TILSIM, 40'LI YAŞLARDA. Hep söylenir, "Hayat, 40'ında başlar" diye. Doğrudur.İki yönden... Birincisi, gençlikte bilumum dayakları ya da kazıkları -her neyse- yiye yiye törpülenir, biraz adama benzersiniz. Hoşgörü boyutunuz gelişir. Hatalarınızı tekrar etmemeye özen gösterirsiniz, böylece eskisi kadar "kaybetmez"siniz. Hayatınız zenginleşir. Bu, işin tecrübeye yönelik kısmı.İkincisi, yaratıcılık. Aslında, bu da bir tür birikim demek. Yapılan araştırmalar, 40'lı yaşlarında insanların en verimli devresine girdiğini gösteriyor...... muş...Delil mi istiyorsunuz?Muhammed Peygamber'e, Allah tarafından peygamberlik 40 yaşında bildirildi.(Bu bir... Sıralayacağım... Aklıma gelenlerin hepsini.)Kristof Kolomb Amerika'yı 41 yaşında keşfetti. (Yani, bir de, bir gaflet anına denk gelip de keşfetmeseydi, neler olurdu düşünebiliyor musunuz? Domates yok, patates yok, kovboylar yok, Hollywood yok, Marlyn Monroe yok, James Dean yok, kahretsin, Clinton ve bilumum rezaletleri bile yok. Ve, en kötüsü, tepemizde, bir adet "cici" süper güç yok. Allah muhafaza, biz ne yaparız, süper gücümüz olmadan?)Shakespeare 'Macbeth'i 42 yaşında yazdı. (Tanrı biliyor, en zorlu edebi metinlerden biridir! 17 yaşımın pek pembe olması gereken baharını karartmıştı. ABD'de burslu öğrenci olarak, ileri kurda her Allah'ın günü Macbeth okursanız, pembeler şöyle dursun, 'Her Yer Karanlık'ın nâmelerinden başka birşey gelmiyor insanın aklına. Geberdim yahu. O gün bugündür, Lady Macbeth türü muhteris hatunlardan ölesiye nefret ediyorum. -Ne dersiniz, maksat hasıl olmuş mu?)Johannes Brahms ilk senfonisini 43 yaşında tamamladı. (Hazretin müzikteki ustalığını sorgulamak bize mi kalmış? Ama, çağın en ünlü piyano virtüözü Clara Schumann'a duyduğu aşkın ölümsüzlüğü, bence, daha önemli. Zaten, Brahms da, Clara için, "Hayatımın en güzel olayı, en büyük zenginliği ve en soylu anlamı" demiş.Dr. Christian Bernard dünyada ilk kalp nakli ameliyatını 45 yaşında gerçekleştirdi. (Sahiden, dünya şaşkınlıktan mum gibi kaldı. Ama, Dr. Bernard şöhret ve parayı yakalar yakalamaz, ilk iş, onca yıllık karısını boşadı, sarışın genç bir hatun aldı. Bu hanım kızımızla kaç sene oturdu, hatırlamıyorum. Çok net hatırladığım şey, bu ameliyatın, "aşk" dediğimiz o "tarifi mümkünsüz şey"in, kalp denen safi adele organımızla hiçbir alakası olmadığının tamamen beyin işi olduğunun ispatlanışı idi. Zira, Dr. Bernard'ın ilk hastası, ameliyatla alınan "orijinal" kalbini senelerce bir kavanozda başucunda muhafaza etti. Sonra da, durmadan başının etini yiyen basın mensuplarına, dünya tarihinin kaydettiği en kritik itirafı dile getirdi:"Bakın kardeşim... Kalpmiş, yürekmiş, aymış, mehtapmış..... hepsi hikâye. Ben karıma kendimi bildim bileli aşığım. Ameliyattan önce de aşıktım, kalbim gitti, gider. Ama, onu en az eskisi kadar çok seviyorum." Bu muhterem zât, ameliyattan sonra on küsur yıl yaşadı. Hayatta kalmakla, kimbilir, karısını ne kadar çok mesut etmiştir.Söylediğine gelince... "Hay ağzını öpeyim"den başka ne denir?Aşk'ın tılsımı beyinde çakıyor ve sönerse de orada sönüyor. Siz, siz olun, beyninize mukayyet olun. Bu nacizane tavsiyem için de, beni affedin.)Sezar, İngiltere'yi 48 yaşında işgal etti. (Çok hayırlı bir iş. İngiltere o sayede, erken dönem Roma uygarlığının izlerine sahip bugün. Yine de, Sezar'ın sağda solda fütuhat ile iştigal ederken, son Mısır Kraliçesi fettan Kleopatra'nın kollarına düşmekte geç kalışına esef ettiğimi itiraf etmeliyim.)Washington, ABD devletini 49 yaşında kurdu. (Kendine göre, haklı bir nedeni vardı elbet. Washington yeni bir devlet kurdu kurmasına da, "Amerikalı" denilen o "beyaz adam"ın insanlığa karşı işlediği vahim suçlara ne demeli?Sıralayayım mı? Evvelce, Amerikalılara söz ettiğim için yazabilirim.O zaman, sıkı durun!1) Güzelim İngiliz İngilizcesi'ni katletmek.