileceklerinin ihtar edilmesini de hükme bağladı.
Duruşma, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için ertelendi.
TAZMİNAT TEKLİFİ
Duruşmanın ardından basın mensuplarının sorularını yapıtlayan İrem Dinçsoy'un babası Zafer Dinçsoy, bundan sonraki bütün mücadelesinin tedbir alınması sağlamak olduğunu belirterek, şöyle konuştu:“Avrupa'da tramvay yolunun yanından karayolu geçiyorsa iki yol arasında güvenli bir alan oluşturuluyor. Bu durumda da bu alan 1 veya 1,5 yol mesafesinde oluyor. Avrupa'da bu hep böyle. Bu örnekte olduğu gibi kaza yerinde böyle bir güvenli alan yok. Yani karayolunu çocuklar geçtikten sonra o güvenli alan olmuş olsaydı bugün belki de çocuklar ölmemiş olacaktı. Altyapıdaki eksikliklerin giderilmesi için çaba göstereceğiz. En önemli şey, insan hayatının korunması.”
Bulut ailesinin davadan feragat ettiği hatırlatılan Dinçsoy, “Bu onların takdiridir” dedi.Dinçsoy, “Ulaşım AŞ, kazalarla ilgili araçları sigortalı olduğundan tazminat ödeme teklifi yaptı ve benden ibraname istedi. Bu durumu kabul etmedim. Hukuki süreci devam ettireceğimi söyledim. Kazanırsam bunu da çocuğum adını yaşatacağım faydalı bir şeyde kullanacağım. Belediye tüm servetini verse kızımın saçının teli olamaz” diye konuştu.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 1 Mart 2010'da Kadir Hasoğlu Lisesi'nden çıkan öğrenciler Deniz Tekin, İrem Dinçsoy ve Buket Nadide Bulut'un karşıya geçmeye çalışırken tramvayın çarpması sonucu öldüğü belirtiliyor. İddianamede, sanıklar Ali Osman Erdoğan ve Cengiz Yıldırım'ın “taksirle birden çok kişinin ölmesine neden olma” suçundan 2 ile 15'er yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor.