TİM: Türkiye'nin krize girme lüksü yok

Güncelleme Tarihi:

TİM: Türkiyenin krize girme lüksü yok
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 01, 2007 13:04

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, kritik ve hassas bir dönemden geçildiğini belirterek, Türkiye’nin herhangi bir nedenle krize girmek gibi bir lüksü olmadığını bildirdi. Satıcı, demokrasinin, Türkiye’nin anayasal kurumları arasında sürdürülen bir güç mücadelesi alanı olmadığını kaydetti.

Seçim sürecinin ekonomik istikrara engel oluşturmayacak şekilde sonuçlandırılması gerektiğini ifade eden Satıcı, Türkiye’nin yeni bir seçim dönemecine girdiği bu dönemde acil olarak ekonomi ve para politikalarını gözden geçirmek zorunda olduğunu ifade etti.

Amasya’da ihracat rakamlarını açıklayan TİM Başkanı Oğuz Satıcı, Amasya’nın Türkiye’nin oluşmasında rol alan ilk siyasi bölgesi olduğunu belirterek, “Bu anlamda özellikle son günlerde yaşanan seçimlere ilişkin siyasi belirsizlikler sırasında, bu ay, ulusun siyasi birliğinin ilk sağlandığı yer olan Amasya’dan ihracat açıklamasını gerçekleştirmemizin siyasetteki birlik çağrımız için de çok uygun bir yer olduğunu düşünüyoruz” dedi.

KUR RİSKİ 120 MİLYAR DOLAR

Kritik ve hassas bir siyasi dönemeçten geçildiğini vurgulayan Satıcı, Türkiye’nin her kritik siyasi dönemeçlerinde birlik olarak tüm bunalımların üstesinden geldiğini kaydetti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin farklı kesimlerce farklı şekillerde yorumlandığını dile getiren Satıcı, seçim sürecinin ekonomik istikrara engele oluşturmayacak şekilde sonuçlandırılması gerektiğini ifade etti. Satıcı, Türkiye’nin herhangi bir nedenle krize girmek gibi bir lüksü olmadığına dikkat çekerek, “Ülkemizde bugün itibarı ile yalnızca özel sektörün 120 milyar dolara yakın kur riski vardır. Türkiye müteşebbisi mevcut siyasi ve iktisadi istikrarına güvenerek yatırım yapmış, risk almış ve borçlanmıştır. Herkes davranışlarını bu gerçeği hesap ederek kurmalıdır. Ekonominin siyasi istikrara bu kadar bağımlı hale getirilmesi ve kırılgan bir zemine oturtulmasında ise bugüne kadar iktidarca uygulanan ekonomi politikası tercihleri yatmaktadır” diye konuştu.

SEÇİM YERİ MECLİSTİR

Yüksek faiz-düşük kur tercihinin siyasetin kırılganlığı altında yanlış olduğunun herkes tarafından algılanması gerektiğine işaret eden Satıcı, iktidarın ekonomideki kırılganlığın çözümü için davranışlarında herkesten daha fazla sorumluluk alması gerektiğini vurguladı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin nasıl yapılacağının açık ve seçik olduğunu belirten Satıcı, bunun zemininin tek olduğunu söyledi. Satıcı, seçilmiş millet meclisinin bu meselenin tek adresi olduğunu vurgulayarak, “Bu hükümet bu ülkenin dörtte birinden aldığı yetki ile cumhurbaşkanını seçmez görüşünde olabiliriz. Bu görüşümüzü her zeminde ifade edebilir ve sonuna kadar muhalefet edebiliriz. Ancak unutmamalıyız ki, demokratik hukuk devleti sorunlarını hukukun üstünlüğü ilkesi ışığında ve demokratik teamüller çerçevesinde çözer. Demokratik hukuk devletinde kişi ve kuruluşlar bir takım sorunların daha kestirme çözümlerine başvuramaz” dedi.

