Güncelleme Tarihi:
Popvirüs dostlarına bu ay başka bir şekil yapmaya karar verdim. Bu haftaki şeklimizin en mühim özelliği, haftalardır yazma fırsatı bulamadığım ve kapağını her açışımda mahsun mahsun yüzüme bakan haysiyetli albümleri toplu halde değerlendirecek olmamız. Buyrun o zaman...
GÜNDOĞARKEN /İSTANBUL ATİNA İSTANBUL
Gündoğarken seviyorsanız, hayal kırıklığına uğramanız için hiçbir sebep yok. Gündoğarken dinlemiyorsanız size diyecek birkaç sözüm var. Düzenlemeler ve sound iyi. Son dönemde grubun Yunanlı aranjör Nikiforos Metaxas ile çalışıyor olmasının sound'larını olumlu etkilediğini düşünüyorum.
Albümde, çıkış parçası olan 'Ağlıyor İstanbul' dışında iyi parçalar var. Dinlemesi kolay bir albüm. Ayrıca eleştirildiği gibi Türk-Yunan ortak yapımı müzikal projelerin tamamı ticari sebeplerle üretilmiyor. Bu albüm buna güzel bir örnek.
Zaten Gündoğarken'in müzikal üslubu düşünüldüğünde, Yunan müzisyenlerle çalışmayı en çok hakeden gruplardan biri.
NİNO / İTİRAF
Nino ismi sizi şaşırtmasın. Bu Nino, Türk popüler müziğinin kilometre taşlarından Nino Varon'un ta kendisi. Bu çalışmayı hangi kategoride değerlendirmem konusunda pek emin değilim. Bir müzik albümü değil, bir şiir albümü değil.
Birileri Orson Welles benzetmesi yapmış. Doğru bir yaklaşım. 'I Know What It Is To Be Young'ı, Orson Welles'in o tok sesini ve şairane üslubunu düşünün.
Ve kimi şarkı sözü ve metinlerin Ahmet Altan, Kürşat Başar gibi yazarlarca kaleme alındığını, 4 parçada (biri Demet Sağıroğlu olmak üzere) vokaller olduğunu, düzenlemelerin Turhan Yükseler'in elinden çıktığını da bildikleriniz arasına ekleyin. Son zamanlarda piyasadaki vıcıklıklardan gına geldi diyorsanız, önemli bir adamın cesur ve kaliteli bir işiyle kulağımın pasını sileceğim diyorsanız. Size Nino Varon'u öneriyorum.
HABBECİK / AN MESELESİ
Sakın ha, müzikmarkette filan görüp de 'Bu Habbecik de neyin nesi' diye geçmeyin. Öyle ya, kapağında yorumcu fotoğrafı yok, artistik ve delici bakışlı delikanlılar, yüzüne badana yapılmış kadınlar yok.
İsmi de bir tuhaf, 'Habbecik'. Niye alacaksınız ki? Hemen söyleyeyim. Alacaksınız çünkü ortada sağlam enstrümanistler ve ustaca düzenlemeler var. Sound olarak pop-caz sound'u diyebiliriz ama ne kadar doğru olur bilemem. Çokça etnik tema kullanmışlar ve ortaya Türk kökenli pop-caz gibi birşey çıkmış.
Spyro Gyra'yı bilir misiniz, sound olarak andırıyor ama olması gerektiği gibi bizden de çok şey var albümde. Her şeyden önce niye varolduğunun ve bu atmosferde ne anlam ettiğinin farkında olan bir albüm.
Grubu oluşturan müzisyenlerin büyük bir çoğunluğunun Türk pop müzik piyasasındaki dev isimlerin arkasında duran beyin adamları ve müzisyenler olduklarını da ayrıca belirteyim.
Habbecik’i kendi inandıkları müziği yapmış olmanın keyfiyle başbaşa bırakıyor, Aura Productions'a da geniş ufku ve cesareti sebebiyle alkışlarımı yolluyorum.
takyildiz@dbr.com.tr