Toplumsal meşruiyeti olmayan proje başarılamaz

Güncelleme Tarihi:

Toplumsal meşruiyeti olmayan proje başarılamaz
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 02, 2000 00:00

Haberin Devamı

18 Nisan seçimlerinden önce büyükşehir belediye başkan adaylarını Hürriyet'te bir araya getirmiştik. Bu toplantıda projelerini açıklayan Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna görevdeki birinci yılının sonunda neler yaptığını, hangi sorunlarla karşı karşıya olduğunu Hürriyet İstanbul'a anlattı.

İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına talip olurken, ortaya koyduğumuz genel yönetim vizyonu ve temel ilkelerimizden geride bıraktığımız zaman zarfından herhangi bir sapma olmadı. Hatırlanacağı gibi icraat planımızı üç temel prensip üzerine kuracağımızı deklare etmiştik:

Uzlaşma, katılım, icraat.

SİVİL TOPLUMLA İLİŞKİLER

Seçimlerden önce deklare ettiğimiz gibi sivil toplum örgütleriyle işbirliği ve diyalog ortamını sıcak tuttuk. Ben, hukuki meşruiyeti olsa bile, toplumsal meşruiyeti olmayan hiçbir projenin başarı şansı olduğunu düşünmüyorum. Toplumsal tabana yayılmayan hiçbir hizmetin etkinlik kazanacağını da sanmıyorum. Bu bakımdan, tüm toplum kesimlerinin, bütün İstanbulluların talep ve önerilerine sonuna kadar açık olduk.

Bu hasasiyetten hareketle, İstanbul Şurası Toplantıları'nı tertip ettik. Sivil toplum örgütleriyle ilişkilerimizi kurumsallaştırma noktasında bu tip buluşmaların büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. İlki aktüalitesi ve önemi sebebiyle deprem konusunda gerçekleşti. İstanbul'u ilgilendiren önemli konularla ilgili toplantılar önümüzdeki dönemde de sürecek.

PARTİ AYIRIMI

Biz belediyeyi ve belediyeciliği siyaset üstü bir hizmet birimi olarak telakki ediyoruz. Bu açıdan parti ayırımı gözetmeksizin tüm ilçe belediyelerimizle yapıcı diyalog ortamını sürdürdük. İlçe belediye başkanı arkadaşlarımla zaman zaman toplandık. Birçok konuda ortak hareket kararı alarak tam bir koordinasyon içinde çalıştık. Bina giydirme kampanyamıza ilçe belediyelerimizin verdiği destek bunun göstergesi.

SOSYAL GÖREVLER

Herşeye rağmen biz, belediyecilikte sosyal hizmet anlayışını bir hedef olarak, bir vizyon olarak önümüze koymuş bulunuyoruz. Bir şehrin yardıma ve korunmaya muhtaç insanlarına sahip çıkma görevinin herkesten önce o şehri yönetenlere ait olduğunu düşünüyoruz. Bu hassasiyetimiz deprem günlerinde İstanbul sınırlarını aştı. Düzce'den Adapazarı'na kadar Büyükşehir gönüllüleri deprem bölgesindeydi.

İstanbul Vakfı'nın hizmet alanını genişlettik. Şehrimizdeki yardıma muhtaç aileleri tespit ederek, onları hayırsever insanlarla buluşturduk. Başta gıda yardımları olmak üzere hazırlanan hediye paketlerini onlara ulaştırdık. Bütün bunları da o insanları incitmeden gerçekleştirmeye gayret ettik. Binlerce üniversite öğrencisine sağladığımız burs, ev hanımlarına yönelik çeşitli kurslar ve özürlülere yönelik faaliyetlerimiz hep sosyal belediyecilik anlayışımızın ürünüdür.

YETKİ DARALMALARI

Deprem, tüm Türkiye'yi etkiledi. Planlar, programlar devlet kademesinde de altüst oldu. Biz iki büyük depremde İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak bütün imkanlarımızı seferber ettik.

Bu süreçte yetki kısıtlamalarına da muhatap olduk. Kaynaklar konusunda sıkıntılar çektik. Bütün bunlara rağmen hem başlayan yatırımlar sürdü hem de mega projeleri çıkardık. Bir taraftan temel attık, açılış yaptık.

Otopark konusunda ise; ulaşımda entegrasyon dikkate alınmak suretiyle Park and Ride alanları ön araştırması ve paftasının hazırlıkları tamamlandı. Diğer yandan otopark haritasının hazırlanması çalışması yüzde 75 oranında tamamlandı.

NE VAAT ETMİŞTİ

Ali Müfit Gürtuna 18 Nisan seçimlerinden önce Hürriyet İstanbul'un zirvesinde İstanbul halkına şu vaadlerde bulunmuştu:

Yeni bir ulaşım master planı yaptık. Kentin iki yakası arasında raylı sistem, merkezi bölgelerde otoparklar, deniz ulaşımına ağırlık, vasıta değiştirmeyi kolaylaştıran projelerimiz var.

Son beş senelik dönemimizde olmadığı gibi önümüzdeki dönemde de belediyemizde yolsuzluk olmayacak.

İlçe belediyeleriyle son beş yıl içinde zaten iyi ilişkiler kurmuştuk. Kendi partimizden olmamaları birşey fark ettirmedi. Yapmadığımız ayrımcılık, yapmayacağımızın garantisidir.

İstanbul'a 500 yeni otopark yapacağım. Yerine göre yeraltı, yerine göre katlı ya da normal otoparklar olacak. Hepsinin planı hazır. Merkezi yerlere yerleştireceğimiz otoparklarla trafikte rahatlık sağlayacağım.

Sivil örgütlerle her zaman irtibat halinde olacağım. Hizmetin şekline hizmeti görecek olanlar karar verecek.

