Ters fantezi

Güncelleme Tarihi:

Ters fantezi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 2001 00:00

Geçtiğimiz haftasonu Kaptan Kupası golf turnuvasını izlemek üzere Klassis Golf & Country Club'daydım. Teknoloji Holding Yönetim Kurulu Başkanı Emin Hitay'ın ev sahipliği ve kaptanlık yaptığı turnuvanın ertesi günü, uzun zamandır hasret kaldığım doğa manzarasına karşı kafa ve ruh dinlemeye çalışırken, yan masadan gelen konuşmalara ister istemez kulak misafiri oluyorum. Masada oturanların üçü Türk, biri Alman. Alman olanı oldukça güzel bir Türkçeyle konuşuyor. Buna karşılık karşısındaki üç Türk, adamcağızla İngilizce konuşmakta ısrarlı. Alman Türkçe cevap veriyor, bizimkiler İngilizce devam ediyor. Üstelik Alman'ın Türkçesi, İngilizcesinden daha iyi. Bizimkilerin İngilizcesi ise en az Türkçeleri kadar beter.Biz de oturmuş burada e.posta yazmak varken e-mail diye yazanları eleştiriyoruz. Züppelik almış başını giderken, garabete 'meyledenlere' 'posta koymaya' kalkıyoruz. Adam sen de...DÜz mantıkSabah gazetesinin haberine göre İnternet ortamındaki bir foruma kişisel görüşlerini yazan Levent Üstay, çalıştığı HSBC Yatırım'daki işinden olmuş. Gerekçe ise Levent Üstay'ın mesajının, kurum e.posta adresi kullanılarak gönderilmiş olmasıymış. HSBC Genel Müdürü Piraye Antika yazıyı kurum kültürüne ters bulmuş ve yazarını affetmemiş.Mantığın antikalığına bakar mısınız? Ne yani Levent Ünsal, aynı fikirlerini bir arkadaşına HSBC'nin telefonunu kullanarak aktarsa yine kurum kültürünü mü çiğnemiş olacaktı ve kapı dışarı mı konulacaktı? Yok böyle bir mantık...E.posta adresinin kurumsalı, özeli olmaz. Adres adrestir, e.posta adresi de e.posta adresi. Bir arkadaşıma sürüngen posta yoluyla bir mektup yollasam ve zarfın üzerine mesajımın kaybolmaması için 'Gönderen: Yurtsan Atakan, Hürriyet Gazetesi, Taşocağı Mevki, Güneşli, İstanbul' yazsam, mesajımın içeriği kurumsal bir görüş olur mu? Hayır... Ne zaman mesajımı Hürriyet antetli bir kağıda yazarım ve altını da 'Yurtsan Atakan, Hürriyet Gazetesi, Köşe Yazarı' diye imzalarım, mektubumun içeriği ancak o zaman kurumsal olur. Levent Üstay'ın e.posta mesajı da, eğer altına bu şekilde bir imza atmadıysa asla kurumsal kabul edilemez.Geriden öncüŞu ''Türkiye'nin İnternet devrimini de matbaayı ıskaladığı gibi kaçıracağı'' benzetmesini artık kullanmayan kalmadı. Hani başbakanın ve başbakan yardımcısının dahi kullanmaya başladığı bir benzetme olmasa ve İnternet gündemini bunca yıldır bu denli yönlendirmiş olmasa, bırak kim sahiplenirse sahiplensin ilk kez yazmış olma onurunu diyeceğim ama diyemiyorum.Yıllar önce bir yazımda yapmış olduğum ''takiye hacı - yalancı bacı hükümeti'' ikilemesinin sonradan ''hacı - bacı hükümeti'' olarak aylarca gündemde kalmasının göğsüme taktığı sanal onur madalyası kadar gurur vericidir ''İnternet - matbaa'' benzetmem de, benim için.İşte bu yüzden Serdar Kuzuloğlu'nun Radikal'deki köşesinde geçen hafta yazdığı yazıya cevap verme ihtiyacı duyuyorum. Kuzuloğlu diyor ki; ''Aklıma yıllar önce değindiğim iki konu geldi. Birincisi, İnternet'in aslında Türkiye için ikinci bir matbaa devrimi olduğu ve bu trenin kaçırılmasının faturasının geçmiştekinden çok daha ciddi etkileri olacağıydı''. Hızını alamıyor Serdar ve devam ediyor, ''Sonra o yazının ana fikrini kapan biri, dört bir yanda (elbette kendi ağzından) yaydı, ayrı mesele''.Haydi, hoppala yavrum buradan yak! Daha önce de, çeşitli vesilelerle tekrar tekrar yaptığımız benzetmeyi en son 7 Mart 2001 tarihli 'Nerede kalmıştık' başlıklı yazımızda (http://arsiv.hurriyetim.com.tr/tekno/turk/01/03/07/internet/03int.htm) kullanmıştık. Ve bu yazıda benzetmeyi ilk kez 1995 yılının ağustos ayında kullandığımızı aktarmıştık. O yıllarda Hürriyet henüz İnternet'ten yayınlanmadığı için adresini veremeyeceğimiz yazıda bakın neler demişiz, ''Görünen o ki, İnternet'te bilgi akıyor Türk bakıyor. Geçen gün bilgisayarıma gelen bir e-mail (elektronik posta) mesajı, gavur icadı matbaayı Osmanlı topraklarına getirmek için 300 yıla yakın sabreden ülkemiz insanının, İnternet trenini de uzaktan seyretmeyi yeğlediğini gösteriyor''.Yazımın yayımlandığı tarih Ağustos 1995, Radikal'in yayına başladığı tarih Ekim 1996, Serdar Kuzuloğlu köşesinin başlangıcı ise daha da sonra... Benim aklım ermedi, eren varsa beri gelsin. Tabii aynı benzetmeyi