Güncelleme Tarihi:
Karagöz'ün dün Hürriyet'te manşet olan sözleri |
Türkiye, Ankara'daki saldırı ve Güneydoğu'dan gelen şehit haberleriyle sıkıntılı günler yaşarken, terörle mücadeleyi koordine etsin diye oluşturulan özel temsilcilikle Başbakanlık bürokrasisi arasında 'bitki çayı' polemiği yaşanıyor. Görevden alınan Özel Temsilci Edip Başer'in yardımcısı emekli Tümgeneral Yaşar Karagöz'ün, "Çayımızı, şekerimizi bile Edip paşa bizzat cebinden ödedi" iddiasına yanıt Başbakanlık Müsteşarlığı'na vekâlet eden Emin Zararsız'dan geldi: "Her türlü ihtiyaçlarını yasalar çerçevesinde karşıladık. İstedikleri tür bitki çayını bulamayınca poşet çay almışlar." Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü Muammer Türker de Karagöz'ün 'psikolojik harekâtçı' geçmişini anımsatarak "Şimdi de psikolojik harekâtı bize karşı yapıyorlar" diye konuştu.
'Çaycı'yı bile esirgediler'
PKK'yla mücadele için büyük ümitlerle oluşturulan Terörle Mücadele Özel Temsilciliği mekanizmasında 'ilginç' kavgaların yaşandığı ortaya çıktı. Karagöz, dün Hürriyet gazetesinde yayımlanan söyleşisinde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın talimatına rağmen kendilerinden bir çaycının bile esirgendiğini söyledi. Karagöz, sekiz aylık süreçte yaşadıkları sıkıntıları şöyle anlattı:
"Başbakanlığa ait bir tanıtma kartı değil, turnike geçiş kartı verdiler. Cep telefonu dahi vermediler. Sim kartını da hiç kullanmadan iade ettim. Çay, şeker paramızı da Edip paşa cebinden ödedi. Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'den iki-üç kez randevu istedim. Telefonuma bile çıkmadı. İki oda var. Birisi Edip paşanın. Diğerindeyse ben ve genel sekreterimiz emekli albay Suat Kurugöllü birlikte oturuyoruz. Edip paşa İstanbul'a gidince, sağolsun, ben onun odasına geçiyordum. Bir tek sekreterimiz Melek hanım dışında ne faks var, ne fotokopi makinesi. Bütün bu ihtiyaçlarımızı diğer birimlere giderek karşılıyorduk."
'Açıklamalar basite kaçtı'
Başbakanlık Müsteşarlığı'na vekâlet eden Emin Zararsız ve özel temsilciliğin sekretaryasını da üstlenen Güvenlik İşleri Genel Müdürü Muammer Türker, dün bazı Başbakanlık muhabirleriyle sohbet toplantısında bir araya gelerek Karagöz'ün iddialarını yanıtladı. Zararsız, şöyle konuştu:
"Görevden alındıktan sonra 'Bize bir çaycı bile verilmedi' diyerek basite kaçan açıklamalar yapmaları bizi derinden üzdü. Kişisel nitelikli basit ihtiyaçları kamuoyu gündemine taşımak görevin gerektirdiği saygınlıkla bağdaşmaz. Resmi sıfatları olmadan bazı talepleri ilettiler. Başbakanlık, resmi sıfat kazanmalarının ardından derhal bunları yerine getirdi. Resmi sıfatı olmayan bir kişinin taleplerinin karşılanması hukuk devletinde mümkün değildir. Ancak resmi sıfat kazandıktan sonra sayın Başer'e Başbakanlık Yeni Bina'da Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in makamını tahsis ettik.
9 Ocak 2007'de Yaşar Karagöz, 1 Şubat 2007'de de Suat Kurugöllü 'yardımcı' olarak görevlendirildi. Sekreter, araç, telefon, faks ve fotokopi makinesi gibi imkânlar sağlandı. Makam katındaki çay ocağının görevlilerine de ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için gerekli talimat verildi."
'Bu tavırlar yakışıksız'
Zararsız, 'bitki çayı' krizine de şöyle açıklık getirdi:
"Hangi tür olduğunu bilmiyoruz ama bitki çayı istemişler. Çay ocağında bitki çayları da var. Ancak istedikleri tür bitki çayından yokmuş. Onlar da istedikleri tür bitki çayını bulamayınca poşet çay almışlar. Konu bundan ibaret. Belki şu anda benim makamımda da o çaydan yoktur, kalmamıştır veya ihtiyaç duyulmamıştır. Bu tavırlar son derece yanlış ve yakışıksız. Sayın Başbakan her türlü ihtiyaçlarının karşılanması için talimat verdi. Taleplerinin göz ardı edilmesi söz konusu olamaz."
'Dinçer'in muhatapı Başer'
Karagöz'ün, "Dinçer randevu vermedi" sözlerineyse Zararsız, "Müsteşar (Ömer Dinçer) ancak Edip Başer'le muhatap olur. Müsteşar, Başer'in yardımcılarıyla e muhatap olmaz. Dinçer, sayın Başer'le iki defa telefonda görüştü. Başer'in randevu talebi de olmadı. Tabii ki Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplantılarında da görüşüyorlardı."
'Nokia'yı beğenmediler'
Her üst düzey kamu görevlisi gibi Karagöz'e de hattıyla birlikte Nokia 8310 model bir cep telefonu verildiğini, ancak daha üst model, kameralı bir telefon verilmesinin kamu kaynaklarıyla mümkün olmadığını belirten Zararsız, kendisine tahsis edilen telefonu göstererek, "Ben de aynısını kullanıyorum" dedi.
'Bu psikolojik harekâttır'
Güvenlik İşleri Genel Müdürü Muammer Türker de, Başer'in tüm ihtiyaçlarının 'resmen' göreve başlar başlamaz karşılandığını, ancak Karagöz'ün görev tanımı içinde hukuki bir yere oturmadığını söyledi. Türker, şöyle konuştu:
"Müsteşar yardımcısı mı, genel müdür mü, yoksa uzman olarak mı işlem yapacağız, bu belli değildi. Hukuken ne gerekiyorsa yapıldı. Ancak devlet sorumluluğunu aşan bazı talepler oldu. Paşa'nın geçmişte psikolojik harekâttan geldiği biliniyor. Psikolojik harekâtı bize karşı yapıyor, bunu başka şeylere karşı yapması lazım. Şimdi bu çıkan haberlerin ardından ne yapsak havada kalıyor."