Trafik polisleri kime ceza kesecek

Güncelleme Tarihi:

Trafik polisleri kime ceza kesecek
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2005 01:59

Trafik suçlarında ceza kesilemeyecek "imtiyazlı sınıf", İçişleri Bakanlığı'nın genelgesiyle trafik polislerine duyuruldu.

Haberin Devamı

ANAYASA Mahkemesi, Sayıştay, Danıştay, Yargıtay başkanları, üyeleri ve savcıları, tetkik hákimleri, raportörleriyle asker-sivil tüm hákim ve savcılar, TBMM üyeleri ve diplomatik görevlilere trafik suçu işlediklerinde trafik ceza tutanağı yazılmayacak.’ Oh ne álá! İçişleri Bakanlığı’nın bu yoldaki genelgesini NTV’de Adnan Gerger gündeme getiriyor.

Artık ceza yerine ceza tespit tutanağı düzenlenecek bu kişiler için... Olay bir hákime trafik cezası yazılmasıyla başlıyor. Hákim, trafik polisinin kendisine ceza yazma yetkisi olmadığı gerekçesiyle dava açıyor. Mahkemenin hákim lehine verdiği kararı Yargıtay da onaylıyor. Karardan sonra trafik polisine yetki sınırlarını aştığı gerekçesiyle dava açılması gündeme geliyor. Trafik polislerinin itirazı üzerine İçişleri, Adalet ve Milli Savunma Bakanlıkları ile Yargıtay’a başvurarak polislerin nasıl bir yöntem uygulamasına dair görüş istiyor. İçişleri Bakanlığı da bir genelgeyle nasıl işlem yapılacağını yukardaki sınırlamayla belirliyor.

İngiltere’de uzun yıllar kalan bir okurumuz, konuyla ilgili olarak şöyle diyor:

‘Kraliyet ailesi mensupları trafik suçu işlediklerinde polis tarafından cezalandırılıyor, hatta mahkemeye çıkartılıyor. Bundan üç yıl kadar önce İngiltere İçişleri Bakanı’nın aracı hızlı gittiği için polis tarafından durdurulmuş, hakkında tutanak tanzim edilmiş ve mahkemeye sevk edilmişti. Ancak mahkemede şoför, bir toplantıya yetişmek üzere bakanın talimatı ile hız yaptığını söyleyerek cezayı üstlenmişti. Türkiye’de ise kanun gücünü elinde bulunduranlar, kişisel suçlarda dahi imtiyaz istiyor; çok ayıp!’

Kendilerine bu kadar dokunulmazlık sağlayanlara karşı ‘eşitlik’ sağlanması için ille AİHM’ne mi gidilmesi gerekiyor?

Haberin Devamı

Atatürk takım tutar mıydı?

 ‘SAYIN Ertuğrul Özkök’ün dünkü kapsamlı yorumu üzerine bir yazı gönderiyorum. Atatürk,’ün ‘sivil ve asker kamu görevlilerinin takım tutuyorlarsa bunu açıklayıp açıklamamaları’ konusunda -henüz hiçbir yerde yayınlanmamış- görüşlerinin tam şu sırada tartışmaya yeni bir boyut kazandıracağından hiç kuşkum yok’ diyor gazeteci-yazar Orhan Karaveli...

Karaveli, aşağıdaki anekdotun yakında çıkacak ‘Tevfik Fikret Gerçeği’ adlı kitabında yer alacağını söylüyor:

‘Atatürk; 1930, 1932 ve 1933 yıllarında Galatasaray Lisesi’ni ziyaret etmiştir. Bunlardan ilkinin haberi Cumhuriyet Gazetesi’nde manşetten şöyle verilmişti:

‘Reisicumhur dün Harp Akademi’sini, Mülkiye’yi, Harbiye’yi ve Galatasaray’ı ziyaret etti.’

İlk ziyaret sırasında lisenin müdürü olan Fethi İsfendiyaroğlu o günün ‘perde arkasını’ yıllar sonra bana şöyle anlatmıştı:

‘... Müdür odasındayız. Reisicumhur, ‘lütfen masamı şereflendirmeleri’ önerimi ‘Hayır müdür bey! Herkes kendi yerinde oturmalı ve oturduğu yeri de haketmelidir!...’ sözleriyle reddettiğinden ben de yanlarında ve ayakta durmayı yeğlemiştim. Okul ve öğrenimle ilgili sorularını yanıtlıyorum. Kahveler içilirken, İçişleri Bakanı, yakın arkadaşı ve okulun eski öğrencilerinden Şükrü Kaya Bey, Gazi’nin kulağına eğilerek:

Harp Akademisi, Harbiye, Mülkiye anladım da niçin Galatasaray, Paşam, diye soruyor; yoksa siz de bizden misiniz?