yapan daha eski tarihli bir yazı bilen varsa da, haber versin. Versin ki, biz de haksız yere kasılmayalım.yurtsan@hurriyet.com.trSaçta rock rüzgarıBatılı top modellerin, futbolculara meyleden bizim hop modellerimize öykünmeyip, rock yıldızlarıyla kırıştırdığı yıllardır bilinen bir trend. Ancak bu fırtınalı aşkların rüzgarı bu sefer saçlarda da esmeye başladı. Rock yıldızları cenabından esen rüzgarlar, modelleri enseden vurmuş olacak ki, saçları yüzlerine doğru dökülmeye başladı. İşin bir de felsefesi var; ''Ben onları görürüm ama onlar beni görmesin''... Saçları en azından tek gözü, bazen de iki gözü birden kapatacak şekilde öne doğru taramak artık çok moda. Haberiniz olsun.http://www.elle.comhttp://www.hair.com/http://models.com/model_culture/model_of_week/erin_w/http://www.newyorkmetro.com/pages/details/76.htmhttp://www.firstview.com/designerlist/DarylK.htmlKristal farelerModa olur mu şimdiden kestirmek çok güç ama moda tasarımcısı Erin Laure tarafından dizayn edilen farelerin şıklığı şüphe götürmez. Swarowski kristalleriyle bezenmiş şık fareler bej, beyaz, pembe, kırmızı, mavi ve fuşya renklerinde altı farklı modele sahip. Farelerden birine sahip olan Jamie Lee Curtis, Erin Laure'nin mutfağına da el atmasını arzuladığını söylüyor. http://www.jenniferkaufman.com/Oyunlar ayağa düştüEve, cebe, ofise, otomobile derken bilgisayar oyunları ayakkabı tabanlarına kadar girdi. Helen Red Richards tarafından Nintendo'nun 2001 stil kampanyası için tasarlanan 'Gameboy'lu çocuk ayakkabıları, Londra'da bir sanat galerisinde de sergilendi. Çifti 2200 dolar olan ayakkabılardan edinmenin tek yolu +44 20 7471 6680'den Cake Group Ltd.'i aramak.http://www.portowebbo.co.uk/nottinghilltv/carnival-thebudbus.htmhttp://www.nintendo.com/http://www.gameboy.com/http://www.computerandvideogames.com/Zamane telefonları defiledeŞimdiki gençler çok şanslı... Nerde bizim zamanımızda böyle cep telefonları? Neydi onlar kütük gibi görünüşleriyle, kafaya atsan kırar, yere düşse betonu çatlatır izlenimi verirlerdi. Farklı markaların birbiri ardına piyasaya sürdüğü son model cep telefonları ise sanki defileye çıkmaya hazırlanır gibiler.Motorola'nın yeni v.66 modelini alın örneğin. Motorola bu telefonun 'modayı takip eden ve kendi tarzını yaratanlar için tasarlandığını' itiraf ediyor zaten. GPRS teknolojisine sahip dünyanın en küçük üç bantlı telefonu olma ünvanını taşıyan Motorola v.66, midye kabuğu şeklinde şık bir tasarıma sahip. 6 adet değiştirilebilir ön kapak aksesuarı bulunan bu moda elçisi, sesli komutla arama yapma ve FM radyo olarak kullanılabilme özellikleri taşıyor.Ya da bir başka 66'yı Ericsson'un T66'sını alın. Bir kredi kartıyla yaklaşık aynı ölçülere sahip Ericsson T66, 59 gramlık hafifliğiyle dikkat çekiyor. Üç bantlı model podyuma, gümüş ve mor olmak üzere iki ayrı renkte çıkıyor. Ericsson'un Gelişmiş Mesaj Servisi (GMS) özelliğine sahip zerafet elçisiyle yazılı mesajlara ek olarak ses ve melodi de gönderilebiliyor. T66 güvenli mobil alışveriş için kredi kartı detayları gibi hassas bilgileri şifreleyen WTLS güvenlik sistemine sahip. Nokia'nın moda temsilcisi ise 6310 kod adıyla anılıyor. Mobil elektronik cüzdan uygulamasını sunan Nokia 6310, şık görüntüsüyle Françesco Biasia tasarımı deri cüzdanları aratmıyor. 6310'un mobil e.cüzdan uygulaması, cep telefonuyla 'online' işlemleri WAP tarayıcı kullanarak yapabilmeye olanak tanıyor. Bu yeni teknoloji kullanıcıya kredi kartı, sevkiyat, fatura gibi bilgileri cep telefonunun belleğinde taşıyabilme olanağı sunuyor.http://www.motorola.com.trhttp://www.ericsson.com.trhttp://www.nokia.com.trYıldızların kotuMadonna Chateau Marmont Oteli’nin kafesinde öğle yemeği yerken, pop yıldızlarının son gözde kot markası ''Seven''ın sahibinin dikkatini çekmiş. Yalnızca Madonna olduğu için değil Seven marka kot giydiği için tabii ki. Modacı ünlü yıldızı 'denim' zevkinden dolayı kutlamış ve ''daha birkaç Seven'ım daha var'' cevabıyla da onurlandırılmış. Seven'ın başarılı patronunun, bu gerçek öyküyü tekrar tekrar yaşaması olası. Çünkü Seven pop yıldızları arasında çok büyük bir hızla moda oluyor. New York Observer'ın moda editörü Simon Doonan'ın meslektaşları arasında yaptığı anketten çıkan sonuç da Seven'ın yükselişini teyid ediyor.http://www.nyobserver.com/
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!