OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 13, 2003 00:00
‘‘EÄŸitimim toplama kamplarında baÅŸladı. Babam ve çocukluk arkadaÅŸlarımın çoÄŸu kamplarda öldürüldü. Bu tecrübe, bütün hayatımı ve bütün çalışmalarımı etkiledi.Bütün çalışmalarımda, böyle bir ÅŸeyin nasıl mümkün olabildiÄŸi sorusunun cevabını aradım. Cevabı bulursam, toplama kamplarında ölenlere karşı da, kurtulanlara karşı da borcumu ödemiÅŸ olacağım. Ama hálá arıyorum.’’74 yaşında olan ama enerjisiyle Prof. Ä°onna Kuçuradi'yi aratmayan Prof. Agnes Heller'in aslında felsefeci olacağı filan yoktur. 18 yaşında BudapeÅŸte Ãœniversitesi Fizik-Kimya Bölümü'nde okurken bir gün Gyorgry Lukacs'ın kültür felsefesi dersini dinlemeye gider, ama hiçbir ÅŸey anlamaz. ‘‘Anlama karar vererek’’ felsefe bölümüne geçer. Macar komünist Partisi üyesi olan Heller, 1949'da Parti'den kovulur. Ancak partiden kovulmakla kurtulamaz totaliter iktidarın zulmünden. Ãœniversiteden de atılmıştır. Gizli servisler sürekli peÅŸindedir. Tek seçenek sunulmaktadır kendisine: Ya sev ya terk et!.. ‘‘Nasıl ki faÅŸizmin sorumlusu Nietzsche deÄŸilse, bizim yaÅŸadığımız komünizmin sorumlusu da Marx deÄŸildir. Bunu biliyordum elbette ama oturup bunu tartışamazdık. Çünkü baskı günden güne artıyordu. Macaristan'ı terk edecektik ama nasıl? Komünist rejim, pasaport vermek için dışarıda bir iÅŸ bulmamızı ÅŸart koÅŸuyordu. Batılı üniversiteler ise ancak karşılıklı görüşme yaptıktan sonra böyle bir ÅŸeye karar verebileceklerini söylüyorlardı. Karşılıklı görüşme için de pasaport lazımdı doÄŸal olarak.’’Bu kısırdöngüye de çözüm bulunur. Avustralya'dan bir üniversite görevlisi, görüşme için kalkıp BudapeÅŸte'ye gelir. Görüşme olumlu geçer ve Agnes Haller, hayatındaki ikinci toplama kampından da saÄŸ salim kurtularak Avustralya'ya gider. Arkasından da Amerika'ya: ‘‘Avustralya ve Amerika, bana ‘Batı' kavramını ne kadar yanlış kullandığımızı gösterdi. Çünkü bir deÄŸil, birden fazla ‘Batı' vardı. Bu anlamda, ABD ve Avustralya birbirinden çok farklıydı. Avustralya, ekonomik açıdan kollektivist, politik açıdan bireyciydi. ABD'de ise her ÅŸey rekabete dayalıydı. Sürekli birileriyle yarışmak zorundaydınız, birisi yoksa karşınızda bu kez de kendinizle yarışmanız gerekiyordu. Öyle ki, Avustralya'da ‘siyaseten doÄŸruluk' kavramından söz etseniz gülerler size. ABD'de ise her ÅŸey buna endekslidir. ABD'de kimseye güvenemezsiniz. Yapacağınız bir ÅŸaka bile başınıza bela olabilir.’’Â
button