(Amerika toprakları henüz İngiliz ve Fransız sömürgesi iken, it-kopuk, çeşitli mahkûmlar, sürgünler, serüven düşkünleri, sözün kısası serseri takımını misafir (?) ediyordu. Tam tekmil ismini soyadını söylemekten bile âciz bu adamların, doğru İngilizce konuşmasını beklemek akıl kârı bir iş mi?Adamlar bağımsızlıklarını kazanıp bir de dünyaya hükmetmeye başlayınca, her dünya vatandaşı için İngilizce öğrenmek Allah'ın emri oldu çıktı. Ama, hangi İngilizce? Sağından solundan çekiştirilmiş, kelimelerin telaffuz derinlikleri yok olmuş, kısaltmaların esiri bir Amerikan İngilizcesi!17 yaşında iken, bir İngiliz arkadaşıma sormuştum: "Şu İngiliz aksanını kazanmak için ne yapmalıyız?"Verdiği cevap, İngiliz olmayanlar için diz boyu ümitsizlik yüklü idi: "İngiliz aksanı öğrenilmez, onunla doğulur!")2) Kızılderili ırkını yok etmek, kültürüyle birlikte, dünya yüzünden silmek.(Amerika'ya bir sürü insanı, çöp döker gibi boca ettiler. O zaman endüstri devrimi falan yok; ahali mecburen hayvan besleyecek, toprak işleyecek ki karnı doysun. Ama, kimin toprağını? Kızılderililerin toprağını. Kızılderilinin alnında keriz yazmadığı için güzellikle vermedi tabii, asırlardır atalarının yaşadığı özbeöz kendisinin olan toprakları. Lisede "Manifest Destiny" diye biz gençlere yutturulmaya çalışılan şeyin, Doğu yakasında sıkışıp kalan beyazların kanla yazılmış toprak kazanma derdi olduğunu hep biliyorduk. Ama, sesimizi çıkarmayıp bize belletileni yazdık, sınıfımızı da geçtik. Yine de, kazın ayağı öyle değil. "Beyazlar batıya yönelmelidir." Dediler. Bu yöneliş yüzyıllarca sistemli bir şekilde sürdürüldü. Ve nihayet, Pasifik sahiline, yani nihai Batı'ya ulaştıklarında, güzergah üstündeki tüm Kızılderililer temizlenmişti.)3) Atom bombası kullanarak yüzbinlerce masum insanı öldürmek!(Can havliyle hayata sarılan canı burnunda insanların, canla başla çalışıp yarattığı bir "tabiat harikası"dır ABD devleti. Kültür ve teknoloji Avrupa'dan ithal, ölümüne çalışmaya hazır iş gücü içeride hazır. Geliştiler. Dünya siyasetine bulaştılar; her iki dünya savaşında da toprakları çatışma yüzü görmedi. Japonlar'ın Pearl Harbour baskınının ortalama Amerikan insanında yarattığı sarsıntının izleri bugün bile görülebilir. Neymiş efendim, limanda demirli birkaç gemi batmış. Her iki savaştan da en az insan zayiatı ile çıkan ABD, "Daha fazla Amerikan askerinin ölmesine izin veremeyiz" bahanesiyle ilk atom bombalarını Hiroşima ve Nagasaki'ye atarak çok büyük bir insanlık suçu işledi. Sonra da, Nürnberg'de Nazi savaş suçlularını yargılamaya kalktı. "Tencere dibin kara" meselesi.Fazladan üç beş tane Vietkong gerillası öldüreceğim diye, Vietnam'ın balta girmemiş ormanlarını yakıp kül etmek de neyin nesi? ABD, dünyanın en ileri savaş ve silah sanayiini besleyip büyütmekle, sonra bu silahları her çatışan devlet ya da gruba vermek, "Yahu kardeşim, niye savaşıyorsunuz?" diye sormakla suçludur.)4) Diplomasinin tüm ince kurallarını delmek.