Meyve sineklerinin ömrünü uzatan bilimadamları, mucize ilacı bulmaya çok yaklaştı. Kanser aşısı gibi yeni ilaçlar yeni bulgular hastalıkların tedavisi için umut veriyor.Yaşlanmayla mücadeleye, gen teknolojisinden süper ilaçlara kadar birçok alanda tıbbın büyük aşama kaydetmesi, gelecekte daha sağlıklı, daha uzun ömürlü bir neslin doğacağını müjdeliyor.
Ömrü uzatan hayat iksiriMasal ve efsane kahramanlarının gençleşmesini sağlayan, ömrünü uzatan mucize içecek hayat iksiri, artık hayal ürünü olmaktan çıkıyor. Meyva sinekleri üzerindeki araştırmalarını yoğunlaştıran Amerikalı bilimadamları, bu mucize ilacı bulmaya iyice yaklaştılar.
4-phenylbutyrate adı verilen ilacın fareler üzerinde deneneceği belirtiliyor. Yaşlanmayla mücadelede önemli bir adım olarak nitelenen ilaç, halihazırda ABD'de meme dokusunda görülen kistik fibrosis ve orak hücreli anemi hastalıklarına karşı kullanılıyor.
İlacın yaşam süresini uzattığı, meyve sineklerini inceleyen bilimadamları tesadüfen buldular. Sağlıklı sineklere verilen ilaç, bunların ömrünü yüzde 50'den fazla uzattı. Bilindiği gibi, yaşam uzarken, seksüel aktivite azalabiliyor veya tamamen yok olabiliyor. Bulunan ilacın en önemli özelliği, bu olumsuz etkileri de ortadan kaldırması.
Mucize kanser aşısıAvustarya'daki Graz Üniversitesi'nde başarıyla denenmekte olan kanser aşısı, bu ölümcül hastalığa yakalananlar için umut oldu. Ign101 adı verilen aşı, koldan hastaya enjekte ediliyor. Bağışıklık sistemi, Ign101 sayesinde, yabancı kabul ettiği kanserli hücrelerle, tamamen yok olana kadar savaşıyor. İlacın verildiği kişiye, mutlaka kanser teşhisi konulmuş olması gerekiyor.
Şimdiye kadar uygulanan deneylerde, aşıdan sonra, tümör gelişmedi, bazı vakalarda tümör küçüldü.Kanser aşısının bulunduğunu müjdeleyen Avusturyalı bilimadamı
Dr.Hans Loibner, aşının ABD'de de 48 olmak üzere toplam 80 kişide denendiğini ve hedefin, aşının bin kişide denenmesi olduğunu söyledi.
Kanserle mücadelere bir diğer sevindirici
haber de ABD'den geldi. ABD'deki Massachusetts Institute of Technology'den (MIT) bir araştırma ekibi, kanserli hücreleri, üzerlerini kaplayan şekere etki edebilecek kimyasallarla kontrol altına alan yeni bir teknik geliştirdiler. MIT ekibi, tümor hücrelerinin, farklı şeker parçacıkları oluşturan vücut kimyasallarıyla temasa geçmesini sağladılar. ‘‘Hep I’’ adlı bir enzim tipini kullanarak hücrelerin daha hızlı büyüdüğünü ancak ‘‘Hep III’’ adlı enzim ile tümörün büyümesinin durdurulduğunu gördüler.
Spermden sonra yumurtalık bankasıAmerikalı bilimadamları, kadınlardan alınan yumurtalıkların, daha sonra yeniden kullanılmak üzere dondurularak saklanması konusunda önemli bir adım attılar.
Yeni teknikle, kanser tedavisi öncesinde yumurtalıkları alınan kadınların, bu organlarının tedavi sonrası kullanılması mümkün olabilecek.
Bu önemli gelişme, kanser tedavisi yüzünden doğurganlığını yitiren kadınlara umut vermesinin yanı sıra, menopoz sürecinin ertelenmesini de sağlayabilecek. Doğurgan oldukları yıllarda kariyer yapan kadınlar için de yeni yöntem bir umut oluşturuyor. Tekniğin insanlar üzerinde de başarıya ulaşması halinde, kadınlar yumurtalıklarından birini, yumurtalık bankasında 20 yıl boyunca muhafaza edip, kariyerlerini bitirip çocuk sahibi olmak istediklerinde yeniden kullanabilecekler.
