Güncelleme Tarihi:
SAAT 19.00
Sınır ötesi operasyonla ilgili Başbakanlık Tezkeresi, 497 oyla kabul edildi. Oylamaya, 32 milletvekili katılmadı.
TBMM tutanaklarına göre, tezkerenin oylamasına 515 milletvekili katıldı. Tezkere, 497 oyla kabul edilirken, 18 milletvekili ret oyu kullandı. DTP'li milletvekillerinin yanı sıra ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras da ret oyu verdi.
TBMM Başkanı Köksal Toptan ile birleşimi yöneten başkanvekili Güldal Mumcu'nun, içtüzük gereği oy kullanamadığı, 30 milletvekilinin katılmadığı tezkerenin görüşmeleri sonunda, 14 milletvekili de mükerrer oy kullandı. Bu nedenle Genel Kurulda açıklanan 511 kabul sonucu ile tutanaklardaki sonuç farklı oldu.
SAAT 18.50
Oylama elektronik şekilde açık olarak yapıldı...
İşte dakika dakika tezkere görüşmeleri...
SAAT 18.45
DSP Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli
Dış politikada yapılan konuşmaların, kriptolara geçtiğini söylüyor.
Hükümetin 17 Ekim 2007’deki tezkere metninde, yeni tezkere metninde de sorunu bir açıdan doğru tespit ediyor.
Uzun bir süredir sürdürdükleri, siyasi girişimlerden hükümetin sonuç alamadığını söylüyor.
17 Ekim’de tezkereyi kabule ettikten sonra, bir çok yabancı basında ABD’ye meydan okumak olarak aldı. Ve bundan birkaç gün sonra Dağlıca baskını gerçekleştirdi.
Yine bu tezkere görüşülmeden Aktütün Karakolu’na saldırı yapıldı.
Az önce Diyarbakır’da uzun namlulu silahlarla saldırı yapıldı. 1 polisimiz şehit olmuştur.
Hepimiz biliyoruz. 5 Kasım’da ABD’de yaptığı görüşmeleri hepimiz biliyoruz.
Biz DSP olarak kan dökülsün istemiyoruz. Biz barış istiyoruz. Biz güçlü bir Türkiye istiyoruz.
Kuzey Irak bir terör yuvası haline dönüşmüş.
Biz bu ülkenin insanlarıyız, hükümete kıskançlıkla bakmıyoruz. Benden önce.
DTP Milletvekili Hasip Kaplan
SAAT 18.50
Biz gerçekten burada sorunları birlikte çözmenin olgunluğunu göstermek zorundayız. Burada bunlar konuşulurken, dokunulmazlıklarımızın kaldırılmalarını istedi.
Ben 30 yıllık hukukçuyum. İsteyen savcı gelsin soruşturmasını yapsın. Ben 4 bin köyü boşaltmadım, doğu güney doğu da aç kalan bebeklerin yavruların katillerini ben korumadım, Malatya’yı kana bulamadım, böyle bir gerçeklik varken, bu kürsüde dokunulmazlıklarını kaldıralım diyorum. Hodri meydan diyorum.
Saat 18.40
YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ İLKESİNDEN AYRILMAMALI
İstanbul Bağmsız Milletvekili Ufuk Uras
Bir önceki tezkereden bu yana tam 1 yıl geçti. 1 yıl boyunca çözüm sanılanın çözüm alınmadığını görmek zor mu?
Türk toplumu kan dökülmesinden bıktı. Güvenlik uğruna demokratik adımları kevgire çevirecek adımlar soruna çözüm olmuyor.
Bugün çözümsüzlüğü artıracak şiddet adımlarına ihtiyaç yoktur.
Bugün aklı selimi savunma günüdür. Demokratik açılımlardan ürkmeyelim.
Dünyanın bir çok ülkesinde reformların yapılması, paralel bir süreçte ele alınmıştır.
Bu tezkere Türkiye toplumunu demokratikleştirmeyecektir.
Yurtta barış dünyada barış ilkesinden ayrılmamak aklı selimin gereğidir.
SAAT 18.35
TAMPON BÖLGE KURULMALIDIR
Sivas Bağımsız Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu
Tezkere bugün uzatılacaktır. Ancak mesele yetki vermekten ve operasyon yapmaktan ibare değildir.
Terör 25 yıldır devam ediyor, bu kadar sürede devam etmesi uluslar arası güçlerin varlığını açıkça ortaya koymaktadır.
Demokrasi insan hakları ve hukukun üstünlüğünden taviz vermeden kararlı bir mücadele yapılmalıdır. Bölgedeki işsizliğin ve göçün sebebinin PKK olduğu anlatılmalıdır.
Okullarımız da terör dersleri verilmeli, herkese çok iyi bir şekilde öğretilmelidir.
Başta milletvekilleri olmak üzere herkes PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmelidir.
Bir yandan yemin ederken, diğer tarafta ihanet odaklarıyla
Terörün dış kaynakları kesilmelidir. Bunun için etkin ve kesin bir mücadele uygulanmalıdır.
Onur kırıcı saldırıların karşısında söylenen gerekçeler daha da kahredicidir.
Mobil timler şekilde oluşan özel timlerle bu mücadele yürütülmelidir.
Irak’ta kaygılarımızı giderecek bir siyasi otorite oluşana kadar bir tampon bölge oluşturulmalıdır.
SAAT 18.20
TÜRKİYE'NİN PKK'YI YOK ETMESİNDEN BAŞKA ÇARE KALMAMIŞTIR
MHP Milletvekili Kürşat Atılgan
Aldığım bilgiye göre az önce Diyarbakır’da bir polis aracı tarandı. 1 şehidimiz var.
