Güncelleme Tarihi:
En eski medya, dedikodu
Hiçbir zaman bugünkü kadar uydurma haberlerle yoğrulmadı yaşantımız... Deprem herkesi etkiledi ama bazılarının da vidalarını iyice gevşetti... Çünkü gün ile gece karıştı... Akla kara seçilmez oldu... Bilenle bilmeyen... İlim ile hurafe... Kimya ile simya ayırt edilmez oldu... Her türlü asparagas haber için; rivayet, söylenti, şayia ve dedikodu için ideal ortam oluşmuş durumda... Atış serbest... Atmasyon eşittir sansasyon... Örneğin, dün bindiğim taksinin şoförü, ayın on beşinde yine deprem olacakmış dedi... Kimden duydun diye sordum... Bir berberden dedi... Ona da oturduğu binanın kapıcısı söylemiş... Söylentiler gırla gidiyor... Herkes sismolog kesildi... Karikatüristler deprem senaryosu yazmada... Sismologlar mizah üretmede... Medyumların pabucu dama atıldı...
Örneğin, söylenti için sözlük, 'ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet,' tanımını vermiş... Söylenti kesin olmayan bir haber midir her zaman?.. Düşünün bir kere, 'yarın şeker krizi olacak,' diye bir söylenti çıkıyor, hoop, herkes şekere hücum ediyor... Sonuçta da piyasadan şeker kalkıyor... Şimdi kaynakta yalan ve yanlışlık var ama sonuçta söylenti tutuyor ve şeker krizi gerçek bir olay oluyor... Demek ki bu durumdaki söylenti (ya da rivayet veya şayianın) yalan mı gerçek mi olduğu konusu tam olarak anlaşılamıyor... Bu şeker krizi esprisindeki halkı haber doğrultusunda davranmaya iten olguya 'Oedipus etkisi' adını vermişler... Hani mitolojideki gibi, kahinin biri genç Oedipus'a sen büyüyünce babanı öldüreceksin der... O da büyür ve öldürür... Peki, öbür yandan depremin ne zaman olacağını yumurtlayan 'deprem kuşları'na ne demeli?.. Onlar rivayet çıkarınca, şeker krizindeki gibi deprem gerçekten vuku buluyor mu?... Uydurma tarihte fiziksel olarak deprem olmuyor tabii ama bence her türlü söylenceye teşne halkımız üzerinde bu şayianın etkisi depremden beter....
Peki, nedir rivayet?.. Söylenti nedir, şayia, dedikodu, asparagas nedir?.. Bu kelimelerin yüklendikleri anlamlara yaklaşarak, 'uydurmasyon'lar testusuna buyur ola bu kez de...
1 Sözlük, dedikodunun tanımı olarak, 'konusu çekiştirme ya da kınama olan konuşma,' diyor... Genellikle, kişileri çekiştirmek ve karalamak, kuyularını kazmak için haklarında hırsız, rüşvetçi, budala, geri zekalı, komünist veya homoseksüel sıfatlarından biri veya birkaçı uydurulur... Peki, argoda dedikodunun karşılığı nedir acep?..
Not: Kaynak, Ferit Develioğlu'nun Türk Argosu kitabı, sayfa 172.
a. Kafa atmak
b. Egzos çıkarmak
c. Gazete çıkarmak
d. Sarmaya almak
2 Dedikoducu, anlattıklarını hep ikinci ağızdanmış gibi anlatır. İddiasına göre güvenilir kaynaktan almıştır haberi. Dedikoducu rol olarak bir gazeteci gibidir, güvenilir kaynaklardan(!!!) aldığı bir haberi 'vallahi şundan duymuştum,' diye aktarmaktadır... Dedikodunun bir ucunda asparagas, diğer ucunda da 'vallahi ben başkalarının yalancısıyım' diye bir saptırma var. Peki, asparagas nedir, kestirebilecek misiniz?..
a. Sansasyona dönük uydurma haber
b. Kuşkonmaz
c. Ateşin olmadığı yerde bulunmayan gaz
d. Kıtır
3 'Haber yoksa uydurmak zorundasınız,' dediği ve bunu çok başarılı örneklerle kanıtladığı için asparagasın kralı sayılan Amerikalı basın kralı William Randolph Hearst'ın ihtiraslı hayatı çok çok ünlü bir filme de konu olmuştu... Hatırlayabilecek misiniz?..
