TKP'nin bilinmeyen tarihi roman oldu

Güncelleme Tarihi:

TKPnin bilinmeyen tarihi roman oldu
Oluşturulma Tarihi: Eylül 18, 1999 00:00

Haberin Devamı

Vedat Türkali on yıldır üzerinde çalıştığı romanında TKP’nin bilinmeyen yönlerini anlatıyor. Kitap içeriğinden önce yayın macerasıyla gündeme geldi.

Ünlü yazar ve sinemacı Vedat Türkali, TKP'nin (Türkiye Komünist Partisi) romanını yazdı. Bugüne kadar hiç açıklanmayan belgelerin ilk defa günışığına çıktığı roman, konusundan önce yayın macerasıyla medyanın gündemine gelmişti. Yazarın bütün eserlerini yayımlayan Epsilon Yayıncılık, tüm hazırlıklarını tamamlamasına rağmen kitabın yasaklanıp toplatılacağı düşüncesiyle son anda bu kararından vazgeçmişti. Türkali'nin 'Güven' adını verdiği bin iki yüz sayfalık romanın ilk cildi Ekim ayında Gendaş Yayıncılık tarafından piyasaya sürülecek. Romanın macerasını yazarın kendisine sorduk.

Romanınız yayıncınız tarafından son anda geri çekildi. Ne gibi bir sakınca gördüler, ya da neden çekindiler?

İnanın bu konuda ben de bir şey söyleyemiyeceğim. Yayınevi doğrudan doğruya bir açıklama getirmedi. Zaten burada olmadığım için yayınevleriyle ilişkiyi oğlum götürüyordu. Ona yayıncımın söylediği aynen şu: ‘‘Ben mahkeme kapılarında sürünmek istemiyorum, yayınevimi de riske atmak istemiyorum.’’ Ama bunun neye dayanarak söylediklerini bilmiyorum.

‘BİR GÜN TEK BAŞINA’YI ZOR KURTARDIM

Neden korktular peki?

Bir romanda bu kadar korkacak ne olabilir ki? Ben onların da aslında korkuya kapılmalarının nedenlerini anlayabiliyorum. Çünkü ilk defa, bugüne kadar hep gizli tutulmuş bir tarihsel olaylar yığını açıklık kazanacak. On yıldır çalışıyorum bu romanın üzerinde ve bu ülkede rahat edebileceğime inanmadığım için Londra'ya gittim. Çünkü elimde bir çok belge vardı. Polis gelip bunları alabilirdi. Suç değildir bunları bulundurmak ama geri vermezler. 'Bir Gün Tek Başına' bu şekilde kıl payı kurtulmuştur mesela. 12 Mart döneminde Bodrum'da kitabı yazıyordum. Elimde bir çok belge ve o dönemin gazeteleri vardı. Polis eve gelip, 'Bir Gün Tek Başına'nın müsveddelerini ve belgelerimi alıp götüreceğini söyledi. Ben de askerlerin istediği, 27 Mayıs dönemine ait bir senaryo yazdığımı söyledim. Böylece romanımı kurtardım. Yoksa Türk edebiyatında 'Bir Gün Tek Başına' diye bir roman olmayacaktı.

Bu romanda hangi dönemi anlatıyorsunuz?

Romanda, geriye dönüşlerle Türkiye'nin ll. Dünya Savaşı'ndaki yıllarını anlatıyorum ve bugüne kadar tabu olan bir konunun kapağını kaldırıyorum. TKP'nin (Türkiye Komünist Partisi) tarihi var burada. Eski TKP'lilerin, hatta benim bile daha önce bilmediğim gerçekler var. Delikanlılığımdan bu yana TKP'nin içinde bulunan biriyim. Bunların çoğunu bilmiyordum ben de. O zaman çok gizli olan bir takım belgeleri aldım. Aralarında eski Türkçe ve Rusça olanlar da var. Bu güne kadar kalın bir perde arkasında kalan tarihsel bir kesim bu romanla ortaya çıkıyor. Bir anlamda tarihsel bir siyasi roman diyebiliriz buna.

Şair olmadığımı çabuk anladım

'Bir Gün Tek Başına' en popüler romanım oldu. Buna biraz kızıyorum. Sanki ötekilerin hakkını yiyor gibi geliyor bana. Sanırım küçük burjuva dedğimiz orta sınıfın duyarlılığını yakaladı. Bir nevi zamanının 'Çalıkuşu'su oldu.

'Bir Gün Tek Başına' romanındaki Turgut tipi için Yusuf Atılgan'dan yararlandım. Orada anlatılan yarı yarıya Yusuf Atılgan'dır.

Artık senaryo yazmıyorum, çünkü çok nankör bir alan. Yaratıcılığınız bir başkasına bağılı. Yönetmenin önüne geçemezsiniz orada. Bu da bazen çözülemez çelişkiler yaratıyor.

Oğlum (Barış Pirhasan) sinemayı iyi biliyor. Ben buna önem veririm. Barış’ın çok daha iyi filmler çekeceğine inanıyorum. Çünkü düşünür bir yanı var. Sanıyorum bizim sinemamızın da buna ihtiyacı var. Sanat anlayışlarımız tabii ki farklı. Zaten benim paralelimde olmasını, beni izlemesini istemezdim.

Hayatta çok akıllı iki iş yaptım. Birincisi sigaraya hiç başlamadım, ikincisi de şair olmadığımı erken anladım. Ortam iyi olsaydı sinemada kalmak, daha iyi işler yapmak isterdim.

On yıldır Londra'dayım ama İstanbul'dan dört saat uzaktaki bir sayfiyede gibi yaşadım. Türkiye'deyken oradakinden daha az ilgiliyim Türkiye'yle.

Türkiye'de roman açısından karamsar değilim. Orhan Pamuk'u müthiş başarılı buluyorum. Hele son romanı dünya edebiyatı çerçevesinde bir kitap. Bu işi çok iyi biliyor. Orhan Pamuk gibi romancılarla ayrı kulvarlardayız, hatta roman anlayışımız tamamen zıt ama bu onun sanat değerini yadsımam için bir neden değil.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!