Kanlı terör örgütünden ve onun destekçisinden, evlatlarımızın hesaplarının soracağına da inanıyorum.
Türkiye 25 yıldır mücadele etmektedir. 1984’ten 2002 yılına kadar Türkiye’nin bunun adı terör sorunuydu. Yani bizimde içinde bulunduğumuz hükümet 2002 yılında, iktidarı devrederken terör ülkenin gündeminden düşmüştü, şehit sayısı 3 yada 5’i geçmeyecek şekildeydi.
Peki ne oldu da 6 yılda bu kadar şiddetli arttı? Bunun sebebi bana ve MHP’ye göre daha önceki büyün bu işte mücadele edenler, bu ülkenin adı terör problemi iken, bu iş biraz kimlik ve hak arama sorunu olarak görülmeye başlandı ve terörün ümitlenmesine, teröre prim verildi.
Az önceki konuşmalarda biraz ümitlendim. Aradaki 5 yıllık farklı anlayışın bugün değişmesinden memnunluk duyuyorum.
Geçtiğimiz 25 yılda da Kuzey Irak’ta üstlendiler. Orada barındılar, eğitim yaptılar, silahlandılar, fırsat bulduklarında Türkiye’ye geçerek pusu kurdular, büyük şehirlerde masum insanlarımızın katledilmesine vesile oldular.
Türk milletini kahreden, teröristin yaptığı her eylemden sonra gerçek niyetlerini gizleyerek sarf ettikleri eylemlerdir, terörü lanetlemeyen taraflardır.
Kafamızı biraz kaldırdığımızda, bu millete ihanet edenlerin nasıl zulüm çektiklerini görürüz. Bu onurlu insanların tamamı bu cumhuriyeti kurmuştur. Bütün farklılıklarıyla bu coğrafyadaki insanlar milletimizin bir parçasıdır.
Gönül ister ki bu tezkere oy birliği ile bu meclis’ten geçsin. Böyle olsa teröristlerin alacakları mesajlar vardır.
Bu tezkere ile TSK ve hükümet caydırıcı bir koz elde edecektir. Caydırılamazsa, caydırılmasına vesile olacak operasyon yapılacaktır.
Barzani’nin PKK’ya verdiği destek bellidir. Bu desteği kesmesini beklemek saflık olur. Bölgesel yönetim liderinin anlayacağı tek dil kalmıştır o da kuvvettir.
Türk siyasetinin Irak’taki en büyük kozu TSK’nın gücüdür.
Barzani neden PKK’ya destek versin diyebilirsiniz.
150 yıllık hayaline Türkiye topraklarını da bu hayaline dahil etmiştir. Barzani’nin rüyasından uyandırılabilmesinin de en büyük etkeni TSK’nın gücü olacaktır.
Ne Roma’da ne Bizans’ta ne Osmanlı’da güneydoğu Anadolu bölgesinde böyle bir vurucu kuvvet olmamıştır.
Sayın Başbakan ve Bush’un Washington görüşmesinde PKK ortak düşman olarak görülse de, sadece istihbarat paylaşımına indirgenmiştir.
Bu istihbarat paylaşımı çok abartılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeterince istihbarat olanağı vardır.
Türkiye gelinen noktada Kuzey Irak ile ilgili kendi gücüyle kontrol etmekten başka çare kalmamıştır.
Türkiye’nin PKK’yı yok etmesinden başka çare kalmamıştır. Aksi takdirde duyduğumuz acıları tekrar duymak zorunda kalırız.
Terörizmle mücadelenin askeri bacakla mücadele etme sonuç alınmaz. Terörizmin mali bacağının kırılması gerekir. Bu teröre kimlerin nasıl nerede ne kadar miktarda yardım ettiğini tespit etmek zor değildir.
Diğer taraftan teröre destek veren siyasilerle ilgili TBMM’de dokunulmazlıkla ilgili yeni düzenlemeler getirilmelidir.
Son olarak, bölgedeki göçer hareketlerinin kontrol altına alınmasıdır. Yurt içindeki teröristler göçerlerden lojistik destek almaktadırlar.
SAAT 17.55
TAZİYE GÖNDERENLER PKK'YA YARDIM EDİYOR
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek
Yüreğimizi yakan bir acıyı konuşuyoruz. Gerçekten yaşanan acı olaylardan sonra hepimizi bu konularda hassasız. Nefretimiz şiddetimiz dorukta. Böylesi bir konuyu konuşurken aklımızı öne çıkararak Türkiye’de olması ve yapılması gerekenleri konuşmalıyız.
Burada dile getirilen görüşlerin çoğuna katılmasak da, değil mi ki bir başka bakış açısıdır bu acılı günlerde, şehitlerimizin hatırına bunların hepsini saygıyla karşılıyoruz.
Yaşanan olaylardan sonra bu konuşmaları vatandaşlarımız da yapıyor. İşin esasını öğrenmek için bu konuşmalar yapılıyor. Biz de yapacağız.
Bunları konuşurken hem gerçekleri hem de gerçekçi konuşmalıyız. Karmaşık dünyanın gerçeği Orta Doğu’nun içinden çıkılmaz gerçeği. Türkiye’nin ise 40 yıllık geçmişi olan bir konuyu konuşurken, vatandaşlarımızda değerlendirme yaparken sağlıklı bir değerlendirmeye varsın. Birliğimizi bütünlüğümüzü bozmak isteyen bir takım kişilere kanmasın.
