Güncelleme Tarihi:
Özel tiyatrolar bu sezon kadınlara yönelik oyunlarla tiyatroseverlerin karşısına çıkıyor. Zuhal Olcay, Deniz Türkali, Nurseli İdiz ve Hale Soygazi gibi sinemada adından söz ettiren ünlü sanatçıları, gerçek mekanları olan tiyatro sahnelerinde izlemenin şimdi tam zamanı. Hem de kadın-erkek ilişkilerini irdelerlerken...
Bu sezon tiyatroseverler için gerçekten de çok keyifli geçiyor. Çünkü özel tiyatrolar, birbirinden güzel ve etkileyici oyunları sahnelerken, sanatseverleri de özlediği sanatçılarla buluşturuyor. Hale Soygazi'nin ilk tiyatro denemesini, Deniz Türkali'nin tek kişilik harika oyununu, Nurseli İdiz'in komedideki performansını ve Zuhal Olcay-Haluk Bilginer'in muhteşem oyunculuk ziyafetini izlemenin şimdi tam zamanı...
FANUSA KAPATILMIŞ ÇİÇEK
Yıllardır sinemada izlemeye alıştığımız Hale Soygazi, aralık ayından beri tiyatro sahnelerinde sevenleriyle buluşuyor. Geçen sene kurduğu Eski Tiyatro'nun patroniçeliğini de üstlenen Soygazi, ilk tiyatro denemesinde, Saint Exupery'nin ‘Küçük Prens’ isimli oyununda Nihat İleri ile aynı sahneyi paylaşıyor. Bir gülle bir çocuğun ilişkisini anlatan bu masal, sahnede toplum dışına itilmiş bir adamla, toplum tarafından hapsedilmiş bir kadının ilişkisi olarak yorumlanıyor. Oyunu Şubat ayı sonuna kadar Ortaköy Afife Jale Sahnesi'nde izleyebilirsiniz.
-Artık sinemanın yerini tiyatro mu alıyor?
Oyunculukta, sinema, tiyatro ya da televizyon diye ayırım yapamam. Ben 25 yıllık oyuncuyum, tiyatroculuğum bir senelik ama bundan sonra devam edecek. Çünkü esas olan oyunculuk yapmak.
-Tiyatro daha mı karlı şu sıralar?
Ben tiyatroya kar açısından yaklaşmıyorum. İstanbul'da özel bir tiyatronun oynayacağı salon bulmak çok zor. Cesur ve inatçı olmak, bir de bu işi sevmek lazım.
-Küçük Prens çocuklar için bir masal. Ama siz büyükler için oynuyorsunuz?
Bu bir kadın-erkek ilişkisini anlatıyor. İletişimleri, iletişimsizlikleri, kendilerini ve birbirlerini keşfetmeleri, beklentileri... Yani bir ilişkide ne yaşanıyorsa onu sergiliyoruz.
- Ya sizin rolünüz?
Buradaki kadın, fanusa kapatılmış bir çiçek. Dünyayı merak ediyor ve fanusundan çıkmak istiyor. Çıkmak istedikçe kırılıyor ve sonra tekrar fanusuna dönüyor.
YAŞAMA SIKI SIKI SARILMIŞ
Zuhal Olcay'ı tiyatroculuğu kadar sinema filmleri, dizileri ve şarkılarıyla da tanıyoruz. Eşi Haluk Bilginer de en az kendisi kadar oyunculuktaki başarısıyla adından söz ettiren bir isim. İşte Olcay ve Bilginer, birlikte 'Ayrılış' isimli iki kişilik oyunla tiyatroseverlere bir oyunculuk ziyafeti çekiyorlar. Agorafobi (açık alan korkusu) hastası, kendi dünyasına çekilmiş sorunlu yazar Joe ile, yürüme özürlü olan ancak böyle yaşamayı öğrenen ve hayata sımsıkı sarılmış oyuncu Sarah'ın telefon konuşmalarıyla geçen romantik hikayesi; 25 Şubat'a kadar da Ortaköy Afife Jale Sahnesi'nde, tiyatroseverlerle buluşacak.
-Birçok kişi, bu sezon izledikleri en iyi oyunun 'Ayrılış' olduğu konusunda hemfikir. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Tiyatro eğer iyi yapılmazsa izlenmesi çok zor bir sanattır. İnsanları, kurulan yapay dünyaya inandırmak ve o koltuklara oturtmak gerçekten ustalık isteyen bir iştir. Bizim bunu yakaladığımızı zannediyorum.
