Güncelleme Tarihi:
Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Dairesi'nin rönovasyon çalışmalarına sponsorluk eden Gilan'ın kurucu ortağı ve kreatif direktörü Levent Pişkiner projeyi anlattı:
‘‘Rönovasyon fikri, 1999 yılında Osmanlı'nın 700'üncü yılı dolayısıyla hazırladığımız koleksiyonun araştırma, geliştirme döneminde ortaya çıktı. Topkapı hazinesinin yurtdışındaki müzelerde gördüğümüz gibi çağdaş bir donanımla sergilenmesini istedik. Topkapı bize yıllardır esin kaynağı oldu. Şimdi ise Topkapı'ya vefa borcumuzu ödemek istedik’’. Topkapı Hazinesi'nin rönovasyonu mimar Çağlayan Tuğal tarafından yapılıyor. Pişkiner, rönovasyon öncesinde Paris'teki Louvre, New York'taki Metropolitan Müzesi'nde incelemeler yapıldığını, uzmanlardan görüş alındığını belirtiyor. Haziran ortalarında ziyarete açılacak olan Hazine Dairesi'nde çalışmalar sürüyor. Daire’deki değerli parçalar fiberoptik aydınlatma tekniğiyle teşhir edilecek. Olası bir deprem beklentisi nedeniyle de teşhir üniteleri nişlerin altına alınıyor.
KUBBEALTINDAN ZÜMRÜT KOLYE
Topkapı'nın avlusunda görülen kemerler Gilan'ın zümrüt taşlı kolyesine ilham vermiş: ‘‘Topkapı avlularına girdiğiniz zaman hiç ıslanmadan gezinebilirsiniz. Kolonlar üzerinde kemerler vardır. Bu kolyeye oradan geldik. Avrupalılara göre kubbelerimiz daha yuvarlak ve üste doğru sivri bir yapıya kavuşur. Osmanlı'da bir kemeraltı kültürü vardır. Kemeraltında bir sürü olay yaşanmıştır. Dedikodu yapılmıştır. Kimi aşkını, kimi sevgisini anlatmıştır, kimi padişahı çekiştirmiştir. İşte kemeraltındaki o yaşanmışlıklar bize esin kaynağı oldu.’’
2 BİN ESKİZ HAZIRLANDI
Şimdiye kadar Sardes, Eti, Ege medeniyetleri, Selçuklu ve Osmanlı koleksiyonları hazırlayan Gilan, son olarak saray desenleri, kubbeleri ve hikayelerinden esinlenerek Topkapı isimli bir mücevher koleksiyonu hazırladı. Topkapı koleksiyonu, yıllar süren bir çalışmanın ürünü. Koleksiyonun tasarımında Levent Pişkiner ile tasarımcı Gökhan Öngör, Argun Dağçınar ve ekibinin imzaları var.
Tasarım ekibi önce Topkapı'da keşif turuna çıkmış. Yeni koleksiyonun parçalarına Topkapı ayrıntılarında esin kaynağı aramış. Topkapı koleksiyonu için yaklaşık 2 bin eskiz hazırlanmış. Toplantılar yapılmış. Hangisi kalsa, hangisi gitse diye. Sonuçta yaklaşık 25 parçalık bir koleksiyon ortaya çıkmış. Ürünlerden 13-14'ü gösteri amaçlı.
Avludaki kubbeler, zümrüt taşlı pırlanta bir kolyeye dönüşmüş; seramiklerde bolca görülen söğüt yaprağı zarif bir broş, kaftanlardaki lale figürleri göz alıcı pırlanta bir kolye olmuş; sultan ve şehzadelerin kavuklarına takılan zümrüt, yakut ve elmaslarla bezeli sorguç ise 2001 mücevher trendlerinde yer alan sarı pırlantalar ile dönemin yansıması olarak hayat bulmuş. Gökhan Öngör bu koleksiyonun doğumunu şöyle özetliyor: ‘‘Topkapı, geçmişi Bizans'a kadar uzanan bir mekan. Topkapı'da hem eski Anadolu medeniyetlerini hem de diğer kültürleri yansıtan şeyler var. Biz sadece gördüğümüz şeylerden değil, gizemli yanlarından da esinlendik. Bazen avludaki kubbeler, bazen de seramiklerdeki söğüt yaprakları esin kaynağımız oldu. Biz aslında biraz daha özel ve hassas gözle bakıldığında anlaşılabilecek detayları mücevhere dönüştürdük’’.
Gilan Genel Müdürü Özlem Güzar ise koleksiyonda Topkapı eserlerinden birebir kopyalama olmadığını belirterek, ‘Topkapı'da neler yaşanmış, mücevheri takan kişi ne düşünüp takmış, sosyal boyutunu araştırıyoruz. Yani replika yapmıyoruz. Sorguç neymiş, neyi anlatıyor. Biz ondan yola çıkarak, kendi ürünümüzü hazırlıyoruz’ diyor.
Gilan koleksiyonu önce Türkiye'de daha sonra ise her bir ürünü hikayesiyle Londra, Paris ve New York'ta tanıtacak. Öngör, ‘Topkapı Koleksiyonu ile Türkiye'yi tanıtma kampanyasına bir kıvılcım da biz yakacağız’ diyor.
Söğüt yaprağı broş oldu
Topkapı Sarayı'ndaki duvar çinileri ve kaftanlarda görülen yaprak figürleri de Gilan tasarımcılarını etkilemiş: ‘‘Söğüt ve diğer yapraklardan esinlendik. Söğüt yaprağı mesala Osmanlı'da çok sevilen bir figür. Biz de o sevgiyi alıp mücevhere taşıdık, o sevgiyi devam ettirmek istiyoruz.’ Gökhan Öngör, ‘Zaten mücevherin kendisi de bir duygu ürünüdür. İnsanlar birbirlerini sevgilerini, duygularını ifade etmek için mücevhere ihtiyaç duyarlar. Amacımız da bu duyguları verebilmekti. Koleksiyonda her ürünün bir hikayesi, bir anlamı var’’ diyor.
Sorguç kolye
Batıda kralların taçlarının yerini Osmanlı'da sorguçlar almış. Altın üzerine zümrüt, yakut, elmas ve incilerle süslenen bu değerli eserler hüma kuşu, balıkçıl ve tavuskuşu tüyleriyle beraber kavuk veya feslerin üzerine takılırmış. Dağçınar, sorguçta ortada kıymetli bir taşın yer aldığını ve yukarı doğru çıkan ışın ve kolların bulunduğunu söylüyor. Modern bir kurguyla sorguç, Gilan koleksiyonunda sarı pırlantadan yapılmış kolye ve küpeye dönüşmüş.