Madem ki 40 yıldır uğraşıyoruz, elde ettiğimiz netice var elde edemediklerimiz var.
Şunu biliyoruz. Terörle mücadelenin iki tane ön şartı var. Siyasi kararlılık ve halkın desteği. Madem ki halkın desteği önemli halk doğru bilgiye sahip olmalıdır.
Bir süreden beri, her ne sebeple olursa olsun kafa karıştırıcı değerlendirme yapılıyor. Bir tanesi 17 Ekim 2007 günü TSK’nın terörle ve teröristle mücadelede bir imkan olarak düşünülen 903 sayılı karar çerçevesinde TSK tarafından sınır ötesinde yapılacak harekâtın hudut zamanının bildirilmesi Genelkurmay Başkanlığı’ndan istendi.
TSK’nın terör tehditlerini bertaraf etmek ve sınır ötesi harekat ircaa etmek üzere,
Terör örgütünün bulunduğu bölgeler ile askeri harekatın askeri ihtiyaçlara göre sürdürülmesi,
Genelkurmay Başkanlığı’nca, kullanılacak gücün askeri ihtiyaçlara göre belirlenmesi ve Başbakanlığa bilgi verilmesi.
Nasıl bir harekat olacak, hududu ne olacak, ne miktar bir birlik bulunacak gibi bir çok soruyu içeren bir bilgi verildi.
Gereğini siz yapacaksınız, hükümet olarak size destek vereceğiz.
Gereğinin yapılabilmesi açısından makul süre içerisinde Başbakanlığa bildirilmesi istenmiştir.
29 hava harekatı yapılmıştır. Bir kara harekâtı tarzında bu tezkere bugüne kadar kullanılmıştır. Bu tezkereden beklenen muradın hasıl olması bakımından daraltılan bir durum söz konusu değildir.
TSK’nın terörle mücadelede bir kısım imkânları talep ettiği buna yeterli imkânın verilmediği yönünde. Bu kesinlikle doğru değildir.
İnsan hayatı söz konusu olduğu zaman para teferruattır.
100 km az yaparız, 4 bina az yaparız, gerekirse aç yatarız bu parayı sağlarız.
Terör uzmanlığından dolayından değil terörle mücadelede güvenlik birimlerimizin karşılaşacağı ödenek sıkıntısı varsa bunu anında karşılamak içindir.
Hükümet sanki para vermiyormuş gibi değerlendirme yapılıyorsa burada iyi niyet yoktur.
Bu tezkere kabul edildikten sonra, terör konusunda dış dünya Türkiye’nin yanında yer almıştır.
Biz Kıbrıs’ta haksız mıydık?
Ama 2 keçinin doymadığı yerden 9 kağnı ot yolduruyorlar adama.
Hükümet bunu anlattı. Herkes terörle mücadelede Türkiye’nin haklılığını kabul ettiyse bunu hükümetimiz sağlamıştır.
Irak ile ABD ile Arap ligi ile AB ile BM ile NATO ile bütün bu süre zarfında herkesin kendi çapında katkıları olmuştur ki bugün bu meseleleri biraz daha rahat bir ortamda konuşma imkanını buluyoruz.
Terörizmle mücadele teröristle mücadeleden daha zor olan bir alandır. Dağa çıkıştan tutun, hepsi bataklığın kurutulmasına bağlı.
Bizim yaptığımız şey Terörizmle mücadeledir. Onun içindir ki terör örgütü bizden rahatsızdır.
Onun için varsa yoksa hedef AKP, AKP iktidarıdır. Keşke herkes AKP kadar bu yönde gayretin içerisinde olsa, Türkiye’nin en aziz insanlarının yaşadığı bölge terör uzantılarından çıksa.
Bu durup dururken olmadı çünkü biz bir kardeşlik projesi sürdürüyoruz. Biz oradaki hizmetleri terör önlensin diye götürmüyoruz.
Orada yaşayan insanlar da bizim insanlarımızdır.
Bulgaristan Yunanistan Suriye Çanakkale’deki mezarlıklara gidin bu ülkenin insanları yan yana yatıyor.
Bölücü örgüt altından halının kaydığını düşünerek bir taraftan askerlerimize bir taraftan polisimize, suçsuz insanlarımıza saldırıyor.
2 yaşındaki çocuğun özgürlüğü yok mu? Öldürdüğünüz katlettiğiniz hanımların dedelerin hakkı yok mu? Bunları hunharca katledeceksin, sonra da kalkıp insan hakkı diyeceksiniz. Yaşamak insanın en temel hakkıdır.
21. yüzyıl birçok literatürde terörizm çağı olarak geçiyor.
Ama üzerinde yeterince durulmayan husus hiçbir terör örgütü dış destek olmadan varlığını sürdüremez.
Deniliyor ki evet dünya terörü konuşuyor, ancak birçok ülke kendi dış politikasının en büyük amacı olarak da terörü kullanıyor.
Bize taziye mesajı gönderenlerin bir kısmı verdikleri sözün arkasında dursalardı bu kadar kan akmazdı.
Akan kanlar arkasında bir kısmının eli vardır. Bunu size değil, hükümet olarak katıldığımız her toplantıda bunları yüzlerine vurduk. Bu yönden alnımız ak, başımız diktir.
Biz küresel terörizmle uğraşıyoruz. Filanca falanca dağda olanlara bakın bunların 3’te 1’i Türk değildir. Sünnetlisi var sünnetsizi var. Irak’tan İran’dan Suriye’den
Bir taraftan taziye mesajları, vakıflarıyla dernekleriyle bakım sağlıyorlar.
