Güncelleme Tarihi:
ENKA’nın, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’ndan (EPDK) 6 Mart 2008 tarihinde lisans aldığını öğrendiğini, bunun da 12 Nisan 2008 tarihindeki Resmi Gazete’de yayımlandığını belirten CHP İzmir Milletvekili Kemal Anadol, bütün izinlerin gizli kapaklı yapılmasından şikayetçi olduğunu belirterek şunları söyledi:
“ENKA’nın lisans için başvurduğunu öğrendiğimde bir Türk vatandaşı olarak bilgi edinme hakkımı kullandım. EPDK’da iki tane dilekçem olmasına karşın bana cevap vermediler. ENKA lisans alıp ağaçları kesmeye başlamış. Bu işlemin bir an önce durdurulması, yöreye daha fazla zarar vermemesi için hazırlığa başladım ve en kısa zamanda davayı açacağım. Ankara’daki merkezi yönetimde çevreye, insan sağlığına duyarsız oturduğu yerden izin veren bürokratlar varsa, onurlu kararlara imza atacak hakimler de vardır.”
HALKLA DALGA GEÇİYORLAR
Danıştay 10'uncu Dairesi’nin o yörede termik santral yapılamayacağına ilişkin 1992 yılında vermiş olduğu bir karar olduğunu hatırlatan Anadol, “Danıştay’ın kararını Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu da onayladı. Yani karar kesinleşti. Danıştay’ın o gün verdiği karar hala geçerliliğini korumaktadır. Yörenin durumu o tarihten bu yana iyileşmemiş aksine daha da kötü bir hal almıştır. Yöre ağır sanayi tesislerinin gazları yüzünden nefes alamaz haldeyken, termik santrali hiç kaldıramaz. Termik santrali yapacak firma aksini söyleyerek halkla dalga geçmektedir” dedi.
Termik santralin yapımına başta Çakmaklı, ozköy, Horozgediği, Kozbeyli köyleri, Yeni Foça ve Foça olmak üzere yöre halkının karşı olduğunu belirten Anadol, “O tarihlerde 4.5 yıl süren bir mücadelenin ardından bu zaferi kazandık. En büyük gücümüz İzmir’den Aliağa’ya kadar oluşturulan insan zincirine katılan vatandaşlarımız oldu. İnanıyorum
ki İzmirliler yine aynı tepkiyi, karşı duruşu gösterecektir” diye konuştu.
BÜTÜN KİRLİLİĞİN TEMELİ
Aliağa’daki ağır sanayi tesislerinin yarattığı kirliliğin Dikili’den Bornova’ya kadar büyük bir alanda etkili olduğunun bilimsel raporlarla ortaya konduğunu anlatan Anadol, “Bu tesislerin insan, bitki, hayvan sağlığı üzerinde çok olumsuz etkileri var. Türkiye’nin en önemli tarım alanları olan ve ekonomik değeri yüksek ürünler yetiştirilen Bakırçay ile Menemen ovalarında büyük kirlenme yaşanmaktadır. Ege balığının yüzde 40’lık bölümü Foça ve çevresinden yakalanmaktadır. Ayrıca Foça, Özel Çevre Koruma alanlarından biridir. Deniz kenarına yapılacak termik santral soğutma suyunu denizden alacak ve kimyasal atıklarla kirlenmiş soğutma suyunu yeniden denize salacaktır. Bu da deniz suyunun 1 derece ısınmasına neden olacaktır. Bu ısınma denizdeki canlı yaşamını da olumsuz etkileyecektir” dedi.
Büyük Ayrılık'ın geçtiği mekanlar
ENKA'nın termik santrali yapacağı bölge Kemal Anadol'un 1900 ile 1922 arasındaki Ege’yi anlattığı Büyük Ayrılık romanın geçtiği tarihi Kozbeyli Köyü'nün hemen bitişiğinde bulunuyor. Gezi ve yeme içme kültürü üzerine yazılarıyla tanınan Mehmet Yaşin de bir yazısında Kozbeyli'yi şöyle anlatıyor:
“Kemal Anadol’un ‘Büyük Ayrılık' kitabının peşindeki yolculuğum devam ediyordu. Yörenin en güzel köylerinden biri olan Kozbeyli’ye gidiyordum. İzmir yolundan tekrar Yeni Foça’ya doğru saptım. Zeytin ormanlarının arasından kıvrıla kıvrıla tepeye vardım. Ortalık bir yerde durup, aşağıda denize doğru yemyeşil bir halı gibi uzanan Gencerlik Ovası’nı seyrettim. Daha sonra köyün yokuşlu sokaklarında dolaşmaya başladım. Ebniye ve kayrak taşlarından yapılmış iki- üç katlı evlerin, birbirlerinin manzarasını kapatmamaya özen gösterdiklerine şahit oldum. Pencerelerin dört bir yanına, çivit mavisi sürme çekildiğini, duvar diplerinin ise ebegümeci ile kaplandığını gördüm. Köyün zirvesinde, derebeyi Kuzubey’in kule evinden arda kalan yıkıntılara tırmanmayı göze alamadım. Tahmin edebileceğiniz gibi, eski Kozbeyli’den bugüne sadece taş evler kalmıştı. Artık ne Foçakarası’ndan yapılan şarap, ne bu şarabın sunulduğu meyhaneler, ne de buraya renk katan bu köyün çocukları Rumlar vardı. Kozbeyli’yi geride bırakıp İzmir yoluna çıktığımda içimi bir hüzün kapladı.”
Büyük Ayrılık'ta Kozbeyli
KİTABIN yayımlanmasından sonra daha da ünlenen Şirince, Adatepe, Yeşilyurt gibi tarihi kimliği yenilenip, turizme açılan köylerle kıyaslanmaya başlanan Kozbeyli'de kendi evi de bulunan Kemal Anadol, Büyük Ayrılık'ta köyü şöyle anlatıyor:
“Kozbeyli kıyıda değildi, ama Çandarlı ile Nemrut körfezleri ayağının altına serilmişti... Dağ köyü de değildi; fakat bir tepenin sırtlarına yaslanmıştı. Arkasındaki Kocakayalar sanki bir gözetleme kulesiydi!.. Buradan Çandarlı Körfezi üzerinde olan biten her şeyi izlemek mümkündü. Geceleri Şıpka Tepesi’nin ardından Midilli köyleriyle Plomori’nin ışıkları görünüyordu.
Köyün Türk ve Rum olmak üzere iki mahallesi vardı. Türkler'in hane sayısı 100, Rumlar'ın ise 30 civarındaydı. Kiliseye gelmeden önce taş sütunlu bir kapıdan girilen ve taş çerçeveli iki penceresi olan tek katlı yapı, Çapkınoğlu’nun ünlü meyhanesiydi. Köydeki bağların ünü her yere yayılmıştı. Hem sofralık hem de şaraplık Foçakarası üzümleri, zeytinle birlikte köyün önemli gelir kaynağı idi. Çapkınoğlu müşterilerine Foçakarası şarabını sunuyordu. Yörede çok özel bir yeri olan bu meyhane herkese açık değildi. Üç Rum kızının garsonluk yaptığı binaya Türkler'in girmesi biraz zordu.”