Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2004 00:00
ÜLKESİNİ çok seven, ama gerçekten seven ve bilinçli seven bir Türk vatandaşının eline kalemi verseniz ve ‘‘Bir makale yaz. Bunu ABD'nin en önemli gazetelerinden birinde yayınlayacağız’’ deseniz, yazdığı yazı acaba Thomas Friedman'ın dün New York Times'ta yayınlanan yazısı kadar olur mu?Geçtiğimiz ay Türkiye'ye gelen Friedman'ı üç şey çok etkilemiş. Friedman'ın İstanbul'a geldiği gün, Şişli'de bombalanan sinagogun açılışı vardı.Friedman buradaki manzarayı ABD'li okurlara aktarıyor: ‘‘Hahambaşı törene katılıyor. Bir elinden İstanbul Müftüsü tutmuş diğerinden ise sinagogun bulunduğu bölgenin Belediye Başkanı (Mustafa Sarıgül). Sokağın iki yanında toplanmış kalabalık onların üzerine kırmızı karanfiller atıyor.’’Friedman'ı etkileyen bir diğer olay sinagog bombalarından sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın hahambaşını ziyarete gitmiş olması:‘‘İslami bir partiden gelen Başbakan hahambaşını ziyarete gidiyor. Bu tarihte de bir ilk. İlk kez bir Türk başbakan, hahambaşını ziyaret ediyor.’’Friedman'ı etkileyen üçüncü olayı ise intihar bombacılarından birinin babasının yaptığı açıklamalar. Friedman ‘‘Beni en çok etkileyen ise bombacılardan birinin babasının sözleri oldu’’ diyor ve Şefik Elaltuntaş'ın sözlerini aktarıyor: ‘‘Biz ülkesini, bayrağını ve dinini seven, saygılı bir aileyiz. Bu çocuk neden böyle yaptı anlamıyorum. Hahambaşı ve Yahudi kardeşlerimizle bir araya gelmek, hahambaşının elini öpmek ve onlardan oğlumun yaptıkları için özür dilemek istiyorum’’Friedman o günlerde İstanbul'da olduğu ve bütün bunları görüp yaşadığı içini müthiş etkilenmiş. Cemil Çiçek'in ‘‘İslam dünyası teröre karşı ‘Ama'sız mücadele etmelidir’’ sözleri de Friedman’da yer etmiş. Bu yaşadıklarından yola çıkan Friedman Türk politikacılarının gözü kara köktendinciler olmadıklarını, çünkü demokrasi içinde seçilerek yükseldiklerini ve din adamı kimliği taşımadıklarını söylüyor. Ve Türkiye'deki İslami anlayışı överken de intihar bombacısının babasının sözlerini hatırlıyor. Sonra da Türkiye için dileklerini sıralıyor. New York Times yazarına göre Türkiye'ye sahip çıkmak gerek. ‘‘İslam'ın ve modernizmin birlikte nasıl olabileceğinin tek model örneği Türkiye’’ diyor Friedman ve Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesinin ‘‘şart’’ olduğunu belirtiyor. Bunun için Avrupa Birliği'nin gerekeni yapması, ABD'nin de buna elinden gelen bütün desteği vermesi gerektiğini ekliyor. ‘‘Eğer bu gerçekleşmezse çok komplike bir durum olmasına rağmen Türkiye'yi NAFTA'ya almalıyız’’ diye de ekliyor. Friedman'ın yazısı çok güzel bir cümleyle bitiyor.‘‘Avrupa Birliği tarihi bir hata yapabilir ve Türkiye'ye köprü kurmak yerine Türkiye'nin çevresine bir hendek kazabilir.’’Friedman'ın yazısı son derece güzel ama bir o kadar da gerçek. Ve çok bilinen bir cümleyi hatırlatıyor: ‘‘Türkiye'yi tanımayıp seven, tanıyıp da sevmeyen yok.’’Friedman'daki şansımız bütün bunları göreceği bir günde Türkiye'de olması ve doğru insanlarla bir araya gelmesiydi. Ama asıl olan Friedman'lara ulaşıp kendimizi anlatmamız. Kokainden eroine giden yol kısadırGEÇEN yıl gençler arasında uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması ile ilgili bir dizi yazı yazdım. Ancak o günlerde ‘‘tanınmış’’ birileri uyuşturucudan ölmüş olarak bulunmadığı için Narkotik Şube yetkilileri dışında bizim yazılarla ilgilenen pek olmadı. Şanssız bir genç kızımızın eroinden ölmesi sonrası konu şimdilerde gündeme geldi. Oysa uyuşturucu konusunda ülkemizde durum berbat ve giderek daha da berbat hale geliyor. Üstelik de artık ‘‘kenar’’ mahalleler değil, lüks semtler de uyuşturucu batağında. Hem de öyle böyle değil. Uyuşturucu veya uyarıcı kullanımı öyle bir boyutta ki, artık ‘‘sosyete’’ bile bunun pençesinde. Sosyete düğünlerinde ‘‘kokain’’ çekmek için özel odalar ayrılır hale gelmiş. Partilerde gençler birbirlerine sigara ikram eder gibi kokain ikram ediyorlar.Kadınlar bile en bol kokain bulundurana rağbet ediyorlar.İnanması güç müthiş hikáyeler bile var.Bunlar İstanbul'da kulaktan kulağa anlatılıyor.Polis de bunları biliyor ama bir şey yapamıyor. Çünkü kullananlar Türkiye'nin en zengin, en güçlü insanları.Zaman zaman yapılan operasyonlardan sonuç çıkmıyor, sonuç çıkmadıkça kullanım artıyor.Bu grup zenginlerden oluştuğu için bunlara pek bir şey olmuyor.Ama bunlarla takılıp bu batağa saplanan ‘‘güzel kızlar’’ ne yazık ki kurtulamıyor, pahalı kokainden ucuz esrara, oradan eroine giden bir batağa yuvarlanıyorlar.Gecekondudan çıkan güzel kızlar önce lüks yaşama, sonra uyuşturucuya, ardından fahişeliğe ve en sonunda da batağa gidiyorlar.Gecekondu mahallesinden çıkıp podyuma giden yolu gösteren
magazin programları, bu hayatın arka yüzünü göstermedikleri için de yolu otoyol haline getiriyorlar.Sonra da Burçin'in arkasından oturup gözyaşı döküyor, hikáyeler yazıyoruz.Utanmadan...NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Anı kurtarmak için söylenen bir yalanın, daha uzun bir geleceği kararttığını anladığımız zaman.
button