Adamı bize teslim edip de foyaları meydana mı çıksın ? Hiç biri samimi bir gayretin içerisinde olmadı.
Gerçekleri vatandaşlarımız da bilsin. Biz askeri operasyonlar da dahil hepsini yapmaya gayret ediyoruz.
Bu uzun soluklu bir mücadele. Herkes daha samimi bir işbirliği içerisinde girsin.
Burada bile kimisi demokrasi açılımı isterken, kimisi olağanüstü açılımlar istemekte.
Terörle teröristle terörizmle mücadele demokrasinin içerisinde kalınacak yapılacaktır. Hukukun içinde kalınarak yapılacaktır.
Türkiye’de denenmedik metot da kalmadı.
Oturup değerlendirmemiz de gerekiyor. Bir şeyi ifade etmek istedik.
Hukukun içinde demokrasinin içinde bu sorunlar çözeceğiz.
Genelkurmay Başkanlığı2nın yaptığı sempozyumu önemsedim.
Konuşamadığımız neden terör sıfırlanamıyor sorusunun cevabı bir sürü insan tarafından dile getirdi.
Bir milli mesele olarak görürsek, milletimizin gücünü arkamıza alarak biz bu mücadeleyi başaramazsak dünyada bunu başaracak başka da bir millet yoktur.
Zaten terör örgütünün yapmak istediği şey bu ülkenin insanları arasında nifak sokmaktır.
Olaylar arkasında elbette hırçınlığımız var.
Hepinize teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum.
SAAT 17.40
TERÖRE KARŞI DAHA ETKİLİ BİR POLİTİKA ŞART
CHP Milletvekili Onur Öymen
Bu son saldırı PKK terörüne karşı daha etkili ve sonuç alıcı bir politika izlememizin kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.
Türkiye’nin doğusunda ve güneydoğusunda çok ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar vardır. İşsizlik kabul edilemez düzeydedir.
Irak ve İran sınırına yakın illerimizdeki sağlık ve eğitim olanakları, bırakın Türkiye’yi Diyarbakır’ın 4’te 1’i oranındadır.
Devletin bütün alanlarda öncü rol oynaması gerekmektedir. Eğitim ve sağlıkta gerekli adımları atması gerekmektedir.
Hakkari Çukurca’ya gittiğimde bir tane doktor yoktu.
15 yıl daha az yaşıyor Güneydoğu’daki vatandaşımız. Ne için? Güneydoğu’daki vatandaşlarımızın durumu tek kelimeyle perişandır.
Hakkari’de 1 tane tavuk çiftliğimiz vardı. Teröristler orayı tahrip ettiler şimdi orası da yok.
Bütün bunlar Türkiye’nin gerçeğidir ve bunları ne kadar söylesek azdır.
Hiç kimse bölgede sorunlar olduğu için silahlanmaları haklıdır demesin.
Terör fakirliğin ürünü olsa İspanya’da çıkmazdı.
Terör bir siyasi projedir. Teröristler Türkiye2nin bazı bölgelerini adım adım Türkiye’den kopartmak fırsat bulurlarsa başka bölge ülkelerinden koparacakları parçalarla kendilerine devlet kurmak istiyor.
Oradaki yetersizliklere bakarak terörü haklı mı çıkaracağız. Terör örgütünün projesini göremezsek, terörle sağlıklı bir mücadele yapamayız.
Silahı parayı nereden karşılıyorlar. Yerel yönetimlerin desteği olmasa PKK bunlara ulaşabilir miydi?
Türkiye’nin konumunda bir ülkenin güçlenmesi bölgesel bir güç olması dünyada herkesin en tatlı rüyası değildir. Türkiye gibi ülkelerin başından böyle büyük olayların geçmesi herkesi rahatsız etmez.
Dünyada Kuzey Irak’a benzer başka bir yer var mıdır yok mudur? Kuzey Irak’ta PKK ile mücadele etmekle görevli güvenlik güçleri hangileridir?
Kuzey Irak’taki yerel yönetimler? Güçleri mi yok. Bundan 10 sene önce PKK ile mücadele ediyorlardı.
ABD’nin orada güvenliği sağlaması gerekir. “Düşmanımızdır” dedi, istihbarat verdi. Teşekkür ediyoruz. Ancak tek bir operasyon yaptı mı?
Cenevre sözleşmesinde asker bulundurduğu bölgenin tamamından sorumludur deniyor.
Sadece çiçek atarak bu meseleyi halledemezsiniz. Tavır koyacaksınız. Biz Suriye ile ilişkilerimizin en zor döneminde Suriye’ye çiçek mi attık. Bütün siyasi ilişkileri kestik. Sonra bir komutanımızın kuvvetli bir demeç verdi Suriye çözüldü.
Siz çiçek atarak bunu çözemezsiniz.
Cumhurbaşkanımız Kuzey Irak’ta otorite eksikliği var diyor. Kuzey Irak’ta otorite desteği değil fazlalığı var. Dünyada 3 ordusu olan başka bir ülke yok. Eksik olan siyasi irade. Onu da biz sağlayacağız.
Tezkereyi destekliyoruz ama bir şartla. Bu tezkerenin gereğini yerine getireceksiniz.
Yetkiyi alan makamın sorumluluğu da vardır. TSK’ya vereceğiniz talimat sizin sorumluluğunuzdadır. Tamamen tasfiye için bir emir verdiniz de TSK mı gerçekleştirmedi?
Biz Kürt kökenli vatandaşlarımızı teröristlerle asla bir tutmuyoruz. Kürt kökenli vatandaşlarımızın haklarına sonuna kadar destek veriyoruz.
