Güncelleme Tarihi:
Tarihçesi, sahneye çıkan yeni ülkeler ve örgütlerin payıyla uyuşturucu kaçakçılığının tek gözdesi.
Anadolu insanı bilindiği kadarıyla haşhaş bitkisini tam altı bin yıldır tanıyor. Güney Amerika'nın tütünü gibi Anadolu'nun toprağında yüzlerce yıldır kendiliğinden biten haşhaş, yakın geçmişe kadar günlük hayatın bir parçasıydı. Haşhaşın sütünü yani afyon sakızını çocuğunun ağrıyan dişine koymaktan çekinmeyen Anadolulu, bu yüzyılın başına kadar bağımlılıkla ilgili toplumsal bir problem de yaşamadı. Ama bu bitkinin herkesin başına bela yapılacağını da bilmezdi kuşkusuz.
Dünyanın talihini tersine çeviren 1883 yılı oldu. Alman bir eczacı kalfası belki de bilmeden morfin kristallerini afyondan ayırdı. Bundan tam 15 yıl sonra Bayer İlaç Firması, ayrışan maddeye asetik anhidrit katarak ‘‘diasetilmorfin’’i, yani eroini keşfetti.
Bu tarihlerde ‘‘kokuyu alan’’ Osmanlı Devleti, haşhaşın tüketimini yasaklamış ama üretimi serbest bırakmıştı. ‘‘Dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’’ mantığından hareketle Osmanlı, haşhaş ticaretini denetimsiz olarak Avrupa'ya bıraktı. (1850'de İzmir Limanı'ndan İngiltere'ye ihraç edilen afyon sakızı miktarı 40 ton)
İngiltere, Anadolu'dan alınan afyonu kısmen morfine çeviriyor, büyük kısmını ise Asyalılara satılıyordu. Piyasadaki para öyle büyüktü ki, 1839'da Çin imparatoru afyon ithalatını yasaklayıp 20 bin sandık afyonu imha edince İngilizler Çin'e savaş açtı.
Anadolu'da serbest üretim 1933'e kadar sürdü. O tarihlerde denetimler arttırıldı. Ama ‘‘fazla’’ denetim, afyon sakızının bu kez kaçak yollarla Avrupa'ya ulaşmasına neden oldu. Avrupa ve Anadolu'da işler bu şekilde yürürken İkinci Dünya Savaşı sonrasında sahneye Çinliler'den afyon sakızının tadını alan ABD'liler çıktı. Aslında ABD, morfine yabancı da sayılmazdı. (Resmi kayıtlara göre iç savaş sırasında afyona bağımlı asker sayısı 400 bin)
AFYONDAN EROİNE GEÇİŞ
Dünya eroine işte bu şartlar altında hazırlandı. Eroini yaygınlaştıran ise ABD'nin İtalyan ve İtalya kökenli mafyası oldu. İçki kaçakçılığından para kazanmaya alışan mafya, yasağın kalkmasından sonra aynı kárı bırakacak madde arayışına girmişti, bulmakta da gecikmedi: Eroin.
Eroinin bıraktığı kárın bir süre tadını çıkartan mafya, Harry Anslinger adıyla bu sıralarda tanıştı. Alkol kaçakçılığı sırasında başarılı istihbaratçılığıyla ünlenen 35 yaşındaki Anslinger, ilk narkotik büroyu kuran kişi. Anslinger, 150 elemanla işe başladı. O sıralarda organize bir görünüm kazanan eroin İtalya'da fabrikalarda, Fransa'da ise imalathanelerde üretiliyordu. Anslinger'in ilk işi İtalyan Hükümeti'ni işbirliği için ikna etmek oldu. Ama İtalya ABD'den eroin karşılığı akan doları kaybetmeye yanaşmadı. Aynı tavrı, Suriye, İran, Hindistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Lübnan ve Türkiye de (Türkiye'nin bu dönemdeki rolü geçişi sağlamak, tarih 1940'lar) sergiledi.
