Güncelleme Tarihi:
Yetmedi, yüzlerce insanla fotoğraf çektirdi. Oysa koridorları geçip dışarı doğru yürürken bir meslektaşım, “Benim bildiğim Erdoğan, bu tek tek tokalaşma teamülüne fazla dayanamaz” esprisini yapmıştı. Bu sözleri duyanların yorumu da aynıydı. Zira Gül de son 2 resepsiyonda konuklarıyla tek tek tokalaşmayı bırakmıştı.
RESEPSİYON bir sınavdır. Hazırlıkları haftalar öncesinden başlar. Mönü belirlenir, davetli listeleri hazırlanır, en uygun yer ayarlanır. Hiç fark ettiniz mi bilmiyorum ama Türkiye’de Başbakan’ın her yıl düzenli bir şekilde ev sahipliği yaptığı geleneksel bir resepsiyon yoktur. Büyükelçilerimiz bulundukları başkentlerde 29 Ekim’de ‘Milli Gün’ resepsiyonlarında ev sahibi olurlar. Eskiden Genelkurmay Başkanları da 30 Ağustos günü Gazi Orduevi’nde Zafer Bayramı resepsiyonu düzenlerdi. 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde bu davetler Çankaya Köşkü’ne alındı ve ev sahipliği ‘Başkomutan’ sıfatıyla Cumhurbaşkanı’na geçti.
5 NUMARADAN GİRERKEN
AK Parti’nin terasında her yıl 14 Ağustos günü verilen kuruluş yıldönümü resepsiyonlarını dikkate almazsak, 30 Ağustos gecesi Çankaya’da yapılan resepsiyon, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2002’den beri bir devlet adamı olarak ev sahipliği yaptığı ilk resmi resepsiyondu. O nedenle herkes merak ediyordu: Erdoğan, bu resepsiyona da damgasını vurup, bugüne dek birçok örneğine şahit olduğumuz gibi ‘devlet resepsiyonu’ teamüllerini bir bir yıkacak mı? Daha Çankaya Köşkü’nün 5 numaralı kapısından girerken fark ettik ki, resepsiyona henüz Erdoğan’ın tuğrası vurulmamış. Örneğin önceki dönemdeki rutin güvenlik uygulamalarına herhangi bir ekleme yapılmamış. Gül çifti, geçen yıl 30 Ağustos resepsiyonunu binanın önündeki açık alanda düzenlemişti.
İYİ Kİ AÇIK ALAN
Cumhurbaşkanı Erdoğan da aynı alanı tercih etmiş, ki iyi etmiş. Koridorları geçip dışarı doğru yürürken bir meslektaşım, “Benim bildiğim Tayyip Erdoğan, bu tek tek tokalaşma teamülüne fazla dayanamaz” esprisini yaptı. Bu sözleri duyanların yorumu da aynıydı. Zira Gül de son 2 resepsiyonda konuklarıyla tek tek tokalaşmayı bırakmıştı. Gelin görün ki, o karşılama törenlerinde Cumhurbaşkanı ve eşini konuklarıyla gördüğümüz büyük kapıyı geçip bahçeye çıktığımızda, Erdoğan çiftinin tokalaşmaya başladığını ve uzun bir kuyruğun oluştuğunu gördük. Evet, siyaset hayatında teamül yıkmasıyla bilinen Tayyip Erdoğan, kendisi açısından en zor teamüle uymuş ve davetli kalabalığını bile bile tokalaşmaya başlamıştı.
‘HOCA’LIK KALICIDIR
Erdoğan ve eşi Emine Hanım’a ‘Hayırlı olsun’ diyenler, resepsiyon alanına geçtiğinde belli bölgelerde kümelendi. Bunun nedeni, alana ilk gelenlerin kabine üyeleri olmasıydı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, adeta kuşatılmıştı. Selefi Erdoğan’ın etrafındaki güvenlik duvarından eser yoktu. Öğrencilerini etrafına toplayıp sohbet eder gibi, gelen herkesle selamlaşıp sohbet etti. Sohbetlerin önemli bir başlığı kendisine ‘Sayın Başbakan’ mı yoksa ‘Hocam’ mı diye hitap edileceği sorusuydu. Bu konudaki tartışmalara Davutoğlu noktayı koydu: “Başbakanlık geçicidir, hocalık kalıcı...”
Yeni AB Bakanı Volkan Bozkır’ın en büyük destekçisi, selefi Mevlüt Çavuşoğlu ve eski çalışma arkadaşı Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’ydu. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ı ise ilk kez bu kadar rahatlamış gördüm. Yüzüne kritik bir sürecin sorunsuz bir şekilde tamamlanmasının verdiği rahatlık yansımıştı.