Ama hiç kimsenin PKK’nın arkasına durmasına müsaade etmiyoruz. Teröre arka çıkan terörün sorumluluğunu almaktadır.
Genelkurmay’da yapılan açıklamada bir mali kaynak eksikliğinden bahsedildi. Eğer bu gerçekte bu bizimde hükümetimizin de ayıbıdır.
Bu memlekete olan sevgimiz her türlü iç politikanın üzerindedir.
Terör şehitlerine sahip çıkmamız lazım. Rakam vermekten utanıyorum. Biz bugün şehit ailelerine ayda kaç para yardım yapıyoruz. Bu utanılacak bir durum. Bize verilen o paranın yarısını da karakol inşaatı için vermeye hazırız diyor. Rica ediyorum şehit ailelerine sahip çıkınız.
Terörle mücadele de artık geri atacak durumumuz kalmamıştır.
Hükümetin PKK’nın Kuzey Irak’tan tasfiye edeceği bütün adımları en başka biz alkışlayacağız.
SAAT 17.15
DÜZEYLİ İŞBİRLİĞİ GEREKİYOR
AKP Milletvekili Nihat Ergün:
Sınırlarımızın ötesinde ülkemizin bütünlüğünde kasteden silahlı bir terör örgütü bulunuyor ve sürekli olarak masum insanlarımızı öldürüyor, karakollarımıza saldırıp askerimizi polisi öldürüyorsa, sınır ötesi harekat zorunlu kılınmaktadır.
Terör örgütünün dağ kadrolarının kaldırılması finans kaynaklarının kesilmesi, örgüte yurt dışından katılımın önlenmesi sağlanmalıdır.
Türkiye yaz kış demeden her türlü operasyonu yapmaya imkânının bulunduğu görülmüştür. Terörle mücadelemizde ABD ile ilk defa PKK’yı ortak düşman eden, sınır ötesi operasyonlarda işbirliğine yönelen bir tutum olmuştur.
Bu tutumun daha ileri bir düzeyde işbirliğine dönüşmesi gerekiyor.
Sınır ötesi askeri müdahalemiz konusunda, AB’nin tutumu da son derece olumludur. Bu olumlu yaklaşımların önümüzdeki süreçte terörün finans kaynaklarının kurutulması sağlanmalıdır.
Haklılığımızın bütün dünya tarafından kabul edilmesinde, hükümetimizin kararlılığının yönü büyüktür.
Terör örgütünün 25 yıllık tarihi, profesyonel bir taşeron olarak, her işverenin istediği gibi kullanabildiği yapıdadır.
Ulus ve üniter devlet anlayışı, milletimizin bölünmezliği, vazgeçilmez bir ilke olmuştur.
Silah ve terör yöntemleri ancak, ülkenin bölünmez, federasyon yada özer devletin kurulması için yapılan yöntemlerdir.
Terör örgütünün ve terörün etnik bölünmeyi başarması imkânsızdır. Örgüt liderleri de bunun farkındadır.
Türkiye’yi taciz etmek isteyen güçler, terör örgütünü taşeron olarak kullanıyor.
Terör örgütü ve yandaşlarını rahatsı
Gavur Dağı’ndan Sivas’tan da öteye gitmek orada da siyaset yapmak lazım.
Etnik ve dini alt kimliklerin kendisini göstermesiyle, bu kimliklerin siyasi temsil talebi birbirine karıştırmasın.
Biz bu meclis’te etnik olarak Türkleri ve dini olarak sunileri temsil ederek bulunmuyor. Hepimiz büyük Türk milletini temsilen bulunuyor.
Silahlar susmadıkça biz konuşamıyoruz. Önce susması gereken silah terör örgütünün silahıdır. Devlet elinde silahta bulunan bir organizasyondur. Bu nedenle her zaman uyanıktır.
Devlet gücünü kullananlar, silahsız adama kurşun sıkıyorsa o zaman konuşalım.
Terörle mücadelede personelin hem dağda silahla çalışanı, mayını patlatmadan imha edeni, teröristi dağa çıkarmaktan vazgeçeni hepsini takdir etmeliyiz.
Terörle mücadele uzun soluklu bir mücadeledir.
Terörle mücadelede medyanın olaylara doğru yönelmesi de önemlidir. Özellikle siyasete ve siyasetçiye dönük asılsız haber yapmanın terörle mücadeleye hiçbir katkısı olamaz.
TRT’de yayına başlayacak olan Kürtçe kanal bazı konuların ortadan kaldırılmasında, toplumsal kaynaşmanın sağlanmasında önemli bir rol oynamalıdır.
Terör örgütü 25 yıllık süreçte özellikle AB ülkelerinde etkili bir bağ oluşturmuştur.
Sınır güvenliği ve terörle mücadelede yüksek teknolojinin kullanımı önemlidir.
Terörle mücadeleden hiçbir masraftan kaçınılmadı ve kaçınılamazda.
Entegre sınır projelerinin de hızlandırılması büyük bir önem taşımaktadır.
Tezkerenin süresini 1 yıl daha uzatıyoruz. Kamuoyunun beklentisi terörü minimuma çekilmesidir.
SAAT: 16.55
ÇÖZÜMÜN ADRESİ MUSTAFA KEMAL
DTP Milletvekili Fatma Kurtulan:
Düşük yoğunluklu savaş kimilerine göre çatışma olarak değerlendirilen, ülkemizdeki çatışmalı ortam yaklaşık 25 yıldır devam ediyor.
Türkiye neredeyse 25 yıldır kürt sorununu ortadan kaldırmak için askeri operasyonları aralıksız sürdürüyor.