Anslinger'in imdadına İkinci Dünya Savaşı yetişti. Ama savaş kaçakçılığı engellediği gibi eğitimli elemanların da dağılmasına neden oldu. Büyük fırsatı iyi değerlendiren mafya malı iç piyasaya yöneltti. Dönemin ünlü isimleri Al Copone, Charlie Lucky Luciano ve Avrupa'yı örgütleyen Don Salvatore Lucania eroin kaçakçılığına ivme kazandıran isimler. Salvatore'nin Napoli'de kurduğu teşkilat şöyle çalışıyordu: Fransa'nın Marsilya, İerburg ve Le Havr limanlarının denetlenmesi, Korsika Kardeşlik Suç Örgütü'yle işbirliği, Fransa ve İtalya'daki imalathanelere Yugoslavya, Türkiye ve İran'dan afyon sakızının ulaştırılması. 1950'lere gelindiğinde artık ABD'nin bir sorunu vardı: ‘‘Eroin ticareti ve bağımlılık.’’
İşlerin sarpa sarması Anslinger'i tekrar sahneye çıkardı. Bu kez düşman içerden vurulacaktı. Bu sıralarda Birleşmiş Milletler Narkotik Maddeler Komisyonu da kurulmuştu. Komisyon'un ilk kararı uluslararası işbirliği oldu. İtalya ve Fransa gibi ağırdan alsa da Türk polisi de işbirliğine zorlandı. Ve ilk narkotik polis İstanbul'a gönderildi.
TÜRKİYE'DE İLK OPERASYON
Bir akşam üzeri. ABD Konsolosluğu'nun önü. Bir grup işçi çukur kazma telaşında. Karşı binanın ikinci katından bir sandalye uçarak düştü. Aynı anda tüm işçiler ellerinde tabancalarla binaya doğru koştular. Birkaç polis arabası son hızla binanın önüne yanaştı. Dört adam silahlı işçiler eşliğinde kahveden çıkarılıp araçlara tıkıldı. George White isimli ilk narkotik ajanı mafyaya sızmayı başarmış ve Türk polisiyle birlikte ilk uluslararası uyuşturucu operasyonunu gerçekleştirmişti. Bu operasyon Don Salvatore'nin güzergáhlarından birini kuruttu.
1954 Mayısı'nda Anslinger'in Avrupa'daki bir adamı, Siragusa bir bilgi daha geçti. Bilgi, Beyrut'tan çıkan afyon sakızı ve morfinin İtalya'da eroine çevrilerek, ABD'ye sevkedildiğini belirtiyordu. Beyrut'taki örgütün başında isim Ebu Sayia'ydı. Ortak ise Adanalı Ahmet Azsayer. Aylar sonra Ebu Sayia Beyrut'ta, Ahmet Azsayer Adana'da yakalandı. Uluslararası işbirliği mafyayı sıkıştırınca imalathaneler Ortadoğu ve Uzakdoğu'ya taşındı.
1960'larda haşhaş ekimi denetleniyor ama serbest haşhaş ekimi devam ediyordu. Üstelik afyon sakızımız hala en kalitelisiydi. ABD'de ise sorunun tam ortasındaydı. Polis kayıtlarına göre 60 bin, araştırmalara göre, 120 bin eroin bağımlısı vardı. 1960'lar bu rakamların iki katlanmasıyla bitti.
ABD Hükümeti'nin ilk önlemi Nihat Erim Hükümeti'ne baskı yapmak oldu. 1971'de Türkiye'de haşhaş ekimi yasaklandı. 1973'de işbaşına gelen Ecevit-Erbakan Koalisyonu ise yasağı kaldırarak sıkı bir denetime bağladı. Böylelikle Türk mafyası yerli haşhaşla ticaret yapamaz hale getirildi. Ama çare üretmekte başarılı olan mafya, Türk kanadına yeni bir görev vererek durumu kurtardı: Altın Üçgen'de üretilen eroinin geçişi. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın serbest ithalata geçmesiyle Türk mafyasının elinde bir tek eroin kaldı.
