Güncelleme Tarihi:
İnsanların başarısında, ya da başarısızlığında dış görünüşlerinin payı nedir?
Allah için fiziğimin, bugüne kadar, pek bir faydasını görmedim, ama bir şikayetim de olmadı. Delikanlıyken pek fena sayılmazdım. Öyle boylu boslu, yakışıklı değildim, ama hani “eli yüzü düzgün” derler ya, vaziyeti idare ettim işte. Ama, her gören kızın kesildiği (nedenini hâlâ anlamamışımdır) arkadaşlarımız oldu. Tam tersi, “N’olur be, birlikte bir sinemaya gidin” diye kızlara yalvarıp, kıyak yaptığımız (Nereden ve ne anlama geldiğini öğrendikten sonra, bu lafı kullanmamaya karar vermiştim ama burada da cuk oturdu, kusura bakmayın!) “tipsizlikten altı ay yatar” diye tarif ettiğimiz arkadaşlarımız da vardı.
Koca bir üniversite hocası oturmuş, “Görünüşün önemi” diye bir kitap yazmış, bilimsel bir inceleme. (*)
Sosyal ilişkiler ve sendikacılık uzmanı Prof. Jean-François Amadieu, “insan hayatında, dış görünüşün etkisi nedir?” sualinin cevabını aramış.
Okuduklarımdan alt alta notlar çıkaracağım, kendi hayatınıza bir uyarlayın bakalım:
* Fiziği düzgün olan insanlar, toplumsal ve meslekî hayatta, “diğerlerinden” (yani güzel veya yakışıklı olmayanlardan) daha başarılı olurlar.
* “Görünüşe itibar etme” daha ana okulundan başlar. Farkında olmadan, ana okulundaki öğretmen, güzel, sevimli çocukla daha yakından ilgilenir, yaramazlıklarına daha kolay katlanır. Ayrıca, güzel-sevimli çocuk da, çirkin-sevimsize nazaran daha çok kendine güveneceği için, öğretmenin beklentisine uygun davranır. Bizi biz yapan, başkalarının bakışıdır.
* Daha sonra, çocukların okuldaki başarıları da “kendini sevdirme” yeteneğinden ve dış görünüşten etkilenecektir. Derslerindeki başarının veya başarısızlığın % 20 ila 40’ı, öğrencinin fiziğinden kaynaklanır. Yani “tipine göre not vermek” zannedildiğinden çok daha yaygındır.
(Bu noktada bir kere daha hatırlatayım : uzmanın cümlelerini aktarıyorum size.)
* İş hayatında da aynı kural işler. Mesela, iş başvurusu yaparken, niye fotoğraf isterler? Kötü niyet olmasa da, bu bile bir ayrımcılıktır. İş görüşmesinde de devam eder. Herkes bilir ki “ilk intiba” çok önemlidir. Ve ilk intiba da insanın fiziğiyle ilgilidir. İletişimin % 65’inin görsel olduğu söylenir. İki Amerikalı uzmanın araştırmasına göre, bir insanın üzerinde yarattığımız etkinin % 55’i yüzümüzden, % 38’i sesimizden, ve sadece % 7’si söylediklerimizden kaynaklanır.
* Bizim adına “hâle” dediğimiz bir etki vardır. İlk karşılaşmada edindiğimiz intiba, karşımızdaki insanın gerçek özelliklerini bizden saklayan bir perde yaratır. (Not : galiba şöyle demek istiyor: Bir insanı ilk tanıdığımızda, olumlu veya olumsuz bir intiba ediniriz. Bu intiba bu insanı objektif gözle görmemizi engeller, önyargı oluşturur. Beğendiysek hatalarını görmezden geliriz, beğenmediysek her yaptığı bize batar...) Sadece, ilk intibaımızı doğrulayan enformasyonları dikkate alır insan beyni, ilk intibaımıza ters düşenleri görmezden gelir. Bu sebeple, iş görüşmesinde, iş arayanın fiziği çok önemlidir. Ayrıca, iş arayan, fiziğinin karşısındaki üzerinde olumlu bir etki yaptığını görünce rahatlar, güven kazanır.
* İşe girince de bitmez “güzel-çirkin” ayrımı. Fiziği düzgün olanların daha hızlı terfi ettiği, yüksek maaş ve prim aldığı bilinir. ABD’de yayımlanan bir araştırmaya göre, çirkin erkeklerin maaşı ortalamanın % 9 altında, yakışıklıların maaşı ise ortalamanın % 5 üstünde. Kadınlar için de aynı şey geçerli. ABD’de, güzelliğin “bir buçuk yıl yüksek eğitim” yerine geçtiği hesaplanmıştır.
* Ve güzellik kavramı da giderek küreselleşmektedir. Birçok kadın ve erkek fotoğrafı gösterip, “hangisi güzel” diye sorduğunuzda, İngilizler’le Japonlar’ın ayrı kareleri gösterdiğini biliyoruz.
* Tabii ki “sadece güzeller başarılı olur” demek istemiyorum. Ancak fizik de başarının bir faktörüdür ve işi kolaylar. Çirkin insanların aşması gereken engel daha çoktur.
Sizce, Genel Yayın Yönetmenim bu kitabı bana niye ısrarla okuttu dersiniz?
Sizce hâlâ zam veya terfi beklemeli miyim?
* * *
* Jean-François Amadieu, “Le Poids des apparences” Odile Jacob, 2002