1984’ten beri cumhurbaşkanları başbakanlar ve genelkurmay başkanları bu işi bitireceğiz dediler.
Hükümetin defalarca denenmiş bir yol olan, sınır ötesi operasyonlarına evet demesi çözüm yolunu tıkamaktır.
Demokrasi kimsenin kendine egemen ilan edemeyeceği, kendi adına elinde tutamayacağı ilkesine dayanan bir sistemdir.
Mustafa Kemal, Mısak-ı Milli’yi tarif ederken, “Misak-ı Milli kardeş milletlerin sınırları içinde olduğunu belirtmekte, bu milletler arasında Türk olduğu kadar Kürt de vardır” demiştir.
Aslında Mustafa Kemal’in bu anayasal tespitini, bir demokratik özerk devlet anlayışıydı.
Yapılması gereken 1924 anayasası’ndaki ortak devlet düşüncesini harekete geçirmektir.
SAAT: 16.35
CAYDIRICILIK POLİTİKASI GEREKLİ
MHP Milletvekili Deniz Bölükbaşı:
Terörle mücadele milli bir beka sorunudur. Bu tehdit karşısında milli birlikle hareket edilmesi ve güvenlik güçlerimize her desteğin verilmesi hepimizin için bir görevdir.
Bugün Türkiye bir terör tehdidiyle karşı karşıyadır. Bunun için etkili bir caydırıcılık politikasının benimsenmesi gerekir.
Terörü destekleyenlere karşı da etkili önlemler alınması gerekmektedir.
Hükümetin belirlediği hedefler ile alınan sonuçlar:
PKK’nın dağıtılması ve Türk vatandaşları olan teröristlerin silahlarıyla Türkiye getirerek adalete teslim edilmesi, PKK’nın kontrolündeki Mahmur Kampı’nın kapanmasıdır. Bu tasfye kriterleri bizzat AKP hükümetinin ABD ile yaptığı görüşmelerde masaya getirdikleridir.
TSK 16 Aralık 2007’den itibaren 17 tane hava harekâtı ve kara harekatı düzenlemiştir. Bu operasyonlarda terör unsurlarına ağır zayiat vermiştir. Bu görevler ağır şartlarda başarıyla icra edilmiştir.
TAMPON BÖLGE ASKERİN İŞİ
PKK’nın sınırlı askeri müdahalelerle çökertilmesi beklenemez.
ABD, PKK karşısında 5 yıl boyunca sessiz kalmış, son dönemde istihbarat konusunda sınırlı bir destekte bulunmuştur.
PKK’nın tasfiyesi için Türkiye ile askeri işbirliğine yanaşmayan, geniş kapsamlı kara harekatına karşı çıkan ABD’nin desteği, sınırlı istihbarat ile yapılan hava harekatlarıyla sınırlı kalmıştır.
Bugün gelinen hassas noktada bu konularda gerçek bir muhasebe yaparak, PKK’nın tasfiyesi için etkili bir stratejiyle kararlılıkla sürdürülmesi.
Barzani’nin PKK’ya desteğinin kesilmesi birinci öncelik olmalıdır. Bu konuda diplomasiyle sonuç alınamayacağı açıktır. Ekonomik anlamda önlem alınmasının gerektiği görünmektedir.
Bunun da yeterli olmadığı zaman, askeri müdahale yapılmalıdır.
Bu konuda inandırıcı olabilmek için Kuzey Irak yönetimini muhatap alınacak hareketlerden kaçınılmalıdır.
ABD ile istihbarat paylaşımıyla sınırlı işbirliği yerine, yeni bir askeri işbirliği yapılmalıdır. Bununla beraber iki ülke de kazanmaktadır.
Tampon bölgenin yeri ve derinliği gibi konular, askeri makamlar tarafından değerlendirilecektir.
Türkiye önce bu sınavdan nasıl geçeceğini görmelidir ve kendi imkanlarıyla harekete geçmelidir.
SAAT: 16.15
YUNANİSTAN VE SURİYE TAKTİĞİ ÇAĞRISI
İlk sözü CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ aldı. İşte Elekdağ’ın açıklamaları:
Geçen yılki tezkereden bu yana terör eylemleri devam etti. Ülkemizde yüzlerce ocak söndü. Aktütün olayı düşündürücüdür, araştırılması gerekmektedir. Bir karakolun savunulabilir, askerimizi koruyabilen bir yapı haline getirilmesi gerekirdi. Karakoldaki eksiklikleri, inşaat ve mali zorluklara bağlamak doğru değildir.
Hükümetin terör konusunda 3 temel zafiyeti var. Birincisi hükümetin caydırıcı bir strateji uygulayamaması. Barzani’nin PKK’ya yataklık yapmasının ve destek vermesinin nedeni biliniyor. Barzani, PKK’yı bir pazarlık aracı olarak kullanmak istiyor. Bu durumda Barzani’nin Türkiye’nin düşmanı olduğunu ve terörün baş destekçiliğini yapmadığını düşünen var mıdır?
Barzani’yi PKK’ya destek vermekten caydırmak zorunludur. Bu bakımdan Türkiye politikasıyla, Barzani’ye PKK’mı Türkiye’mi seçimini yaptırmak zorundadır. Geçen sene bu kürsüden bunları söylemiştim.
Bu caydırıcı politikalara en iyi örnek Türkiye ile Yunanistan arasındaki karasu konusunda yapılmıştır.
Türkiye Ege’deki hakları korumak hususunda sarsılmaz bir irade ortaya koydu. Yunanistan’ın Ege’de karasularının 6 mil’in üzerine çıkarmasının, savaş nedeni olacağını ilan etti.
