Güncelleme Tarihi:
Trafik Psikolojisi, Türk insanının yaklaşımını ortaya çıkardı: ‘‘Yaşamak istiyorsan, kuralları çiğne.’’ Türk sürücüler ve yayalar, kendileri her ne kadar kurallara uysalar da karşılarındakinin uymayacağına inanıyor. ‘‘Trafik canavarı’’ denilince hep karşısındakini gösteriyor. Psikologların ‘‘yol öfkesi’’ olarak adlandırdığı davranışlar artık düzeltilebiliyor.
Ankara'daki Plaka Psikoteknik: Sürücü Değerlendirme, Rehabilitasyon ve Araştırma Merkezi, trafikte sorun yaşayan insanlarla ilgileniyor. Burası insanların sorunlarını çözmelerine yardımcı olan bir merkez. Türkiye'de ‘‘Trafik Psikolojisi’’ denildiğinde akla gelen en yetkin isim olan psikolog Yeşim Yasak, yaptığı işi, ‘‘Biz burada canavarları eğitiyoruz’’ şeklinde tanımlıyor.
Türkiye'de her yıl binlerce kişinin ölümüne, binlercesinin yaralanmasına ve milyarlarca liralık maddi hasara ve tedavi giderlerine yol açan trafik kazaları, direksiyon başına geçen insanlara ‘‘bir şey’’ler olmasıyla çok yakından ilgili. Trafikte bir sürücü olarak her insanı etkileyen ortak faktörler konusunda, trafik psikologları artık hemfikir. Trafik psikoloğu Yeşim Yasak, bu faktörleri sıralarken, şu noktalara dikkat çekiyor:
‘‘Birinci sırada sürücülük kapasitesi var, bunlar doğuştan gelen, deneyim ve bilgiyle gelişen yetenekle beceriler. Bu beceriler dikkat, konsantrasyon, el-ayak-göz koordinasyonu, tepki hızı, refleks, hız-mesafe tahmini, karar verme/muhakeme yeteneğinden oluşur. İkinci sırada, kişinin kendisine, yaşamına, diğer insanlara, trafik kurallarına yönelik tutum ve inançları var. Bu sürücünün genel motivasyon düzeyi, sürücünün genel fizyolojik durumu, risk algısı ve kişiliğidir. Bütün bunlar, araç başına geçer geçmez her sürücüyü olumlu ya da olumsuz etkisi altına alır. Bu altı faktöre, sürücülük kimliği demek istiyorum. Eğer denetim yeterli değilse ya da altyapı doğru trafik davranışlarını engelliyorsa, o zaman her şey sürücülük kimliğinize kalıyor. Trafik ortamı, insanların birbirlerine bağımlı olarak hareket ettikleri belki de en kalabalık, en yaygın tek sosyal ortam. Bunun arkasında, şehir kültürü edinememiş bir toplum olup olmamamız ya da sosyo-ekonomik düzeyimiz yatsa da ortada tek bir gerçek var: Henüz yaya ya da sürücü olarak çoğumuz trafik ortamında bireysel sorumluluğunu üstlenmiş ve diğer sürücü ile ilişkilerinde sınırlarını bilen, yani trafikte empati sahibi yetişkin insanlar değiliz.’’
SÜRÜCÜ KARNESİ
Aslında herkesin araba kullanması da gerekmiyor. Daha doğrusu, herkes araba kullanamayabilir. Araba kullanmak doğuştan getirilen bir içgüdü ya da bir refleks değil. Her şeyden önce, okuma-yazmayı öğrenmek, bilgisayar kullanmayı öğrenmek için nasıl zaman ayırıyorsak, gerekli eğitimi alıyorsak, aynı şeyler araba kullanma konusunda da geçerli. Üstelik yetenek ve becerilerin yanı sıra birlikte hareket etmeyi bilmek, ortak kuralları bilmek ve uyabilmek, güvenlik bilinci gibi olmazsa olmaz sosyal psikolojik özellikler mutlaka araba kullanmaya uygun olmalı.
Alt yapı çalışmaları 1997 yılından beri sürmekte olan Plaka Psikoteknik, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu'na (TŞOF) dahil bir kuruluş.
Yapılan araştırmalar özellikle, dikkatsiz ve çok hızlı araç kullanan, tehlikeyi küçümseyen, kendi yetenek ve becerilerini abartan, hatayı hep karşıda arayan saldırgan ve yarışmacı tutumlara sahip kişilerin tehlikeli sürücüler olduklarını gösteriyor. Ayrıca yaş da önemli bir faktör. Çalışmalar, 18-24 yaş grubundan deneyimsiz sürücülerin, 25-64 yaş grubuna oranla daha yüksek risk taşıdığını kanıtlıyor. Kadınlar ise erkeklere göre daha az kaza yapıp, kurallara daha çok uyuyor.