KOMUTANA OPERASYON
Türk Silahlı Kuvvetleri aslında ev sahibi sayılırdı. Bu yüzden resepsiyonda değişik rütbelerden çok sayıda asker vardı. Ancak en çok ilgi çekenler komutanlardı. Geçmişte resepsiyonlarda verdikleri mesajlar manşetleri süsleyen komutanlar, yaklaşık 7 yıldır ayak üstü konuşmamayı bir teamül haline getirmişti. Erdoğan’ın ilk resepsiyonunda bu teamül bozuldu. Gazeteciler, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i, Kuvvet Komutanları’nın arasından ayırıp soru yağmuruna tutmayı bu kez başardı. Neşeli tavrı dikkatlerden kaçmayan Orgeneral Özel de her soruya samimi yanıtlar verdi.
Doğrusu, bir yabancı diplomat yanıma gelip “Şu Yeniçerileri ilk kez görüyorum” deyinceye kadar etraftaki ‘Osmanlı askerlerini’ fark etmemiştim. Biraz dikkatli bakınca bahçede davet alanının bitişiğindeki yeşil alanda aralıklarla dizilmiş, tarihi asker kıyafetleri giyinmiş nöbetçileri gördüm. Bu şekilde Türk askerlerinin tarih boyunca giydiği kıyafetler de sergileniyordu. Yabancı diplomata “Neo Ottoman (Yeni Osmanlı) manzaraları yorumunu yapamayacaksınız” diye takıldım. Zira, kıyafetleri Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nın askerleri sergiliyordu.
KLARNETÇİ ÇAĞRI ‘IN’
10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in en revaçta sanatçılarından biri Piyanist Fazıl Say’dı. Belli ki 12’nci Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gözde sanatçısı Klarnetçi Serkan Çağrı olacak. Erdoğan, el sıkma işini bitirip davetlilerin arasına karışırken Çağrı’yı 2 metre uzaktan görüp, “Serkan, hanımı kaybetmişsin” diye takıldı, ardından da Çağrı ile hatıra fotoğrafı çektirdi. 3-4 dakika sonra da CSO üyeleri ‘Yemen Türküsü’nü çalmaya başlamıştı.
Erdoğan’ın davetlileri arasında yer alan Kenan İmirzalıoğlu’nun başta kadın meslektaşlarımız olmak üzere, katılımcıların yoğun ilgisine mazhar olduğunu da unutmamak lazım. Bir diğer ilgi gören aktör Kurtlar Vadisi’nin Polat Alemdar karakterini oynayan Necati Şaşmaz’dı. Bu arada AK Parti’nin seçim şarkısı Dombra’nın düzenlemesini yapan şarkıcı Uğur Işılak da MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile fotoğraf çektirdi.
İÇKİ İKRAMI VARDI
Malum, 11’inci Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa Hanım, resepsiyonlarla bizzat ilgilenirdi. Ancak Erdoğan çifti, görevi 2 gün önce devralmış ve resepsiyonun hazırlıkları daha çok, eski ekip tarafından yapılmıştı. Atıştırmalıklar değişmese de sunumları farklıydı. Bir de düzeltme yapmak gerek. Dünkü Hürriyet’te meyve suyu ikram edildi dedik ama pek ilgi görmese de resepsiyonda alkollü içki servisi de yapılıyordu.
21 muhafız oradaydı
ÇANKAYA Köşkü’nün bahçesindeki Zafer Bayramı resepsiyonunda Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı askerleri, tarihten bugüne Türk ordularının kullandığı 21 farklı üniformayı sergilediler. Askerler açık havada hem manken hem muhafız görevi üstlendiler. Tarihi üniformaların büyük bölümünü, Osmanlı döneminden örnekler oluşturdu. Davetlilere en tanıdık gelen kıyafetler ise Yeniçeriler’in son kıyafetleri oldu. Osmanlı padişahlarının tercihlerine göre sık sık değişikliğe uğrayan kıyafetlerdeki ince ayrıntıların tarihi bir titizlikle hazırlandığı gözlendi. Farklı sınıf ve rütbelerdeki askerlerin her biri için ayrı ayrı belirlenen başlıklar, kıyafetlere yansıtıldı. Osmanlı’da bazı dönemler askeri kıyafetler özel kanunlarla belirlenmişti. Bir dönem, devleti temsil eden asker ve memurlar için setre ve pantolon da kabul edilmişti. Kurtuluş Savaşı sırasında bir dönem Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün korumalığını yapan Topal Osman ve adamlarının giydiği zıpkalı kıyafetler de sergilenenler arasındaydı.