Türk Genelkurmay’ı buna mukabele edecek uygun bir stratejiyi uygulamaya koydu.
Bu planı uygulayacak askeri güç Ege’de konuşlandırıldı.
Öcalan’ın ve PKK’nın Suriye’den çıkarılmasında da aynı yol izlendi.
Caydırıcı politika uygulandığında kuvvet kullanmaya gerek kalmayabilir. Kurşun atılmadan sonuç alma imkanı doğar.
Hükümet Kuzey Irak konusunda böyle bir politika uygulayacaksa önce Barzani Türkiye’nin düşmanı demelidir. Ama eğer Türkiye bundan korkarsa, ozaman Barzani’de sergilenen teslimiyetten yararlanır.
Tabi bir de ABD faktörü var. Genel kanaat, Barzani’nin tutumunun ABD’den aldığı cesaretle yaptığıdır.
5 Kasım 2007’de Erdoğan ve Bush arasında yapılan mutabakattan geliyor. Zannedilenin aksine bu mutabakat PKK’nın Kuzey Irak’tan tamamen
ABD, PKK konusunda işbirliği sağlamayı kabul ediyor ama Türkiye’ye de bir yasak getiriyor. Bu yasak TSK’nın ABD’nin izni olmadan hiçbir operasyon yapamaz.
Hava operasyonlarıyla terörün kökü kazınamaz. ABD kara harekatı yapabilme izni vermiyor.
Hükümet ABD’nin istihbarat vermesi karşılığında, Kuzey Irak’a müdahale hakkından vazgeçmiştir.
Böylece ABD Barzani’ye, “Türkiye’nin elinden operasyon aldık” demiştir.
Böyle olmasa Barzani, Türkiye’ye “Kerkük sorununu karışırsanız, Diyarbakır’da halkı sokağa dökerim” diyebilir mi?
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin meşru müdafaa hakkından vazgeçerek, Barzani karşısında ülkesini savunmasız bıraktı.
Terörle mücadele için topyekun bir mücadele anlayışı gerekir.
Hükümet 6 yıldır bu tür kapsamlı bir mücadele yapamamıştır.
CHP olarak tezkereyi desteklediğimizi açıklar hepinize saygılarımı sunarım.
SAAT: 16.10
Gündem dışı konuşmalar sona erdi. Tezkerenin görüşülmesine başlandı.
SAAT: 15.00
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Irak’ın kuzeyine sınır ötesi operasyon yetkisi veren ve sürenin 1 yıl daha uzatılmasına ilişkin Hükümet tezkeresi TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı. Oturumu Meclis Başkanvekili Güldal Mumcu yönetiyor. İlk olarak gündem dışı konuşmak üzere CHP Ardahan Ensar Öğüt, seçim bölgesinin eğitim sorunlarıyla ilgili söz aldı
REKOR OYLA GEÇMESİ BEKLENİYOR
22. Dönem Meclis’te 17 Ekim 2007 tarihinde rekor oyla geçen hükümet tezkeresinin bugünkü görüşmede de aynı rekor oyla geçmesi bekleniyor. Bu konuda AKP ve MHP yönetimi milletvekillerine bugünkü Genel Kurul oturumuna tam kadro katılmaları konusunda uyarılırken, CHP’nin de Genel Kurul’da tam kadro hazır bulunması bekleniyor.
TBMM TARİHİNDE TEZKERELER
TBMM, 1950’den bu yana yurt dışına asker göndermek için 21 kez izin verdi. Meclis, 1950 yılından sonra ilk kez, Kore’ye Türk askerinin gönderilmesi için dönemin hükümetine izin vermişti. TBMM, 6 Aralık 1950 tarihli birleşiminde, "dünya barışını kurmak, korumak ve insanlığın emniyet ve huzurunun sağlanması amacıyla Türk askerinin BM orduları saflarına katılması" yönündeki Başbakanlık Tezkeresi’ni kabul etmişti.
TBMM, 21. KEZ İZİN VERMİŞ OLDU
1950`den bu yana yurt dışına asker göndermek için 21. kez izin verdi. TBMM bugün 22. tezkereye izin vermeye hazırlanıyor.
Meclis, 84 yıllık tarihinde Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesi konusundaki istemlere sahne oldu.
TBMM, 1950 yılından sonra ilk kez, Kore`ye Türk askerinin gönderilmesi için dönemin hükümetine izin verdi. TBMM, 6 Aralık 1950 tarihli birleşiminde, “dünya barışını kurmak, korumak ve insanlığın emniyet ve huzurunun sağlanması amacıyla Türk askerinin BM orduları saflarına katılması” yönündeki tezkereyi kabul etti.
KIBRIS
Meclis, Kıbrıs`a asker gönderilmesi konusunda çeşitli tarihlerde 3 kez izin verdi. Bu konudaki ilk tezkere, 16 Mart 1964 tarihini taşıyor. 1961 Anayasası'nın 66. maddesine dayandırılan bu karar, “16 Ağustos 1960 tarihinde, Lefkoşa`da Türkiye, Yunanistan, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmalar uyarınca Kıbrıs`a Türk Silahlı Kuvvetleri`nin gönderilmesine izin verilmesini” içeriyordu. TBMM, 17 Kasım 1967`de, “Hükümete verilen yetkinin kullanılmasından doğacak inkişaf ve ihtilatlar karşısında; lüzum, hudut, şümulü Hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesine” izin verdi.