- O da ne demek, çocuk?

Yani Galatasaray’ı mı tutuyorsunuz?

- Ben kulüp tutmam, çocuk... Çünkü hepsi benimdir. Hem; sivil veya asker toplumun tamamına hizmet veya kumanda edenler bir kulübü tutsalar bile -görev sırasında- bunu açıklamazlarsa isabet ederler. Aksi halde, otoriteleri sarsılır ve tartışılır. Tefrika (ayrımcılık, nifak) yaratmış olurlar. O nedenle dikkatli olmalarını tavsiye ederim.’

AKP’nin ‘işçi’ devrimi

YILLARIN sendikacısı, eski milletvekili, Maltepe Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Engin Ünsal, 1 Haziran’da yürürlüğe girecek yeni TCK’yı dikkatlice okuduğunda ‘AKP’nin beklenmeyen bir davranışla işçilerin sendikalaşma gibi bir Anayasal hakkını işçilerin özgür iradesine ve seçimine bırakmasını yeterli görmeyerek, işçilerin sendikalaşmasını, yürürlüğe girecek yeni Ceza Yasası’nda güvence altına aldığını’ bildiriyor.

Yani, AB’deki gibi işçilerin bazı temel hakları TCK’nın koruması altına alınmış; işverene ilk defa cezai yaptırımlar öngörmüş. Ünsal, yeni düzenlemelerin ‘devrim’ niteliğinde olduğunu belirterek ‘Yasa, şaşkınlığa karşın bazılarınca alkışlanacak olumlu bir adımdır. Yeni TCK’da ilk kez işçiden yana bir tutumla işçilik ve sendikal hakların yasanın güvencesi altına alınması öngörülmüştür. 5237 sayılı yeni TCK’nın 117. maddesi ile iş ve çalışma özgürlüğünün ihlali bir suç konumuna getirilmektedir. Yasa bu düzenlemesiyle Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenmiş olan çalışma özgürlüğünü güvence altına almak istemiştir’ derken, aksine davrananlar hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası öngörüldüğünü belirtiyor.

Bunun sendikacılık için ‘dev’ bir adım olduğunu ve işverenlerin bundan böyle işçi haklarına daha özenle yaklaşmasını zorunlu kılacağını, ancak yasanın ILO’nun 87 sayılı sözleşmesine aykırılığının da daha çok gündeme geleceğini anımsatıyor Ünsal...

DEVRİMDEKİ

19 Mayıs gelince

Ellerim başlamak

23 Nisan gelince

Ellerim yurtiçi-yurtdışı çocuklara doğru

30 Ağustos gelince

Ellerim İzmir

29 Ekim gelince

Ellerim Türkiye Büyük Millet Meclisi

10 Kasım gelmiştir

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA


Biliyor musunuz

BEYLİKDÜZÜ’nün (Kavaklı) geçen dönem imar yolsuzlukları nedeniyle 1.5 yıl tutuklu kalan eski Belediye Başkanı ANAP’Orhan Tıraşoğlu ile yine dolandırıcılık iddiasıyla Türkiye’de tutuklanan ve Siirt seçiminin iptaliyle milletvekilliği düşen Fadıl Akgündüz’ün, Beylikdüzü’nde sık sık birlikte gözüktüklerini... PETROL-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın’ın yaptığı açıklamada, Tüpraş’ın 14.76 oranındaki payının kamuya açıklanmamış bir ÖYK kararına dayalı olarak Global Menkul Değerler AŞ’ye satışı ile ilgili kimin bilgiyi verdiğini sorduğunu, sorumluların yargılanması için yargıya gideceğini açıkladığını...

Mesaj Panosu

CHP’nin, Bakan Hilmi Güler hakkındaki gensoru önergesi gündeme alınmayarak reddedildi. Parlamentoda sayısal çoğunluk, demokratik çoğulculuk, çokseslilik ve katılımcılık değilse oligarşik bir yapı sayılmaz mı?

N. KAPTAN-ANKARA

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!