YANLIŞLIK ANAYASA MAHKEMESİ TARAFINDAN DEĞERLENDİRİLİR

Demokratik hukuk devletinde kişi veya kuruluşların hukukun üstünde olamayacaklarını ve kendilerine yasal olarak tarif edilmiş zeminlerinin dışına çıkamayacaklarına işaret eden Satıcı, ayrıca demokratik hukuk devletinde kişilerin her konudaki görüşlerini tüm yasal zeminlerde bildirme hakkına sahip olduğunu ifade etti. Demokrasinin, Türkiye’nin anayasal kurumları arasında sürdürülen bir güç mücadelesi alanı da olmadığına işaret eden Satıcı, şöyle konuştu:

“21’inci yüzyılın eşiğinde küresel dünyaya entegre olmaya çalışan Türkiye için demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi bir lüks değil gerçek bir ihtiyaçtır. Piyasa liberal olsun, ama demokrasi olmasa da olur, diye düşünmek sonuçları son derece ağır olan bir yanılgıya düşürür. Türkiye kendisini yönetebilecek, kendi Cumhurbaşkanını seçebilecek ehliyete sahiptir. Türkiye'de yargı işlemekte, yasama ve yürütmenin, Anayasa dışına çıktığı durumlarda görevini yerine getirmektedir. Bugün bir yanlışlık varsa bu yanlışlık Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilir ve çözülür. Gereken de yapılır. Türkiye bir erken bir seçime gidecekse bunun hangi hallerde olacağı anayasamızda yazılıdır.”

İSTİKRAR KAYBEDİLMESİN

Demokrasiden yana tavırlarını koyduklarını dile getiren Satıcı, mevcut durumdan memnun olmayanların hakkını sandıkta arayacağını kaydetti. Sandık zamanının yakın olduğunu belirten Satıcı, önceki seçimde hata yaptığını düşünenlerin hatasını demokratik yolla düzeltebileceğini söyledi. Şuanda denenen yolun hatalı olduğunu dile getiren Satıcı, yapılan hatalarla istikrarın kaybedilmemesi gerektiğine dikkat çekti.

KÖŞK, ATATÜRK İLKELERİNE BAĞLI YÖNETİLMELİ

“Cumhurbaşkanlığı makamının Atatürk İlke ve İnkılapları, Anayasamız ve toplumun öz değerlerine uzak bir anlayışla yönetilemeyeceğini düşünüyoruz” diyen Satıcı, Köşk’e çıkacak olan kişinin bunun sorumluluğunu bileceğini ve bu sorumluluğun millet tarafından hatırlatılacağını söyledi. Satıcı, “Bakarız, izleriz ve laik yaşama biçimimizi korumak için gereğini yaparız. Gereğini seçim sandığında yaparız. Gereğini seçeceğimiz Meclis aracılığı ile yaparız. Gereğini Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak yaparız. Bu ülkede herkesin muhalefet etme ve yargıya başvurma hakkı Anayasa ile teminat altındadır ve her kim bu hakları ihlal ederse anayasa suçu işlemiş olur” dedi.

Ayrıca, işçilerin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlayan Satıcı, ekonominin önemli bileşenlerinden biri olan işçilerin Türkiye için birçok fedakarlığa katlandığını dile getirdi.

SICAK PARA RİSK

Türkiye’de son yıllarda sıcak paranın yeni yatırım gözdeleri arasına girdiğinin altını çizen Satıcı, dünyada kısa vadede yüksek getiri arayan tüm sıcak paranın Türkiye’ye aktığını belirtti. Yüksek reel faizlerin yabancıların başını döndürdüğünü vurgulayan Satıcı, konuşmasına şöyle devam etti:

“Merkez Bankası da faizleri yüksek tutmada bu kadar cömert olunca yabancılar da bu fırsatı kaçırmıyor. Fakat Türkiye’nin cari açığının kısa dönemli sıcak para ile finanse edilmesi Türkiye açısından çok büyük bir risk. IMF ve diğer uluslararası ekonomik kurumlar da bu riske dikkat çekerek Türkiye ekonomisinin risk altında olduğunu sık sık vurguluyorlar. Bunun üstüne bir de siyasi risklerin arttığı bir dönemdeyiz. Bu açıdan bakıldığında Türkiye ekonomisinin kırılganlığının daha da arttığını gözlemliyoruz.”