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'nın 1998 raporuna göre, artık terör örgütlerinin uyuşturucu kaçakçılığından beslenip beslenmediği değil, beslenmenin boyutları tartışılmalı. Raporun da vurguladığı gibi bilinen uyuşturucu güzergáhları incelendiğinde uyuşturucu kaçakçılığı eroin üzerinde dönüyor. Kokain ve esrar, Güney Amerika ve Uzak Doğu'dan yayılırken, eroinin bütün dünyayı sarıp sarmaladığı görülüyor. Üstelik eroin kaçakçılığına bulaşmayan ülke yok gibi. 1998 resmi kayıtları bunun en güzel örneği. Yurtiçinde geçen yıl 415 yabancı ülke vatandaşı uyuşturucu madde kaçakçılığına karıştı. Büyük bir bölümü İranlı. Ama kimler yok ki, Ruanda, Makedonya, Arnavutluk, Etiyopya, Kazakistan, Suriye, Kenya, İsveç, Filistin, Lübnan, Senegal aralarında olmak üzere tam 47 ülke. Polisin vurguladığı bir başka nokta ise Balkan uyuşturucu rotasının Türkiye'nin batı ayağında Makedon ve Arnavutların kontrolüne geçmiş olması. Raporda, bu iki ülkenin transit konumdan sıyrılarak üretici konuma geçtiğine de yer veriliyor.
Mafya neden eroinin peşini bırakmıyor gibi bir soru akla gelebilir. Cevap için tarifeye bakmak yeterli. Pakistan'da yüzde 70-90 saflığında eroinin kilo fiyatı 2-3 bin dolar civarında. Aynı saflıkta malın İstanbul'daki teslim fiyatı 8-10 bin dolar. Afyon sakızının Pakistan ve Afganistan'dan kalitesine göre 100 ile 500 dolar arasında temin etmek mümkün. Baz morfinin Van'a teslim fiyatı ise 3-4 bin dolar.
2000'in eşiğinde kaçakçılık yolları yeniden düzenleniyor. Denenmemiş güzergáhlar çiziliyor. Sahnede yepyeni ülkelerin kaçakçıları da var. Ve bütün bunların faili, onlarca yıldır ‘‘en çok kár bırakma’’ özelliğini yitirmeyen eroin. Latince adı, Papaver Somniverum. Bilinen en tehlikeli kimyasal uyuşturucu. Bağımlıları bile ürküten, hayata ipotek koyan düşman. Doğrultulduğu ülkeyi yok eden silah. Ve haşhaş ekiminden eroin imalatçılığına geçmiş bu ülkeyle yüzleşmeye çoktan hazır.
PKK'nın uyuşturucu payı
PKK'nın hem terör eylemleri hem de uyuşturucu kaçakçılığıyla sahneye çıktığı tarih, polise göre 1984. O tarihlerde Güneydoğu'nun profilini şöyle çizmek mümkün: Doğu sınırında İran devriminin doğurduğu boşluklar hakim. Batı İran Kürtlerin denetiminde. Sınırın Türkiye tarafı ise yol geçen hanı. Afyon sakızı ve morfin, Afganistan-Pakistan'dan yola çıkarak Hakkari'nin Yüksekova ilçesi'nden giriyor ve artık PKK'nın bilgisi dışında kuş uçmuyor. PKK uyuşturucunun sınırdan girişini denetliyor ama yurtdışı uzantılarının yetersizliği dolayısıyla mafyaya muhtaç.
1990'larda ise PKK'ya karşı mafyanın karşı atağı sözkonusu. PKK'nın hakimiyeti karşısında imalatheneler Batı'ya taşınıyor. Silivri, Çatalca ve Ortaköy gibi. Ama PKK'nın Güneydoğu'daki etkisi devam ediyor. Bu duruma da yer veren raporda, PKK'nın uyuşturucu kaçakçılığına komisyon almak suretiyle katıldığı belirtiliyor. 1990 ortalarında ise PKK'nın eli Avrupa'ya kadar uzanıyor. Rapordaki rakamlara göre, 1984'ten itibaren PKK'yla ilgisi tespit edilen uyuşturucu maddeler şöyle: 2 ton 798 kilo eroin, 21 ton 87 kilo esrar, 4 ton 288 kilo bazmorfin, 603 kilo kokain, 22 ton 440 kilo asetik anhidrit, 277 bin amphetamin tablet, 2 eroin imalathanesi ve 2 ton 125 kilo hint keneviri.