Güncelleme Tarihi:
Safranbolu'da bayram
Bu bayram, Safranbolu'daydım... Hayret, Safranbolu adeta Bodrum kadar kalabalıktı. Hayret, insanlarımızın bir kesimi tatilde 'güneye kaçmak' yerine mimari güzelliğin tadına varmayı seçmişti... Safranbolulular pasif misafirperverlikten artık sıyrılmaya başlamış, ziyaretçilerle kentin mimarlık değerlerini konuşmadaydılar... Hayret, 'halk bunu seviyor, bunu istiyor' diye özellikle son yıllarda yutturulmaya çalışılan onca 'duyultu' ve görüntü kirliliğine taş çıkartırcasına bazılarımız estetik kimliklerini araştırmaya başlamıştı... Örneğin, 'müzmin' Safranbolulu rehberimiz sevgili Aytekin Kuş'un bir konağı gezerken bir ara sunduğu 'Safranbolu'yu tanımanın anahtar diaları' gösterisine sadece ebeveynlerin değil küçük çocukların bile coşkulu ilgisini ve tepkisini görmeliydiniz...
Aytekin Kuş, 1993'te yayınlamış olduğum Arkitekt dergisinin 404 no.lu Safranbolu sayısını çantasından çıkarıp, 'Safranbolu bu yayından sonra çok değişti,' dedi... O sayıda 'Sıradan Ütopyalar' adlı başyazımdaki önerilerimden ayrıntılarıyla söz ediyordu... Bu benim için büyük bir ödüldü... Burada kısaltarak sunduğum önerileri okurlarımla paylaşmak yararlı olacaktır diye düşünüyorum...
Bu bayram tatilinde binlerce kişinin yapmış olduğu gibi, önünüzdeki ilk fırsatta siz de Safranbolu'yu bizzat keşfetmeye ne dersiniz?.. O halde ilk adım olarak buyur ola bir tadımlık ve birkaç küçük göz atımlık safran testusa bu kez de...
Safranbolu'da bayram
1 Eskiden aynı adlı çiçekten alınarak üretilen safranın Anadolu'daki vatanı Safranbolu'ymuş... Safran üretimi bugün yok denecek kadar az... Kendi ağırlığının yüz bin katı suyu sarıya boyayabilen... Halen bir gramı üç milyon liraya satılmakta olan... Safranın kullanılmadığı şık hangisi?
a. Safranla zerde adı verilen bir çeşit pelte yapılır.
b. Akdeniz ve Doğu'ya özgü pirinç ve balık yemeklerinde kullanılır. İngiltere, İskandinavya ve Balkanlar'da ekmeklere katılır.
c. Eski Yunan ve Roma'da saray, tiyatro, hamam gibi kalabalık yerlerin kokusunu gidermek üzere parfüm yerine kullanılırmış.
d. Çinli takılmak isteyenleri sarıya boyamak için kullanılır.
2 'Pişirdim pilav zerde, başımız girdi derde,' diye söylenişi bulunan; pirinç, safran, şeker, arorot ve sudan mamul geleneksel peltemiz zerdenin üzerine ne konur?
a. Kuş
b. Kuşkonmaz
c. Kuş üzümü
d. Fıstık
3 Safranbolu'da yemeni(bir çeşit hafif ayakkabı) dikicileri nerede toplanmıştı?
a. Tabakhanede
b. Saraçhanede
c. Arasta denen çarşıda
d. Artık toplanmıyorlar çünkü arastada bir yemenici kaldı.
4 Geleneksel mimarlık şaheserleri olan Safranbolu evleri için 'beş cepheli mimari eser' denmekte... Hani dört cepheyi biliyoruz da, beşinci cephe hangisi?
a. Hıdırlık tepesine çıkınca kuşbakışı algılanan alaturka kiremit döşeli çatılar
b. Bir Safranbolu evinin penceresiz zemin katının ışık almasını sağlayan gliste denen ahşap kafes
c. Evlerin sokak cephelerindeki çeşmeler
d. Safranbolu evlerinin önünde resim çektiren turistlerin cepheden görünüşü
5 Safranbolu'nun çarşı kesiminde yer alan ve Cinci Hoca Hanı diye de bilinen 62 odalı muazzam kervansarayı 1640'larda yaptırmış olan Cinci Hoca, Osmanlı sarayında oldukça yüksek mertebelere tırmanmış bir kişiydi. Sağdakilerden hangisi onun bu başarılı yükseliş grafiğiyle ilgili değildir?
a. Saray üfürükçüsü
b. Padişah hocası
c. Kazasker
d. Sadrazam
6 Safranbolu evinde, odayı pencere ve kapı yüksekliğinde çepeçevre bir raf dolanır... Sergen denen bu rafın işlevi nedir?
a. Kurutmak için meyve serilir... Meyve odaya hoş bir koku verir...
b. Futbolcu Sergen'in(adının raf anlamında olduğunu da böylece öğrenmiş oluyoruz) imzalı fotoğrafları yerleştirilir.