-Sarah ile Joe'nun nasıl bir ilişkisi var?
Bence ilişkilerinin acıklı yönü biraz daha ağır basıyor. Bütün olumsuzluklara rağmen kadın, yaşama sıkı sıkı sarılmış ve bir erkeğin yaşamında çok önemli bir rol oynuyor. Kendi hayatını kurtarmak zorundayken onun yaşamını kurtarıyor neredeyse. Sarah'ın bu güçlülüğü beni çok etkiledi.
-Sarah ile benziyor musunuz?
Benim de güçlü davrandığım zamanlar olmuştur ama ben Sarah'ın durumunda olsam bu kadar güçlü davranabilir miydim, kestiremiyorum. Ama her şeye espriyle yaklaşması, benzeştiğimiz taraf. Hatta daha da ileri giderek Sarah'ın üzerine bunları ben yapıştırmış olabilirim. Çünkü her oyuncu kendinden birşeyleri mutlaka rolünün içine sığdırır.
-Bir oyuncunun eşiyle sahnede başbaşa olması bir başka tiyatrocuyla olmasından daha mı kolay, daha mı zor?
Bu eşinizin kim olduğuna bağlı. Haluk Bilginer sahnede mucizeler yaratan bir oyuncu. Ben onun kalibresinde oyuncu çok az tanıdım. Sahnede sizin tek başınıza iyi olmanız yetmez. Aynı maç gibidir. Pas gelmiyorsa gol atamazsınız.
PASAKLI SORUMSUZ VE GAMSIZ
Eğer iyi vakit geçirmek ve bolca da gülmek istiyorsanız Tiyatro İstanbul'un sergilediği 'Tuhaf Bir Çift' isimli oyun tam size göre. Gencay Gürün'ün Türkçeleştirip sahneye koyduğu oyunda tiyatromuzun ünlü isimlerinden Nurseli İdiz ve Arsen Gürzap başrolde. Büyük şehirde yaşayan kadınların evlilik, boşanma ve yalnızlık sorunlarını işleyen oyunda Nurseli İdiz tek başına yaşayan pasaklı, sorumsuz, gamsız Olive'i, Arsen Gürzap ise kocası tarafından terkedilince Olive'in yanına taşınan temizlik hastası, sulugözlü ve telaşlı Florence'i canlandırıyor.
-Sizi bir dönem televizyonda çok sık izliyorduk. Son seneler tekrar tiyatro ağır bastı gibi. Ne dersiniz?
Bu yanlış bir kanı çünkü ben uzun yıllardır ara vermeden tiyatro yapıyorum. Vanya Dayı, Evita, Cahide ilk aklıma gelenler... Şimdi de 'Tuhaf Bir Çift' ve 'İdeal Koca' isimli iki oyunla birden tiyatro sahnesindeyim. Gündeme gelme sırasına göre değişebilir televizyon ya da tiyatro ama ben tiyatroya hiç ara vermedim.
-'Tuhaf Bir Çift'te Olive ve Florence'in komik hikayesini izliyoruz. Siz gerçek hayatta hangisisiniz?
Ben kesinlikle Olive'im.
-Peki güldürmeyi seviyor musunuz?
Ben daha öncede komedi oynamıştım devlet tiyatrosunda. Gerçekten çok seviyorum izleyenleri güldürmeyi.
-Perde kapandıktan sonra neler hissediyorsunuz?
Güzel bir oyun çıkarmış olmanın tadıyla alkışların keyfini çıkarıyorum. Bazen günde iki oyun oynamış bile olduğumuzdan çok yorgun oluyoruz zaten ancak alkışlarla çok mutlu oluyorum.
-Şu sıralar mutlu bir ilişkiniz var, bayağı kilo verdiniz ve çok formda görünüyorsunuz, tiyatroda iki oyununuz, tv'de de çok izlenen bir diziniz var. Hayatınızın en mutlu dönemlerinden biri diyebilir miyiz?
Evet gerçekten de öyle. Bir tek hayalim daha var. Biliyorsunuz ben aynı zamanda da televizyon programcısıyım. Televizyonda da iyi bir programa imza atmak istiyorum. İçeriği olan ancak güldüren karma bir program olsun istiyorum.