Güncelleme Tarihi:
Şanlıurfa'ya dün gece gelen İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Şehitlik Semti'ndeki eski ismi ‘Şehitlik Polis Merkezi' olan ve Çavuş Şirketler Topluluğu tarafından yenilenerek ‘Emin Çavuş Polis Merkezi' ismini alan merkezin açılış törenine katıldı.
Keskin nişancıların çatılara yerleştirildiği ve geniş önlem alındığı açılış töreninde konuşan Atalay, Türkiye'nin değişik olağanüstü süreçlerden geçtiğini ve halk ile güvenlik görevlilerinin sorunlu dönemler geçirdiğini vurguladı. Atalay, iktidara geldikten sonra polis ve jandarmanın vatandaşa daha iyi hizmet noktasında bilinçlendirildiğini kaydetti. Polisin vatandaşa hizmet etmekle görevli olduğunu anlatan Bakan Atalay, bu kapsamda eğitime büyük önem verdiklerini bildirerek şöyle dedi:
“Bakanlığım döneminde polisin eğitimini 3.5 yılda yüzde 100 değiştirdim. Zaten polisimizin tutumundan vatandaş bunu gayet iyi anlar. Sadece eğitimle kalmadık, karakolların tamamını değiştirdik. 1320 polis merkezimiz, 2 bin jandarma karakolumuz var. 2009'u ‘polis merkezleri ve karakollar' yılı ilan ettim. 2009 Ocak ayında 81 il valisi ve emniyet müdürüyle toplantı yapıp, karakolları gözden geçirmeleri talimatı verdim. 2009 sonunda 300 civarında polis müfettişini Türkiye'nin her yerine görevlendirdim. Bu çalışmayı tamamladık tüm polis merkezleri pırıl pırıl hale geldi. Artık o eski izbe yerler yok. Buralar eskiden korkularak girilen polis karakolları olmaktan çıkıp, her vatandaşın rahatça gidip derdini anlatacağı, yardım isteyeceği ve insani tavır göreceğinden emin olduğu mekanlara dönüştü. Her yıl 220 bin polisin yüzde 50'si meslek içi eğitimden geçiriliyor. Eskiden polis devriye gezecek arabasına benzin bulamazdı. Bugün o tür sıkıntılarımız yok. En iyi teknolojiyle, en yeni araçlarla çalışıyor. Hukukun tam hakim olduğu, personelin iyi yetiştiği, yüzde 85'i üniversite mezunu olduğu teşkilata sahibiz. Daha da iyi olacak, onun için polis yanlış yaptıysa lütfen hemen bize bildirin.”
POLİSİN İMAJI ÇOK YÜKSEK
Polis teşkilatının işkence ile anılmaması için bu kötü imajı başta eğitim olmak üzere çok yoğun çalışma yapıldığını bu konuda tolerans tanımadıklarını anlatan İçişleri Bakanı Atalay, “2010 yılında 1 işkence olayı, kence iddiası veya bu iddia ile dava açılması söz konusu olmamıştır. Artık polisin vatandaşa kötü muamelesi tarihe karışıyor karışacak. Görevimiz ceza vermek değil, suçu önlemek, suç işlendiyse aydınlatmak ve suçluyu yargıya teslim etmektir. Bu konuda da çok başarılıyız. Türkiye suç oranı olarak Avrupa'nın en düşük ülkesi olmanın yanında suçu aydınlatma olarak Avrupa'nın en yüksek ülkesi durumundadır. Özellikle kişiye dönelik suçta aydınlatma oranı yüzde 95'tir” dedi.
Türkiye'nin ‘faili meçhuller ülkesi' olmadığını, kendi dönemlerinde hiç faili meçhul bırakmadıklarını, ülkeyi hukukun işlediği, hukukun herkesi bağladığı bir ülke haline getirdiklerini belirten Atalay, şöyle devam etti;
Bakan Atalay, polis merkezinin açılışını yapıp, katkı sunan Çavuş Grup Ailesi fertlerine plaket vererek binayı, buradaki nezarethaneleri dolaşıp, tuvalet ve duş bölümlerini de inceledi.
“DTK'NİN RESMİ KİMLİĞİ YOK, SÜRECİ BALTALIYOR”
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Atalay, iki dilli hayat ve özerklik tartışmalarıyla ilgili kapatılan DTP'nin döneminde kurulan ‘Demokratik Toplum Kongresi'ni (DTK) eleştirdi.
Tartışmaların DTK tarafından gündeme getirildiğini hatırlatan Atalay, şunları söyledi:
“Dille ilgili, hiçbir resmi kimliği hüviyeti olmayan DTK açıklamalarıyla gündeme gelen tartışmalar var. Türkiye'de normalleşme süreci yaşıyoruz. ‘Demokratik açılım' projemiz var. Bunun özü, ülkemizde vatandaşlarımız arasında zamanında fitne çıkaranlar, devletin ihmalleri olmuş, zaman zaman vatandaş ana dilini konuşamaz hale gelmiş, faili meçhuller işkenceler olmuş, biz bunları bitirerek vatandaşlar arasında güven bağını artırmak istiyoruz. Vatandaşın devlete güvenini artırmaya çalışıyoruz. Türkiye'de süreç iyi gidiyor, yoğun şekilde çalışıyoruz. Vatandaşa güven geldi, bölgede vatandaş terör istemiyor. Terörle varılacak bir yer olmadığını vatandaş görüyor, partimizin, hükümetimizin, devletin yürüttüğü sürece güveniyor. Bu anlamda bir umut doğdu. Türkiye 80'li yıllarda insanların ana dilini konuşamadığı ülkeymiş. Bugün herkes özgürce istediği dili konuşuyor, öğretip öğrenebiliyor. Devletin bir televizyonu Kürtçe ve Arapça 24 saat yayın yapıyor.