Çok amaçlı doğum kontrol hapıÇok amaçlı doğum kontrol haplarının bir kısmı önümüzdeki dönemde satışa çıkacak. Yasmin isimli doğum kontrol hapı vücuttaki su seviyesini azaltarak, kadınların olduğundan zayıf görünmesini sağlayacak. Bu ilaç Nisan ayından itibaren Avrupa'da satışa çıkıyor.
Ayrıca 2005 yılında piyasada olacak olan Seasonale, adet kanamasını yılda 4 keze düşürecek. Ayrıca bilimadamları sadece ayda 1 kez alınması yeterli olacak bir doğum kontrol hapı üzerine çalışıyor. Bunun dışında, hamileliği engellemek için karının alt kısmına yerleştirilecek ve ayda 3 hafta süreyle takılması gerekecek bant da sağlık yetkililerinden onay bekliyor.
Hormon takviyesi yöntemiBazı uzmanlar hormon takviyesinin sağlıklı bir uzun ömrün anahtarı olduğu görüşünde. Viyanalı jinekolog ve ilahiyatçı
Johannes Huber, hormon takviyesini savunan bilim adamlarından.
Johannes Huber, ‘‘Ömrümüzün ikinci yarısını, tıpkı ilk yarısı gibi kemik erimesi ve by-pass korkusu olmadan aktif, sağlıklı ve güzel yaşamak istiyoruz’’ diyor. Embriyo döneminden yetişkinliğe kadar büyüme hormonu insanın gelişmesinde önemli rol oynuyor. Hormonlar, saçın uzamasından, kas, kemik gelişimi, cinsel arzuya kadar birçok sağlık unsurunu belirliyor. Mesela erkeklik hormonu testosteron insanda bulunan 30 bin genden 4 binini yönlendiriyor.
Ancak 30 yaştan sonra büyüme hormonu, testosteron, progesteron, östrojen ve melatonin seviyesi düşmeye başlıyor. Böylece kırışıklıklar oluşmaya başlıyor, saçlara karlar düşüyor, cilt elastikiyetini kaybediyor. Şimdi bilimadamları azalan hormonları takviye ederek yaşlılığı ertelemeye çalışıyor. Uzmanlar, orta yaşlı erkeklerde hormon seviyesinin 35 yaşındaki seviyeye yükseltildiğinde bir süre sonra yaşlanmanın yavaşladığını söylüyorlar.
Sürekli tansiyon izleyen sensörABD'de araştırmacılar, başlangıçta uçak motorlarını kontrol amacıyla geliştirilen bir elektronik sensörü, riskli hastalarda tansiyonu izlemek amacıyla kullanmayı tasarlıyor.
Ohio'daki Cleveland hastanesi doktorlarından
Jay Yadav, hasta vücudunun belli noktalarına yerleştirilebilecek sensörün, kalp-damar rahatsızlığı geçirme riski bulunan hastanın tansiyonunun izlenmesine olanak vereceğini ve bu sayede derhal müdahale edilerek ameliyata gerek kalmadan rahatsızlığın daha ortaya çıkarken yok edilebileceğini açıkladı.
Dr.
Yadav, yarım milimetreden daha ince plastik sensörün hasta vücuduna kateter ya da tüple takılabileceğini, kalp-damar rahatsızlığı riski bulunan kişilerde ise sensörün, kalbin sağ karıncığına yerleştirilebileceğini söyledi.
Düzenli seks ve az alkolOrta yaşlı erkeklere bir sağlık sırrı daha. Düzenli seksin kalp krizini önleyebileceği yolundaki bulguların ardından günde az miktarda alınan alkolün erken bunamayı da engelleyebileceği belirtiliyor.
Hollanda'nın Rotterdam kentindeki Erasmus Üniversitesi'nde görevli araştırma ekibinin bulgularına göre, alkol tüketimiyle erken bunama arasında bağlantı bulundu. Yaşı 55 ve yukarısı olan 8 bin kişi üzerinde 6 yıl süreyle yapılan araştırmalar, günde bir ile üç kadeh arası içki alan kişilerde, bunama riskini yüzde 42 azalttığını ortaya koydu. Günlük alınan alkol miktarı dört kadehi geçtiği takdirde, bunama riski de buna paralel olarak artıyor.