Tokalı kızlara manken dediler

Güncelleme Tarihi:

Tokalı kızlara manken dediler
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2007 00:00

Prof. Beyza Bilgin, 1988’de Ankara İlahiyat Fakültesi’nde yöneticiyken başörtüsünün serbest kalmasıyla başını örtmeyen tek kız kalmadığını söyledi. Bilgin, "Şimdi, kızların okuması için başörtüsü serbest bırakılsın diyemiyorum, endişeliyim. Çünkü bu sefer öbür taraf eziliyor" dedi.

İLAHİYAT Profesörü Beyza Bilgin, Ankara İlahiyat Fakültesi’nde yönetici olduğu 1988’de başörtüsünün serbest bırakılmasının ardından, fakültede başını örtmeyen tek kız kalmadığını söyledi. Başörtüsü serbest olursa yine çevre baskısı olabileceğini kaydeden Bilgin, "Ancak Malezya’da olduğu kadar ileri gidileceğini düşünmüyorum" dedi.

Malezya üniversitelerini gezdiğini anlatan Bilgin, "İslam üniversitelerinin dersaneleri mükemmeldi. Hukuk dersini bile uygulamalı veriyorlardı. Ama orada okumak için iki şart vardı. Birincisi İslami kıyafet, ikincisi Arapça ve İslam dersi zorunluluğu. Amerikalı hocaların bile başları örtülüyordu" diye anlattı.

Bilgin, 1988’de YÖK yasasında Anavatan Partisi’nin öncülüğünde yapılan değişiklikle başörtüsünün çağdaş kıyafet ilan edilmesi öncesi ve sonrasını şöyle değerlendirdi:

İKİ DÖNEMİ DE YAŞADIK 1988’de fakültenin dekan yardımcısıydım. Önce yasak dönemini yaşadık. Okulun bahçesinde çadırlar kuruluyor, siyasiler yasağın kaldırılması için konuşma yapıyorlardı. O dönem başörtüsü yasağı taraftarı değildim. Kızların okuma imkanıdır, dışı örtülü de olsa kafalarının içi açılıyor diye düşünüyordum. Yönetici olarak buna izin veremesem de gönül olarak öyleydim. Ne oldu, başörtüsü çağdaş kıyafettir dendi, olay tersine döndü. Yanlış, yön değiştirdi. Bu sefer bir tek kız kalmadı başı açık. Okumak için saçlarını açıp örgü yapan, toka takan kızlara, erkekler koridorlarda ’Manken oldunuz, niye örtünmüyorsunuz’ diye laf atmaya başladılar.

ŞİKAYETÇİ OLAMAZLAR Kızlar şikáyetçi olmadılar. ’Biz kendi rızamızla örtüyoruz’ dediler. Zaten şikáyet de olamaz. Ağabeyler, ablalar vardır. Malezya kadar baskı olmaz, ama bir miktar olacaktır. Baskı olmaya başlayınca direnme de olur. Ama artık 1980’li yıllar gibi değil. Şimdi, kızların okuması için eskiden olduğu kadar, başörtüsü serbest bırakılsın diyemiyorum, endişeliyim. Çünkü bu sefer öbür taraf eziliyor."

Üniversitede türban serüveni

TEMELİ 1982 yılında YÖK tarafından çıkarılan kıyafet genelgesine dayanan başörtüsü yasağını kaldırmak için ilk adım 1984’de atıldı. YÖK’ten ilk olarak boynu açıkta bırakacak ve kulakların arkasından dolanarak bağlanılan örtülere izin çıktı. Ancak Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in, "Türkiye’de irtica tehlikesi" olduğuna ilişkin söylemleri üzerine 1987’de başörtüsü yeniden yasaklanarak disiplin suçu sayılmaya başlandı. 1987 genel seçiminin ardından Özal hükümeti YÖK Kanunu’nda bir değişiklik yaparak başörtüsünün yeniden serbest bırakılmasını sağladı. Evren’in "Türbanlılar tamam ama çarşaflı ve mayolular da gelirse ne olacak" diyerek yasayı veto etmesi üzerine Özal, Evren’e çıktı. "Yükseköğretim kurumlarında, dersane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir" hükmünü getiren yasa Aralık 1988’de Meclis’ten geçirildi. Evren yasayı bu defa imzaladı, ancak Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Mahkeme, 26 Mart 1989 yerel seçimlerinden hemen önce yasayı iptal etti. ANAP mahkemenin iptal gerekçesini dikkate alarak 25 Ekim 1990’da yükseköğretim kurumlarında başörtüye serbesti getiren üçüncü kanunu çıkardı. Bu defa SHP iptal talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu, ancak talep reddedildi. 2547’nin ek 17. maddesi uyarınca üniversitelerde her türlü kılık ve kıyafet serbest oldu. 1997’de Kemal Gürüz’ün YÖK Başkanı seçilmesine kadar uygulandı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!