Güncelleme Tarihi:
Bir süredir mide problemleri yaşayan ve serumla beslenen Dündar Osmanoğlu, kan değerlerinin normalin dışına çıkması ve baygınlık geçirmesi üzerine 6 Ocak günü, 3 sene önce vefat eden eşinin akrabaları tarafından, Şam’da özel bir hastaneye kaldırıldı. Durumunda bir miktar iyileşme gözlenmesi üzerine geçen günlerde hastaneden taburcu edilen Osmanoğlu 18 Ocak Pazartesi akşam saatlerinde yeniden fenalaşarak vefat etti.
İKİ ÇOCUĞU BULUNUYOR
Dündar Osmanoğlu, 20 Aralık 1930 Şam doğumlu. Babası Mehmed Abdülkerim Efendi, Sultan İkinci Abdülhamid’in en büyük oğlu olan Mehmed Selim Efendi’nin tek oğluydu. 1924’de Osmanlı Hanedanı üyelerinin yurtdışına çıkarılması sırasında Beyrut’a gittiler. Mehmed Abdülkerim Osmanoğlu, Şam’da evlendi. 1930 ve 1932’de Dündar ve Harun isimli iki çocuğu oldu. Uzun sürgün yılları süresince hayat mücadelesi veren aileden Harun Osmanoğlu, 1974’te hanedan üyelerinin vatana dönmelerine izin verilmesinden hemen sonra ailesiyle Şam’dan İstanbul’a geldi. Dündar Osmanoğlu ise yıllar önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını almış olmasına rağmen Şam’da kalmayı tercih etti.
TAZİYESİ AYASOFYA CAMİSİ’NDE
Dündar Osmanoğlu’nun gıyabi cenaze namazı 22 Ocak Cuma günü cuma namazına müteakiben İstanbul’da Ayasofya, Fatih Süleymaniye ve Yavuz Selim camilerinde kılınacak. Osmanlı Hanedan ailesi mensupları dua ve taziyeleri ise saat 12.00’de Ayasofya Camisi’nde kabul edilecek.
İLBER HOCA ANLATTI: ÇOK KİBAR BİR ZAT
Osmanoğlu’nun vefatı üzerine tarihçi İlber Ortaylı, Hürriyet’e 2 yıl kadar önce Dündar Osmanoğlu’nun ziyaretine gittiklerini, ancak yaşadığı binada elektrikler kesik olduğu ve asansör çalışmadığı için telefonla görüşebildiklerini anlattı. Ortaylı, “Bildiğim kadarıyla Türkiye’ye gelmek istiyordu. Girişimlerde bulunuldu ama muvaffak olunamadı. Kendisi hanedanın Şam Beyrut’ta yaşayan kolundan. Şark ülkelerine giden hanedan üyeleri Avrupa’ya gidenlere nazaran daha sıcak ve uygun bir ortam buldular ama maddi bakımdan tekamül edebildiler mi? İşte onu bilemiyoruz tabii. Suriye’de savaş başlayınca maalesef çok imkânsız kaldılar. Biz hep duyardık; çok efendi, çok kibar bir zat diye. Allah rahmet eylesin” dedi.