Sütlüce'ye, Perşembe Pazarı'na çok büyük bir kültür merkezi yapacağım. Hazır 200 projeyle İstanbul'un tarihini yaşatacağım. Sur içinde minibüsleri kaldıracağım. Sosyal hizmetlere ağırlık vereceğim.

Haliç en önemli kültür projemiz

İstanbul eşsiz bir tarihi birikimin yanı sıra onca yaralanmışlığına rağmen halen bir doğa harikası olma vasfını sürdürüyor. Biz hedef olarak önümüze, tarihi ve doğal dokusuyla barışık, modern bir kent mimarisi koymuştuk. Tarihi doku projelerimiz içinde en önemli ayağı Haliç projeleri teşkil ediyor. Haliç havzası bütünüyle bir kültür ve sanat merkezi olacak. UNESCO'nun da destek verdiği bir dizi projemizle dünyaya 'Altın Boynuz' olarak nam salmış bu bölgemizi yeniden tarihi misyonuna kavuşturacağız.

Buradaki tarihi Feshane binası büyük bir sergi salonu ve geleneksel el sanatları çarşısını da içinde barındıran bir Festival Merkezi olarak düzenlendi ve hizmete girdi. Türkiye'nin en büyük kültür sanat kompleksi olacağını söylediğimiz Sütlüce Kültür Merkezi'nin inşası hızla sürüyor. Sadabad projesi ile ele alınacak çevre düzenlemeleri ve restorasyon çalışmaları ile bölge yeniden tarihi işlevini kazanmış olacak.

Perşembe Pazarı projesi ile bölge, tiyatro salonlarından şiir evlerine, sanat galerilerinden sosyal tesislere kadar çok fonksiyonlu bir sanat bölgesine dönüşecek. Haliç'te önümüzdeki günlerde yapımına başlanacak olan Maket Şehir projesiyle de şehrimizin ve ülkemizin mimari birikimi büyük bir eserle taçlandırılmış olacak.

Avrupa yakasında Yedikule Gazhanesi bir kültür ve turizm merkezi, Anadolu yakasında da Kadıköy Gazhanesi büyük bir kültür merkezine dönüştürülecek. Bu projenin temelini bu yıl içinde atmak arzusundayız.

Ümraniye de yakın gelecekte çok fonksiyonlu bir kültür merekzine kavuşacak.

Ulaşımda yetki istiyoruz

İstanbul'un en önemli sorunu kuşkusuz ulaşım. Biz İstanbul'un ulaşım sorununa deva olacak bir alternatif programı 'Ulaşım Ana Master Planı'nı İTÜ'nün değerli uzman akademisyenleriyle işbirliğine giderek oluşturmuştuk. Biz, taşıtların değil, insanların taşınmasını esas alıyoruz.

Bunun yegane çözümü raylı sistem dedik. Açılışı sürekli ertelenen ve hizmete girdiğinde bölge trafiğine büyük rahatlama getirecek olan Taksim-Levent Metrosu'yla ilgili Hazine işlemi tamalandıktan sonra çalışmalar hız kazandı. Bu yıl içinde tamamlanarak hizmete girecek. Dikkat ederseniz, Taksim Metrosu'yla ilgili çalışmaları yavaşlatan herhangi bir mali sıkıntı olmamıştır. Çok yavaş işleyen bir bürokrasiyle karşı karşıyayız. Bu hantal bürokratik süreç bertaraf edilirse, hele hele belediyelere kaynak oluşturma yetkileri tanınırsa, yap-işlet-devret modeliyle bile bu projelerimizi çok kısa zamanda gerçekleştirme şansı elde edebiliriz.

Şu anda metronun Taksim-Yenikapı etabınnı çalışmaları sürüyor. Yenibosna'ya kadar ulaşmış olan metroyu havaalanına uzatma çalışmasına da geçtiğimiz aylarda start verdik; ilk kazma vuruldu. İstanbul'u kuşatacak metro ve hafif metro projelerinin tümü hazır. Birçoğu ihale aşamasında. Herbiri yüz milyonlarca lira dolara malolacak ve tüm dünya ülkelerinde merkezi yönetimler eliyle gerçekleştirilen bu projeleri hızlandırmak için merkezi yönetimden bir tek beklentimiz var. Para değil, yetki!

İstanbul adına büyük önem taşıyan vizyon ve prestij projelerimizi gerçekleştirmek için kendi kaynaklarımızı oluşturabiliriz. Dış finansman, kredi bulmak gibi bir problemimiz yok. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin uluslararası piyasalarda kredibilitesi çok yüksek.

Ulaşım konusunda raylı sistem projelerini de yeterli görmüyoruz. Zaman ve ücret açısından farklı ulaşım tipleri arasında sağlanacak entegrasyon, ulaşım yükünü akılcı bir planlamayla hafifletecek çok önemli bir etken olacaktır. Bu bakımdan, ulaşım konusundaki koordinasyonun en üst düzeyde belediyemizce sağlanması düşüncesindeyiz.

Banliyö hatlarının Belediye'ye devri konusunda TCDD ile bir ön protokol imzaladık. Devir gerçekleştiğinde sadece güvenlik önlemleriyle mevcut banliyö yolcu potansiyelinin 3 kat artacağını hesaplamış bulunuyoruz.

Denizyolu da çok önemli bir ulaşım alternatifi olarak önümüzde duruyor. Deniz otobüsü filomuzu güçlendirmek ve seferlerini yaygınlaştırmak için çalışıyoruz. Ayrıca banliyö hatlarının devri konusunda olduğu gibi benzer bir işbirliği Şehir Hatları İşletmeleri'yle gerçekleştirmenin yararlı olacağı kanısındayız.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!