Kıbrıs konusundaki 3. tezkere ise 20 Temmuz 1974 tarihinde kabul edildi. Dış siyasi olayların ortaya çıkardığı ağır şartlar sonunda ve TBMM`nin 1964 ve 1967 yıllarında verilen izinlerine dayanarak Kıbrıs`a yapılan indirme ve çıkarma harekatının ortaya çıkaracağı durum karşısında gerekliliği, sınırı ve miktarı Hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine izin verilirken, aynı günkü birleşimde “TBMM`nin kahraman ve şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri'ne güven, dilek ve takdirleri” de iletildi.
KÖRFEZ KRİZİ
Irak`ın Kuveyt`i işgaliyle başlayan Körfez Krizi sürecinde TBMM`den 3 tezkere çıktı.
Körfez Krizi sürecinde, ABD ve müttefiklerinin Irak`a yönelik askeri harekatı aşamasında Türkiye`de çok uluslu bir gücün konuşlandırılması gündeme geldi. Hükümet, “Ülkemize bir tecavüz vuku halinde derhal mukabele edilmesi maksadına münhasır olarak” Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi veya yabancı silahlı kuvvetler mensuplarının Türkiye`de bulunması konularında TBMM`den izin istedi. Bu izin, 12 Ağustos 1990 tarihinde hükümete verildi. Önceleri “Çekiç Güç” olarak adlandırılan, daha sonra sadece hava gücüyle sınırlı olan “Kuzeyden Keşif Harekatı”, bu izin kapsamında Türkiye`de konuşlandırıldı.
TBMM, yine aynı kapsamda 5 Eylül 1990 ve 17 Ocak 1991 tarihlerinde BM Güvenlik Konseyi kararını desteklemek ve Türkiye`nin muhtemel tehlikelere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında olabilecek gelişmeler ışığında Türkiye`nin çıkarlarını korumak amacıyla Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesine ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye`de bulunmasına izin verdi.
BOSNA-HERSEK`TEN AFGANİSTAN`A
Türk askeri, Körfez Krizi sonrasında dünyanın farklı köşelerindeki savaş ortamlarında görev aldı. Bu amaçla TBMM`den alınan izin sonrasında Türk askeri Bosna-Hersek`ten Afganistan`a kadar geniş bir coğrafyada görev yaptı.
Hükümetler, 8 Aralık 1992`de iki ayrı tezkereyle Somali ve Bosna-Hersek`e, 20 Şubat 1997`de İsrail-Filistin çatışmalarının yaşandığı El Halil`e, 10 Nisan 1997 ve 23 Temmuz 1998`de Arnavutluk`a, 8 Ekim 1998`de Kosova`ya, 10 Ekim 2001`de Afganistan`a asker göndermek için TBMM`den izin aldı.
ABD`nin Irak`a yönelik operasyonuyla ilgili olarak 4 Başbakanlık tezkeresi, 2003`te TBMM`ye sunulurken, bunlardan Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı ülke askerlerinin Türkiye`ye gelmesini içeren tezkere kabul edilmedi.
Türkiye`deki askeri üs ve tesisler ile limanlarda gerekli yenileştirme, geliştirme, inşaat ve tevsi çalışmaları ile altyapı faaliyetlerinde bulunmak amacıyla ABD`li teknik ve askeri personelin 3 ay süreyle Türkiye`de bulunmasına izin verilmesine ilişkin karar, 6 Şubat 2003 tarihinde TBMM`den çıktı.
TBMM, 20 Mart 2003`te, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak`a gönderilmesine; bu kuvvetlerin belirlenecek esaslar çerçevesinde kullanılmasına ve muhtemel bir askeri harekat kapsamında yabancı silahlı kuvvetlere mensup hava unsurlarının Türk hava sahasını kullanmalarına 6 ay süreyle izin verdi.
Irak Savaşı nedeniyle “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye`de bulunması için hükümete yetki verilmesine” ilişkin 25 Şubat 2003 tarihli Başbakanlık Tezkeresi, TBMM Genel Kurulu`nda 1 Mart 2003 tarihinde “salt çoğunluğa ulaşılmaması” nedeniyle kabul edilmedi. Bu oylamaya 533 milletvekili katılmış, 264 kabul, 250 ret, 19 çekimser oy kullanılmıştı. Irak ile ilgili 2003`teki diğer tezkere ise 7 Ekim tarihli oldu. Başbakanlık Tezkeresiyle, hükümete, Türk Silahlı Kuvvetleri`nin, güvenlik ve istikrara katkı yapmak amacıyla Irak`a gönderilmesi, bu kuvvetlerin görev ye kullanılmasına ilişkin gerekli düzenlemelerin yapılması için 1 yıl süreyle izin verdi.
LÜBNAN`A ASKER GÖNDERİLMESİ
Kongo`daki seçimlerde güvenliği sağlayacak uluslararası güce, Türkiye`nin asker göndermesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi, 27 Haziran 2006`da TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. TBMM`den, Lübnan`a asker gönderilmesine ilişkin karar, 5 Eylül 2006 tarihinde çıktı.
KUZEY IRAK
29 Mayıs 2007 tarihli, Lübnan`da BM Geçici Görev Gücü(UNIFIL) kapsamındaki Türk askerlerinin görev süresinin 1 yıl daha uzatılmasını öngören Başbakanlık Tezkeresi ise TBMM`de kabul edildi.
17 Ekim 2008’de rekor oyla kabul edilen tezkere de Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, Irak`ın terör örgütü PKK`nın yuvalandığı kuzey bölgesi ile mücavir alanlara gönderilmesi için Hükümete bir yıl süreyle izin verilmesini öngörmüştü.