c. Yüksek tavan ile insan ölçeği arasında estetik ve ergonomik ilişkiyi sağlar. Erkeğin havaya kaldırılmış kolunun uzanacağı yükseklik, genellikle sergenin dolandığı hattır. Yaklaşık 226 cm...
d. Hiçbiri
7 Safranbolu'da su kültürü çok gelişmiştir... Vadiye yerleşmiş olmasına rağmen, Safranbolu'da sel olmaz, kentin altyapısı mükemmeldir... Çoğu konağın içinde kocaman ve insan boyunda havuz yer alır... Bu havuzlar evde serinlik sağlar... Yangın tehlikesine karşı ideal bir tedbirdir... Ayrıca, bahçe sulama için su deposu görevi görür... Çamaşırlığın da su kaynağıdır. Peki, oda havuzlarının diğer işlevlerini kestirebilir misiniz?
a. Suyla oynamadan edemeyen bebeler annelerine çaktırmadan gelip gidip havuza el ayak sokarlar.
b. Aslan ağzı musluktan devamlı şırıldayan su sesi, havuz etrafındaki sedirde oturanların konuştuklarının başka kulaklarca izlenmesini engeller...
c. Su sesi eve huzur duygusu verir...
d. Hepsi veya hiçbiri
8 Odayı çepeçevre dolanan sedirin makbul yeri tabii ki köşeleridir... Büyüğü oradayken gençlerden biri densizce gidip başköşeye oturursa, ona ne diyerek ihtarda bulunulur?
a. 'Köşe dört, ağa beş...'
b. 'Olla nasıl?' (Oralar nasıl?)
c. 'Dam daşı gibi oturuvedin...'
d. 'Po deyip(cart diye) baş köşeye kuruluvedi...'
NOT: Safranbolu hakkında bilgi arayanların internette hemen ulaşabilecekleri bir sitenin varlığını, yaratıcısı Safranbolulu makine mühendisi Ertuğrul Kasacı'dan öğrendik... Teşekkürlerimizle, www.safranbolu.org
Yanıtlar: 1) d, 2) c ve d, 3) c, 4) a, 5) d, 6) a ve c, 7) b ve c, 8) a
Sıradan ütopyalar
... ... Safranbolu'yu bir ütopya, yani sistemleşmiş bir hayal olarak sunuyorum... Ve de biliyorum ki insanlığın gelişmesindeki her adım, her sıçrayış, önce birer hayaldi... ... Safranbolu ütopyası, korumacılık ütopyasının içinde yer alıyor... Peki, korumacılık nedir?
O da, içinde yaşayanlarla birlikte bir mekanda oluşmuş yaşama sanatının müdafaası değil mi?
Birinci madde, Anadolu'daki tarihi şehirlerimizin her birini kendi farklı özelliklerinden ötürü farklı farklı ele almak gerekliliğidir... Yani, Safranbolu'nun koruma ütopyası farklı, Amasya'nınki farklı, Cumalıkızık'ınki farklı olmalıdır...
İkinci madde, şu anda 'sit' ilan ederek tarihi şehrin belli bir kısmına inşaat yasağı koymak ve oradaki mülk sahiplerini hiç hesaba katmadan 'yasaklayarak korumak' şeklindeki davranışın hiç bir zaman sökmediği ve sökmeyeceğidir... Sit korumacılığı öyle komiktir ki, örneğin Amasya'da Yeşilırmak'ın bir yakası sit ilan edilmişken, karşı yaka nedense unutulmuştur... Halbuki, sit ilanı yerine, bütün yörenin ulusal park ilan edilip, bunun parlamento yasası haline getirilmesi en doğru yoldur... Yani, Safranbolu mimarlık evreni ve çevresi, 'hemen hemen kalmamış' safranıyla, 'trekking'e çok uygun köyleriyle, mağaralarıyla, ormanlarıyla, yaylalarıyla, höyükleriyle, her şeyiyle birlike ulusal park ilan edilmelidir...
Üçüncü madde, bu ulusal parkta, yasayla düzenlenmiş bir özerk otorite yani bir kurum ve bu kurumun başında gerçekten uzman bir Safranbolu sevdalısı olursa, bu sevdalıya (örneğin) 10 yıl boyunca özerk planlama ve uygulama yetkisi verilmesi gerekliliğidir...
Dördüncü madde, Safranbolu için önerimin ne olduğudur... Ben Safranbolu'nun Amerika, İngiltere, Fransa'daki gibi bir sinema okulu kentine dönüştürülmesini ve en iyi hocaların, en iyi yönetmenlerin, en iyi aktris ve aktörlerin orada olmasını diliyorum... Safranbolu, yeterince büyük, yeterince küçük, metropollere yakın, dünyanın müzesi bir yer... Safranboluluların bir kesimi evlerini bu sinema okuluna kiralayabilecekler... Diğerleri 'bed and breakfast' yani 'yatak ve kahvaltı pansiyonculuğu' yapabilecek... Bence her Türk ütopya kurmalıdır... En azından Mimar Doğan Kuban Hoca'nın düşlediği gibi her hafta en az yarım saat... Her Türk'ün hakkıdır bu...
(Arkitekt, No: 404, 93 / 7)