a. Rüzgár Gibi Geçti
b. Kızgın Damdaki Kedi
c. Arka Pencere
d. Yurttaş Kane
4 Dedikoduculuğun bir numarası da hastalık yapıştırma... Kanuni Sultan Süleyman'ın, kızı Mihrimah Sultan'la evlendirerek haremin damadı haline getirdiği Rüstem Paşa hakkında cüzzamlıdır diye dedikodu çıkarmışlarmış... Bir gün sefer dönüşü paşanın üzerinde bit bulununca maiyetinden alkış kopmuş... Çünkü cüzzamlıların üzerinde bit barınmazmış... Böylece Rüstem Paşa'nın cüzzamlı olmadığı ortaya çıkmış!!! Bunun üzerine 'talihli kişinin üzerinde bit çıksa işine yarar,' anlamında, 'Olucak bir kişinin bahtı kavi talii yar. Kehlesi dahi mahallinde anın işe yarar,' demişler. Kimler demiş?
Not: Kehle, bit demek...
a. Nefî
b. Fuzulî
c. Bitlî
d. Anonim
5 Peki, dedikodunun Osmanlıcasını bilmek ister misiniz?..
a. Rivayet
b. Kilükal
c. Ahzükabz
d. Hiçbiri
6 Temel, beraber büyümüş olduğu, bir üst mahallede oturan Cemal'le karşılaşır... Cemal,
- Uy Temel, tuytum çi evlenmişsun...
- Uyy, ta opür mahalleten tuyulay mi?..
7 1987 ağustos ayında Türkiye habersizlikten kıvrım kıvrım kıvranıyordu... Bütün gazeteler birbirinin kollar duruma gelmişti... Derken Tan gazetesi bir asparagas patlattı... Neydi?..
a. 17 Ağustos 1999'da Marmara'da deprem olacak!!!
b. 'Sakallı Bebek' doğmuştu!!!
c. Türk penisinin ortalama uzunluğunun 20 santim olduğu saptanmıştı.
d. Neil Armstrong Nuh'un gemisini Ağrı dağında kesin olarak bulmuştu...
8 Aşağıdakilerden hangisi doğru?..
a. Rivayet hem edilir hem olunur...
b. Şayia dolaşır...
c. Dedikodu çıkarılır, yapılır... Dedikodudan kurtulunur...
d. Hepsi
9 Peki, şayia ne demek acep?..
a. Yayılmış haber
b. Yaygın söylenti
c. Ağızdan ağıza dolaşan
d. Hepsi
Yanıtlar: 1) c, 2) a, 3) d, 4) d, 5) b, 7) b, 8) d, 9) d
RİVAYET OLUNUR Kİ SON SÖZLERİYDİ...
Not: 'Son sözleri' bana fakslayan sevgili Emin Mahir Balcıoğlu'na teşekkürler...
- Aaa çok seri bir araba bu yaaaa....
- Bakın çocuklar, bu deney seti kapağı açılınca güvenlik önlemi olarak elektriği keser...
- O irmikleri neden aldın Nurhan, helva mı yapıcan?..
- Bah bah bah, hálá uzunlarla geliyo...
- Kim bekler lan yeşilin yanmasını...
- Canikom, bu etin tadı sana da bi garip gelmedi mi?..
- Bekle Cemşit abi, bi dalıp çıkıcam...
- Hala karlı gösteriyor mu, hanım?..
- Elektrikçiye ne gerek var canım, ben hallederim...
- Bak şimdi nasıl sollucaz...
- Gel abi, burası boyu geçmiyo...
- Aya bak aya, kamyon farı gibi...
- Ben denedim, korkmayın...
- Bak Kadri abi, suyun derinliği önemli değil, asıl iş atlamasını bilmek...
- Yav Vakkas abi, senin için öyle böyle diyolar, doğu mu?..
- Hehehe, bak gelen şey köpekbalığına ne kadar da benziyo...
- Armağan abi, kafesin kapısı kapalı değil mi?..
- Nalan, bi kibrit yak da bakalım ne kokusuymuş...
- Baba... Ben hamileyim...
- Yapma satılmış abi, şeytan doldurur...