Güncelleme Tarihi:
Bu haber tüm dünya medyasında olduğu gibi Türk medyasında da geniş yankı uyandırdı. Şimdi bu transferin arkasında ne olduğu üzerinde yorumlar yapılıyor.
İngiltere’de birbirine rakip iki kilise sistemi arasındaki ezeli rekabete yeni bir boyut geldi. 400 yıl önce İngiltere Kralı sekizinci Henry ‘nin Vatikan'la bağlarını koparmasından sonra kurulan Anglikan Kilisesi için biraz siyasi, biraz medyatik olan bu transferin tam da Noel öncesinde gerçekleşmesi acaba bir tesadüf mü, yoksa önceden planlanmış bir Vatikan hamlesi mi ?
İngiltere'de kiliseler devletten bağımsız bir sistemde faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bizdeki ‘Laik ‘ yani devletin kontrolündeki sistemin aksine kiliseler kendilerini destekleyen cemaatlerin ekonomik desteğiyle ayakta duruyorlar.
Geçmiş yıllarda yapılan protokollere göre din ve devlet işlerinin ayrıldığı bu sisteme ‘seküler’ sistem tabir ediliyor. Avrupa’da Fransa dışında seküler sistem hakim. İngiltere’de cemaat desteğiyle ayakta duran kiliseler Angilikan Kilise Sistemi ve Katolik kilise sistemi arasındaki rekabet Mr.Tony Blair ‘in transferiyle farklı bir boyut kazanıyor. Katolik kilisesi şimdi “Tony Blair de bizi tercih etti, hadi sen de gel bize katıl.” kampanyasına başlamış durumda.
Peki Mr. Tony Blair neden böyle bir tercih yaptı?
Bazı yorumculara göre bu tercihin nedeni Bayan Blair :
Tony Blair’in eşi koyu bir Katolik olarak biliniyor. Tanınmış bir avukat olan Bayan Blair, çocuklarının da Katolik okullarında okuması için gerekli çabayı göstermiş; giderek kocası üzerinde zaman içerisinde bir etki sağlayarak Papa 16.Benedict ‘in kocasını ikna etmesini gayret etmişti. Bayan Blair ‘in Vatikan ile iyi ilişkiler içerisinde olduğu, Fener Ortadoks patrikanesi ile Vatikan arasındaki bazı sorunların çözülmesinde önemli bir rol aldığı da biliniyor.
Diğer yorumculara göre ise İngiltere Katolik bir başbakana hazır değil. Aslında dindar olan Blair ‘in üç dönem başbakanlığı sırasında bu transferin gerçekleşmesi imkansızdı.1829 yılında çıkarılan bir bir kanuna göre (The Act of Emancipation),.eğer Katolikliğe transfer olsaydı bu kurala göre başbakan olarak katolik inancına karşı çıkmış olacağı için istifa etmek zorunda kalacaktı.
Göründüğünden çok daha karmaşık olan bu transferin sadece Hıristiyan dünyası için değil, Ortadoğu barış süreci içinde çözüm arayan İsrail ve Filistin giderek Yahudi ve Müslüman liderler tarafından nasıl yorumlanacağı da önem taşıyor.
TONY BLAIR'IN SİYASI YAŞAMI
Tony Blair ,1997 yılında başbakan oldu. Tony Blair 6 Mayıs 1953 yılında Edinburgh ‘da doğdu.Aile geleneğini sürdürerek Oxford da hukuk okudu. Bir süre avukatlık yaptıktan sonra ,İşçi Partisi adayı olarak katıldığı 1983 yılı genel seçimlerinde Sedgefield sandalyesini kazanarak parlementoya girdi .
Parlementoya çabuk adapte olan Tony Blair partinin kademelerinde hızla yükseldi. İşçi Partisi’nin gölge kabinesinde önemli roller üstlendi. 1992 yılında İşçi Parti’nin yeni lideri seçilen John Smith Blair ‘e gölge kabinenin en önemli görevi olan İçişleri Bakanlığı’nı takip görevini verdi. Blair bu fırsatı çok iyi kullandı.
İşçi partisinin suçlulara karşı sert bir siyaset izleyeceğini duyurarak büyük bir ilgi gördü. 1994 yılında John Smith vefat etti. Parti lideri seçimini Blair açık bir farkla kazanarak İşci partisi başkanı oldu. Biair hiç vakit geçirmeden partinin modernleşmesi için bir kampanya başlattı. 1997 yılı seçimlerini İşci Partisi kazandı .18 yıl süren muhalefet sona ermişti. Tony Blair 43 yaşında başbakan oldu.İngiliz tarihinin 1812 yılında başbakanlığını yapan Lord Liverpool ’dan sonra en genç başbakanı olarak anılacak.
Devlet kademelerinde büyük reformlara imza attı. İskoçya ve Galler referandumları ,Londra valisinin yetkilerinin artırılması , Lordlar Kamarasındaki 92 sandalyenin kaldırılması , eğitim ve sağlık alanında 42 milyon İngiliz Lirası ek ödeneğin çıkartılması gibi önemli kararlar hemen yürürlüğe konuldu. Başarılı yönetimi Tony Blair ve partisini 2001 yılı genel seçimlerinde yeniden iktidara taşıdı.
Üçüncü dönem mayıs 2005 genel seçimlerini üçüncü kez kazandı ama bu seçimlerde 57 sandalye kaybetmişti. Daha sonra da geçtiğimiz haziran ayında istifa ederek başbakanlık görevini bıraktıktan sonra Orta Doğu Dörtlüsü’nün temsilciliği görevine atanarak Ortadoğudaki barış sürecinde aktif bir rol oynama