Oluşturulma Tarihi: Ekim 17, 2001 00:00
HEMEN her kriz döneminde olduğu gibi klişelerden oluşan formatta düşünmeye yöneldik. Binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan New York intihar saldırısı bize sadece terörle mücadelede ne kadar haklı olduğumuzu kanıtladı, o kadar... Uluslararası koalisyona davet almamız ise yalnızca terörle mücadeledeki geniş deneyime bağlıydı...Sanki dünyanın başka hiçbir ülkesi kendi topraklarında ayrılıkçı harekete karşı silahlı mücadele vermemiş gibi uydurulan bu klişeler ancak geyik muhabbeti mezesidir... Dahası: 1) Türkiye'nin İslam dünyasındaki rolünü küçümsemek,2) Potansiyel tehlikeleri göz ardı etmek anlamına gelir. * * *Biz kendimizi terörle mücadelede deneyimliyiz diye avuturken dünya yeni tehditleri tartışıyor. Örneğin biyolojik terör saldırılarını...Bu savaş diğerlerine benzemiyor. Bombaların Afganistan'a yağması savaş coğrafyasının bu ülkeyle sınırlı kalacağı anlamına gelmiyor.Cephenin genişleyeceği yolundaki işaretler her geçen gün artıyor.Geçen haftadan itibaren başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinde önemli adreslere postalanan mektuplarla şarbon mikrobu yayılıyor.Aslında biyolojik savaş insanlık tarihi kadar eski.Tatarlar kuşattıkları kente vebadan can verenlerin cesetlerini mancınıkla atarak ilk organik bombayı icat etti. Birinci Dünya Savaşı'nda Almanlar düşmanın yiyecek maddelerine bakteri bulaştırdı. Bilinen ilk şarbon (veya antraks) saldırısı Japon ordusu tarafından Mançurya işgalinde denendi. ABD İkinci Dünya Savaşı sırasında ürettiği beş bin şarbon bombasını kullanmamayı yeğledi.* * *Şarbon bakterisi ciltten (örneğin mektupla) veya havadan solunum yoluyla bulaşıyor... Biyolojik savaşa hazırlanan ülkelerden mesela Irak'ın haftada iki adet şarbonlu füze başlığı üretebilecek tesise sahip olduğu biliniyor.Ancak iyi
haber, şarbon enfeksiyonlarında, erken teşhis halinde hasta genellikle antibiyotik tedavisine olumlu yanıt veriyor, iyileşiyor...Ayrıca şarbon mikrobu marifetiyle biyolojik savaş yeni bir yöntem olmadığı için hazır aşıları da bulunuyor.Soğuk Savaş yıllarının Ruslara mirası nüfusun büyük bölümünün şarbona karşı aşılanmış olması... ABD yönetimi özellikle Körfez Savaşı'nın ardından tüm ordu mevcudunu şarbon aşısıyla koruma kararı aldı. * * *Şarbon saldırısı konusunda dünyada -panik demesek bile- teyakkuz hali var... Tek istisnası terörle mücadelede deneyimli Türkiye...Dün gazeteciler Sağlık Bakanı Osman Durmuş'a ‘‘Şarbon hastalığı ile ilgili bir önlem alındı mı?’’ diye sordular...Bakan Durmuş, ‘‘Tabiri caizse, birilerinin (o birileri halk arasında eşek diye bilinir-E.B.) aklına karpuz kabuğu getiriyorsunuz. ABD'de 6 vaka görülmüş. Bu önemli bir pay değil. Türkiye'de hayvansal bulaşma nedeni ile cilt şarbonu görülmekte ve tedavi edilmekte. Böyle bir tehdit söz konusu değil. ‘Bize de yapın' der gibi bir soru oluyor bu...’’ karşılığını verdi.TBMM Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne savaşa asker gönderme, yabancı askerleri ülke toprağına kabul etme yetkisi tanıyor... Ülkenin başbakanı her gün -ve haklı olarak- Taliban rejiminin çağdışı icraatını eleştiriyor...Ama hükümetinin Sağlık bakanı ‘‘Türklere zarar gelmez, yeter ki konuşmayalım’’ havasında...Savaşa kategorik olarak karşı çıkanlara katılmasam bile her zaman saygı duydum... Hele haklı oldukları bir nokta kesin: Savaş bile asgari medeniyet ölçüsü, temel insan haklarına saygı, hesap verebilen devlet gibi temel/ahlaki değerler ekseninde yürütülmeli...O yüzden çok övündüğümüz terörle mücadele tecrübesini, teröre yeni kurban vermeyerek değerlendirelim... Terör kurbanlarına ve yakınlarına en azından bu kadarını borçluyuz.
button