Üniversitelerde Kürt Dili Edebiyatı bölümleri açılıyor. Siyasi Partiler Kanunu'nda propaganda konusunda değişiklik yaptık. Cezaevlerinde insanlar kendi çocuğuyla, kendi dilinde konuşamazmış böyle gariplikler yaşanmış. Hepsini değiştik, her açıdan Türkiye normalleşiyor. Şu an sıkıntı yok. Ama birileri ‘Bu iyi gidişi nasıl zedeleriz'in hesabında.”
Türkiye'de birden ortaya çıkan süreci baltalamaya yönelik son tartışmanın her tarafta vatandaşı tedirgin ettiğini söyleyen Bakan Beşir Atalay bunları iyi niyetli görmdiğini anlatırken, “Vatandaşın kafasında ‘Türkiye bölünüyor mu?’ çağrıları yapacak bu tür açıklamalar, bu tür yeni siyasi atraksiyonlar sürece zarar veriyor, sabote ediyor” diye devam etti.
MHP VE CHP’YE ELEŞTİRİ
‘Demokratik Açılım' süreci ile normalleşmeyi sadece bölgesel ve etnik siyaset yapmayan AK Parti'nin yapacağını ileri süren Bakan Atalay, tartışmaları demokratik süreç içinde bitirip, herkesin dilini konuşup, makul kültürel ve insani haklarını üniter yapı içinde al bayrak altında yaşamasını arzuladıklarını anlattı. Bakan Atalay, şöyle konuştu:
“Birileri iki dil, özerklik gibi tartışmaları gündeme getirince, içi de doldurulmamış ne istediği belli olmayan bu konulara muhalefet dört elle sarılıyor. MHP ‘Türkiye bölündü’ diye hemen atıldı. Hadi MHP'yi anlıyorum; ekmeği suyu bu, bu sorun biterse kendisi bitecek. Onun için bitsin istemiyorlar. Ama CHP'ye hayret ediyorum. CHP'nin yeni genel başkanı bu konularda yapıcı rol oynayacağı mesajı veriyordu ama o da üstüne atladı ve ‘Bu açılımın sonucudur’ dedi. Bu sorunları demokratikleşmeyle çözen ülkelerde özellikle terörle irtibatlı sorunların çözümünde iktidarla muhalefetin yakın işbirliği vardır. Ortalıkta ne idüğü belirsiz tartışmalara atlayan ana muhalefet partisi ortaya çıkarsa o muhalefetten hiçbir katkı alamazsınız. CHP lideri ne kadar ‘değiştim, partiyi değiştirdim' derse desin zerre kadar hakikat payı yok. Kılıçdaroğlu'nun gelişiyle de olsa CHP'yi kimse değiştiremez, CHP bildiğimiz CHP'dir. Bu tür konuları insafsızca sonuna kadar kullanmışlardır. Türkiye’nin sorunları çözülsün diye kaygısı yoktur. Sadece iç siyasette kullanıp nemalanırlar. CHP Genel Başkanı'nın açılım sürecine yönelik laflarını şiddetle kınıyor eseflerimi bildiriyorum. Sorumlu ana muhalefet partisi lideri bu ifadeleri kullanamaz” dedi.
Atalay hangi dil veya bölgede olursa olsun, köylerinin ismini değişmek isteyenlerin kaymakamlığa başvurduğunu, köylülerin yüzde 50'den 1 fazlasının bu yönde görüşü olması halinde kaymakamın bunu kayıt altına alıp valiye gönderdiğini, kendilerine de ulaştırılınca onayladığını anlattı. İçişleri Bakanı, “Bu konuda yüzlerce isim değişikliği olmaktadır. Sadece bu bölgede değil, Türkiye'nin her tarafında bu yöndeki talepleri onaylıyoruz” diye konuştu.
Köy Korucularının durumlarının iyileştirmesine çalışıldığını da anlatan Bakan bunların emeklilik ve sağlık güvencelerinin daha iyi duruma getirilmesini gündemlerine aldıklarını vurguladı.
İLÇELER İL OLMUYOR
Bakan Atalay, Şırnak'ın Cizre ile Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nin ‘il statüsüne' alınması konusundaki soru üzerine aralarında Şanlıurfa'nın da bulunduğu bazı kentlerin büyükşehir statüsüne kavuşmasına yönelik çalışma bulunduğunu kaydederek şöyle dedi:
“Bakanlık ve hükümetimizin gündeminde ilçeleri il yapma diye bir çalışmamız bulunmuyor. İlçelerle il yapma konusu söz konusu değil. Kriterleri uyan bazı şehirlerin büyükşehir olmasına yönelik çalışmalar sürüyor. Kriterler kapsamında hangi illerin gireceğine çalışmalarımız sürüyor ve sonuçlanmadı. Bu çalışmalarımızı sonuçlandırma kararlılığındayız, hangi illerin gireceği zamanı tam kesinleşmedi. Sonuçlandığında resmi açıklama yapacağız. Bunun dışında gündeme gelen ilçeleri il yapma diye özel bir çalışmamız yoktur.”