EKONOMİ VE PARA POLİTİKALARI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

Yüksek faiz oranlarının faturasını halk, işçi, memur, sanayici, girişimci ve ihracatçının ödediğini ifade eden Satıcı, bu tablonun tek sorumlusu olan Merkez Bankası’nın ise hala faizleri indirme konusunda isteksiz ve çekimser olduğunu söyledi. Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon beklentilerini yukarıya doğru revize ettiğini hatırlatan Satıcı, Türkiye’nin yeni bir seçim dönemecine girdiği bu dönemde acil olarak ekonomi ve para politikalarını gözden geçirmek zorunda olduğunu ifade etti. Satıcı, “Bu değerlendirmeyi yapmakta ne kadar gecikirsek Türk ekonomisinin ödeyeceği fatura da o kadar yüksek olacaktır” dedi.

Nisan ayı ihracatının, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 28.11 artış kaydederek 8 milyar 213 milyon dolar olarak gerçekleştiğini açıklayan TİM Başkanı Satıcı, 2007 yılının ilk dört ayında ihracatın yüzde 25.79 oranında artarak 31 milyar 339 milyon dolara, son 12 aylık ihracatın ise yüzde 22.99’luk artışla 92 milyar 199 milyon dolara ulaştığını ifade etti.

TAŞIT ARAÇLARI İHRACATTA İLK SIRADA

Satıcı, 1 milyar 672 milyon dolar ile taşıt araçları ve yan sanayii, 1 milyar 207 milyon dolar ile hazırgiyim ve konfeksiyon, 1 milyar 5 milyon dolar ile de demir çelik sektörünün nisan ayında en fazla ihracat gerçekleştiren sektörler arasında yer aldığının altını çizdi.

Nisan ayında toplam ihracatın içerisinde yüzde 9.46’lik bir paya sahip olan tarım sektörünün, geçen yıla göre yüzde 7.68 oranında artığını kaydeden Satıcı, “Tarım ve hayvancılık sektörlerimizde en fazla artış yüzde 55.57 ile ağaç mamulleri ve orman ürünleri sektörümüzde kaydedilmiştir. Bunu çok az farkla yüzde 55.31 ile canlı hayvan su ürünleri ve mamulleri, yüzde 50.05 ile yaş meyve ve sebze takip etmiştir” diye konuştu.

Meyve sebze mamullerinin yüzde 27.72, kuru meyve ve mamullerinin yüzde 24.93, kesme çiçeğin yüzde 13.08, zeytin ve zeytinyağı sektörünün ise yüzde 0.85 oranında artığını dile getirdi. Satıcı, buna karşın; tütün ve mamullerinde yüzde 42.62, fındık ve mamullerinde yüzde 39.13, hububat bakliyat ve yağlı tohumlar sektöründe ise yüzde 5.52’lik bir düşüş gerçekleştiğini bildirdi.

EN YÜKSEK ARTIŞ DEMİR-ÇELİKTE

Satıcı, “Nisan ayında ülkemiz ihracatının yüzde 88.11’ini gerçekleştiren sanayi sektöründe aylık ihracatımız yüzde 30.98 artış ile 7 milyar 236 milyon dolar olarak gerçekleşti. Sanayi sektöründe dört aylık ihracatımız 27 milyar doları, son 12 aylık ihracatımız ise 79.8 milyar doları geride bıraktı. Nisan ayında sanayide en büyük ihracat artışı yüzde 86.19 ile demir çelik ürünleri sektöründe kaydedildi. Bunu, makine ve aksamları sektöründeki yüzde 59.02’lik artış ile değerli maden ve mücevherat sektörünün kaydettiği yüzde 54.53 oranındaki artışlar takip etti” diye konuştu.

Satıcı, demir ve demirdışı metaller sektöründe yüzde 34.80, taşıt araçları ve yan sanayi sektöründe yüzde 34.62, deri ve mamullerinde yüzde 26.29, tekstil ve hammaddelerinde yüzde 25.16, hazır giyim ve konfeksiyonda yüzde 19.12, çimento ve toprak ürünlerinde yüzde 18.76, kimyevi maddeler ve mamullerinde yüzde 13.71, halı sektöründe yüzde 10.82, elektrik elektronik’te ise yüzde 6.10’lik artış kaydedildiğini belirtti.

Madencilik ürünleri sektörünün Nisan ayı ihracatını yüzde 21.53’lük artış ile 200 milyon dolara çıkardığını kaydeden Satıcı, sektörün, 2007 yılının ilk dört ayında yüzde 34.75, son 12 ayda ise yüzde 41.14 oranında ihracat artışı gösterdiğini sözlerine ekledi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!