(Tanrı'ya şükür, diplomasinin tüm inceliklerinin hakkından gelemediler. Ancak her türlü ortamda rahat olmaya pek meraklı oluşları (özünde, hiç de fena bir haslet değil) ister istemez diplomasiye de sıçrıyor. Gece gezmeye gideceği genç kızı evinden almaya gelen delikanlının, korna çalarak davetiye çıkarttığı tek ülke ABD'dir, herhalde. İlk rastladığımda dehşete düşmüş ve ilk iş benim için korna çalınmasını yasaklamıştım!)5) Tüm dünyanın damak tadını tamiri mümkünsüz dozda bozmak. İnsanları "fast-food"a mahkûm etmek.(ABD'yi baştan sona dolaşın, bir tane özgün Amerikan yemeği bulana kadar göbeğimiz çatlar. Yaşanan şey, her etnik grubun anavatanından getirdiği
yemek kültürünü evinde sürdürmesi. Gerisi, Çin ya da Ä°talyan lokantaları. Onlar da olmasa, durum vahim. Sandviçin vatanı Avrupa kıtası, ama dünyaya yayan Amerikalılar. Ä°llaki, ayak üstü bir ÅŸeyler atıştıracaklar. Ayakta atıştırılınca, tek kayıp sofra kültürünün sahneyi terketmesi olmadı, lezzet unutuldu, yemek adetleri bozuldu. Yemekte gazoz içildiÄŸi nerde görülmüştür Tanrı aÅŸkına? Gazoz -yani, Coke- sadece hamburger ile içilir. Bir de, belki, pizza ile. Aslında, pizza ile hafif bir kırmızı ÅŸarap daha çok yakışır. Amerikalılar sayesinde ne, neye yakışır, unutur olduk!)6) Hollywood hayalleri ile tüm dünyayı derin uykuya sevketmek.("Aldatmaca" dendi mi, aklıma ilk olarak Hollywood filmleri ve onun yıldızlarının yalan dolanla yüklü sahte hayatları gelir. Ancak, ben de Amerikan filmleriyle büyüdüm ve -huyum kurusun- pek severim. Neyse ki, iÅŸin üçkâğıdının farkındayım diye kendimi teselli (?) ediyorum.)Listeyi daha uzatabilirim. Ama, bence burada keseyim. Kısaca, "süper güç" sıfatıyla tüm dünyanın efendisi olmak bile, baÅŸlı başına bir insanlık suçu deÄŸil mi? Daha ne diyeyim anacığım?Ãœnlü Ä°ngiliz bilim adamı Fleming penisilini 47 yaşında keÅŸfetti. Böyle keÅŸiflere can kurban. Ben de, milyonlarca insanın hayatını bağışlayan böyle bir keÅŸifte bulunmayı ne çok isterdim. Saygın beyefendi, nurlar içinde yatsın.Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit 40'lı yaÅŸlarında siyaset alanında farkedildiler. (Memleketimiz için, iyi mi oldu, fena mı oldu, bunun takdirini, siz kardeÅŸlerime bırakıyorum. Zira, bu arapsaçı meselenin içinde çıkacak yiÄŸidin alnını karışlarım.)En vahim soru benim önümde!! "41 kere MaaÅŸallah" âvâzelerinden sonra, 40'lı yaÅŸların keyfini sürmekte olan bendeniz, henüz (?) insanlığı sarsacak bir ÅŸey yapabilmiÅŸ deÄŸilim. Her zamanki gibi, durmadan okuyorum, öğreniyorum, yazıyorum. Kedileri, aÄŸaçları, ülkemi seviyorum. Kendi halinde, zararsız biriyim.10 üzerinden 10 alacak tek eylemim, Canım'ın aklını çelene kadar, anamdan emdiÄŸim sütün fitil fitil burnumdan gelmesi. Helal olsun. BaÅŸardım. Mesuduz...Sözün özü, "40'ından sonra azanı, teneÅŸir paklar." Lafına pek pabuç bırakmayın siz. Bu özdeyiÅŸ dile getirildiÄŸinde -yani, en az iki asır önce- yaÅŸ ortalaması (hani ÅŸu, 'life expectancy' dedikleri ÅŸey) 20 küsurlu yıllarda dolaşıyordu. 30 yaşında biri "olgun" idi, 40'ını aÅŸtın mı da iÅŸin bitikti.Zaten, bu özdeyiÅŸte büyüklerimizin kastettiÄŸi "azma" türü azıcık belden aÅŸağı. Vallahi bilemem, günümüzde, ahali her yaÅŸta azıyor, yine de, teneÅŸirle ünsiyetleri baÅŸka yollardan gerçekleÅŸiyor.Jülide ERGÃœDER - 24 Mayıs 2000, ÇarÅŸamba Â
button