YOL ÖFKESİ
Avrupa'da uzmanlar, anormal, sapkınlıklar gösteren özel sürücüler, azınlığı kapsayan ama toplumu etkileyebilecek sürücülük hastalıkları üzerinde çalışıyor. Peki, Türkiye'yi aynı gözlükle değerlendirebilir miyiz? Bu sorunun yanıtını Yeşim Yasak veriyor:
‘‘Aslında ülkemizdeki trafik psikolojisi çalışmalarının bu konuda söylediklerine bakmamız gerekiyor. Eğer ülkemiz gerçeklerine bakmadan Avrupa ölçüleri ile sürücüleri ve trafik davranışlarını değerlendirecek olursak yanlış merhemle yarayı iyileştirmeye çalışırız. Trafik psikolojisinin öncelikli hedefi, topluma güvenli trafik davranışları kazandırmak amacıyla rehabilite etmektir. Özetle, işte size evrensel bir bulgu. İnsan yaşadığı gibi araba kulllanır. Yaşam tarzı ile kazaya karışma arasında bir ilişki vardır. Türkiye'ye ait bir gerçek ise, trafikte bizi en çok trafiğe ilişkin inançlarımızın yönettiğidir.’’
Türk insanının gözüyle trafik
Plaka Psikoteknik'den Yeşim Yasak ve ODTÜ Psikoloji Bölümü'nden Bengi Öner'in ‘‘Türk insanının gözüyle Trafik Ortamının Anlamı’’ başlıklı araştırması, çarpıcı sonuçlara sahip. Türkiye'de trafiğin sosyal şemasını incelemek amacıyla başlatılan kapsamlı araştırmanın ön çalışması, 64 kadın, 96 erkek olmak üzere, 160 kişiyi kapsıyor.
Yaş ortalaması 32 olan örneklemin yüzde 66.9'u üniversite mezunu. Yüzde 28.8'i yayalardan, yüzde 71.2'si sürücülerden seçilen bu ön çalışmada yayaların yüzde 37'si bugüne kadar en az bir kez kaza deneyimi yaşamış. Sürücülerin yüzde 56'sı ise, en az bir kez kazaya karışmış. Araştırmanın sonuç ve yorum bölümünde yer alan en çarpıcı bulgu şu: ''Eğer trafik kurallarına uyarsan, karşındaki senin kadar uymayacağı için ölebilirsin.'' Çalışmaya katılan sürücü ve yayalar bu konuda şunları söylüyor:
‘‘Biz ne kadar çok önlem alırsak alalım, kurallara ne kadar çok uyarsak uyalım, karşımızdaki önlem almadıkça hiç bir işe yaramaz. O kadar çok insan kural ihlali yapıyor ki, bir sürücü/yaya olarak ben trafik kurallarının yararına inansam bile boşuna. Çünkü hayatımı korumak zorundayım. Eğer kurallara olduğu gibi uyarsam risk altındayım demektir. Dolayısıyla trafik kurallarına uyduğum zaman hayatımı riske atmış olurum. Bu yüzden diğer sürücülerin ne yaptığını sürekli kontrol etmeliyim, onların olası tehlikeli davranışlarını hesaba katarak davranmalıyım. Örneğin, kırmız ışıkta duracağım zaman, arkadan gelen aracın kırmızıda geçebileceğini düşünerek, bana çarpabileceği ihtimalini hesaba katmalı ve kırmızı ışıkta geçmeye hazır olmalıyım.’’
Yeşim Yasak, bu ifadeleri şöyle yorumluyor: ‘‘Bu gerçekliğe göre, bilinen trafik kurallarına uymak her zaman için çözüm değildir. Belki de bu yüzden, 'Trafik canavarı deyince aklınıza ne gelir?' sorumuza, çalışmaya katılanların sadece yüzde 1'i, 'Trafik canavarı içimizdedir' derken, geriye kalan yüzde 99'u ise bu canavarı karşıda arıyor. Bu çalışma, bize, Türk sürücü ve yayasına trafik kurallarının ne kadar yararlı olduğunu anlatmanın tek başına yeterli olmayacağını gösterdi.’’
Trafik psikolojisi nedir ?
Psikoloji biliminin uygulamalı bir çalışma alanı olan ‘‘Trafik Psikolojisi’’ trafik ortamındaki insan davranışlarını tüm yönleriyle inceliyor, insanın, araç ve çevreyle ilişkisini araştırıyor. Trafik psikolojisinin amacı, insan faktörünün kazalarda oynadığı rolü belirlemek ve araştırma bulgularından yola çıkarak, kazaları engelleyebilecek önlemler üretmek.
Sosyal psikoloji alanında yüksek lisans derecesine sahip olan trafik psikoloğu Yeşim Yasak, halen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Psikoloji Bölümü'nde Trafikte Sürücü Tutum ve Davranışları konusunda doktora yapıyor.